Boğaziçi Üniversitesi'nde önceki akşam rektörlük devir teslim töreni vardı. Diğerlerinden çok farklıydı. Sımsıcak duygular hakimdi. Eski rektör Üstün Ergüder de, yeni rektör Sabih Tansal da göz yaşlarını tutamayanlar arasındaydı...
Tören, org resitaliyle başladı, piyona resitaliyle devam etti ve bahçede gecenin geç saatlerine kadar nostaljik parçalar çalan orkestranın hoş nağmeleri arasında veda dansıyla noktalandı.
Boğaziçi, ülkemizin en köklü ve Batı'ya en yakın kurumlarından biri olmasına karşın, böylesi bir törene ilk kez ev sahipliği yaptı. 35 yıldır suskunluğa bürünen tarihi org da ilk kez İbrahim Yazıcı ile hayat buldu.
Üstün Ergüder, 1992'de rektörlük koltuğuna oturduğunda, bu zorlu görevinde yardımına ilk koşanlardan biri de seçimdeki rakibi Sabih Tansal olmuş. Önce rektör yardımcısı olarak, ardından da dekan olarak Ergüder'in hep yanında yer almış. Şimdi aynı koltukta Ergüder'e karşı iki dönem seçim kaybeden Sabih Tansal oturuyor. Ona her türlü desteği vaat eden ilk isim de bu kez eski rektör Üstün Ergüder. Ne güzel bir dayanışma örneği. Boğaziçi'ni diğer üniversitelerden farklı kılan da işte bu özellikleri. Abartılar olmadı mı, fazlasıyla. O da yine Boğaziçililerin bir başka yönü...
YÖK Başkanı Gürüz, törenin baş konuğuydu. Boğaziçi'ne, eski rektöre övgüler yağdırdı, bol bol da alkış aldı. Ankara'da bozulan morali, bir ölçüde İstanbul'da yerine geldi. Boğaz, müzik, dans, ilgi, iltifat Gürüz'e Ankara'da unuttuğu duyguları hatırlattı. Kendisiyle uzun uzadıya sohbet ettik. Başlangıçta gergindi. Sonra rahatladı. Ama Gürüz aynı Gürüz. Katı, dediğim dedikçi, ben yaptım olducu. Rektörlük kriziyle ilgili olarak hala ben doğruyu yaptım görüşünde. Israrla zaman beni haklı çıkartacak diyor. Üniversite sınavındaki dayatmacılığı konusunda da yine kendini haklı görüyor. YÖK Başkanı olduğu sürece geri adım atmamakta kararlı. Kendisinden sonra tufan olursa da umurunda değil. Bu nasıl mantıksa!..
Yazılmamak kaydıyla anlattıkları ise çok ilginç ama kanıtlanmış değil. Üstelik kamuoyunun bilgilendirilmesinde de sonsuz yarar var. Ama o bundan ısrarla kaçıyor...
Bu arada Samsun ve Diyarbakır'daki hocaların heyecanlı tepkileri, Cumhurbaşkanı Sezer'i haklı çıkartacak boyutlara ulaşıyor. Demokrasi mücadelesi ayrı, Cumhurbaşkanı'nın takdir hakkını kullanarak atadığı bir rektörü tanımamak, istifaya çağırmak ayrı. Amaç üzüm yemek mi, yoksa bağcıyı dövmek mi?..
Gelişmelerle ilgili olarak Çankaya, her ne kadar Dicle ve Ondokuz Mayıs üniversiteleri için açıklama yapmamakta dirense de elinde önemli belgeler olduğu kesin. Çankaya'nın takdir hakkını diğer üniversiteler için değil de Samsun ve Diyarbakır yönünde kullanması da bu savı destekliyor...
Özetin özeti: Boğaziçi'ndeki dostane hava neden diğer üniversitelerde de yaşanmasın? YÖK'le Çankaya arasındaki buzlar niye erimesin? Bunun yolu da zor da olsa Gürüz'ün Çankaya'da artık Demirel'in değil Sezer'in oturduğunu kabullenmesinden geçiyor...
Yazara E-Posta: aguclu@milliyet.com.tr