Sanat sanat için mi, yoksa toplum için mi diye yüz yıllarca tartışıldı. Hâlâ da tartışılıyor...
Benzer bir tartışma, bilim için de yapılıyor.
Bilim kimler için üretiliyor?
Bilim insanlarının bilimsel egolarını tatmini için mi?
Devletler için mi?
Para babaları için mi?
Yoksa halk için mi?
Bu tür tartışmalarda, üretilen bilimden ya da kazançtan en fazla kimlerin nemalandığına bakılsın, sorunuzun cevabını bulursunuz, mantığı devreye girer.
İşte o zaman da karşınıza bambaşka bir tablo çıkar.
Kim ortaya güçlü bir irade ya da para koyuyorsa, kazanan hep onlar oluyor.
Devletse devlet, şirketlerse şirket, kişilerse kişiler.
Peki, halk bunun neresinde? Çünkü, harcanan para, genelde hep onun cebinden çıkıyor!
En hızlı geliştiği alan
Bilimin en hızlı geliştiği alan hiç kuşkusuz silah ve savunma sanayii. Tıpta da büyük atılımlar var. Günümüzde en çok para kazandıran alan ise dijital uygulamalar...
Bilgisayardan tablete, akıllı telefonlardan ev aletlerine kadar, dijital teknolojinin yaşamımıza girmediği alan kalmadı.
En son model bir cihazın ömrü bile 6 aydan fazla değil. Çünkü bilim, hiç olmadığı kadar tüketimin güdümüne girdi.
Bu alışverişten alan da memnun satan da.
Bilim, göreceli olarak, halkın hizmetine sunulmuş durumda.
Son model tıbbi cihazlar sayesinde her türlü hastalığa erken tanı konulabiliyor, tedaviler çok daha iyi noktalara geldi. Bilişimde artık sınır tanınmıyor. Otomobilin, teknenin, uçağın, her türlüsü üretildi; lüks tüketim, lüks ulaşım çok daha kolay ulaşılır hale geldi..
Yani bilim, halkın sağlığı, refahı, konforu için emrimize sunuldu.
Fena mı oldu? Kesinlikle hayır. Biz mutlu olduk, onlar zengin.
Arada çok orantısız bir durum söz konusu olsa da, dünyanın en zenginleri, bilim üreten devletler ve şirketler olurken, en fazla tüketenler ise hep kıt kanaat geçinenler oldu...
Örnek arıyorsanız da hiç uzağa gitmeyin, çevrenize bakın yeter!..
Silah konusuna ise hiç girmiyorum!..
İlle de bilim
Bodrum’daki Fizik Kongresi’nde çok sayıda bilim insanıyla görüştüm. Yurtdışından gelen, dünya standartlarının çok üzerinde bilim insanlarımız da vardı. Hemen hepsinin ortak şikâyet konusu, bilim ve bilim insanların dünden bugüne sahipsizliğiydi.
İlgisizlik nedeniyle kaçan fırsatlar, kurumlar arası çatışmalar, kaynak yetersizliği ve savurganlığı, kadrolaşma ve kıskançlıklar, sürdürülebilirliğin olmaması ve en önemlisi de kalıcı politikaların bulunamaması...
Bilim, bilimsel kurumlar ve bilim insanlarına saygı maalesef yerlerde sürünüyor. Bırakın onore edilmeyi, her fırsatta itilip kakılıyorlar. Destek değil, hep köstek görüyorlar. Arada bir sırtlarının sıvazlandığı, yatırımların yapıldığı olmuyor mu? Elbette oluyor ama arkası gelmiyor.
Bırakalım, onu, bunu, şunu, hemen her alanda onlarca isim sayabilirsiniz, politikacı, iş adamı, gazeteci, futbolcu, artist, peki üç bilim insanı sayabiliyor muyuz?..
Bu onların yetersizliği ya da sorunu mu, yoksa bizim bilime şaşı bakışımız mı?..
80 milyar euro
Bilim adına yakalanan pek çok projeyi, bazen elimizin tersiyle itsek, bazen kaçırsak, bazen de bu bizi aşar diye uzağında dursak da, olumlu gelişmeler de olmuyor değil.
Örneğin CERN tam üyeliği için kafalar sonunda dank etti.
Ve birkaç gün önce çok önemli bir toplantı gerçekleşti. Çoğumuzun haberi bile olmadı. Çünkü, bilim bizim neyimize!..
Avrupa’nın en büyük Ar-Ge ve yenilik ortaklığı olan 80 milyar euro bütçeli Horizon 2020 Programı’nın yürütülmesinden sorumlu Ulusal İrtibat Kuruluşu olarak bir kez daha görevlendirildi.
TÜBİTAK koordinasyonunda ve Avrupa Birliği Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, YÖK ve TOBB’un katılımıyla oluşturulan Horizon 2020 Danışma Kurulu, programın uygulanması sürecinde ülke genelinde daha kararlı ve planlı adımlar atılması gündemiyle ilk toplantısını
18 Temmuz’da gerçekleştirdi.
Kurul, Avrupa’da kümelenen bilgiye erişme, dünya çapında araştırma altyapılarına ulaşma, Türkiye Araştırma Alanı hedeflerini gerçekleştirme, ulusal düzeyde rekabet edebilme yeteneği kazanma konusunda ülkemize fayda sağlaması adına çok yönlü ve uzun soluklu eylemlerin planlanarak uygulamaya konulması hedeflerine hizmet edecek.
Bakalım işi ne kadar ciddiye alacaklar!..
Özetin özeti: Aklın, bilimin ve adil paylaşımın olmadığı bir yerde, gerisi teferruattır...