Kayseri’de, dün açılışı gerçekleşen araştırma merkezleri, önümüzdeki beş, on yıl içerisinde, sadece ülkemizde değil, dünyada da çok konuşulacak.
Örneğin yaz aylarında ölümlere neden olan Kanamalı Kırım Kongo’ya yönelik ilk aşı, dünya da ilk kez bu laboratuvarlarda geliştirilmiş. Patent alma ve endüstriyel hale getirilme çalışmaları da son aşamaya gelmiş.
Ülkemizde genetiği değiştirilmiş ilk fare de yine bu laboratuvarlarda üretilmiş.
Nanoteknoloji ve İlaç Geliştirme merkezlerinde de ciddi araştırmalar var.
Peki, bu araştırma merkezlerini kim kurdu?
Tümü hayırseverlerin desteğiyle gerçekleşmiş.
Hayırseverler, sadece laboratuvar ve araştırma merkezleri yapmakla kalmamış, bilim insanlarının konaklayacakları misafirhaneleri, yurtdışı harçları ve ekstra maaşları da onlar karşılıyorlarmış.
Keşke bütün illerde, benzeri hizmet ve bağış yarışı gerçekleşse.
İşte o zaman bilimde de, teknolojide de büyük yol kat edilmiş olunur.
Erciyes Üniversitesi’nin araştırma merkezlerinde 350 bilim insanı çalışıyor. İçlerinde yabancılar da var ve tamamına yakını, master ya da doktoralarını yurtdışında ve dünyanın en önemli üniversitelerinde yapmışlar.
Bilimsel projeleri konusunda ise sınırsız harcama bütçe olanağına sahip gibiler.
Başta Rektör Fahrettin Keleştemur ve hayırseverler olmak üzere hemen herkes kendilerine destek sağlıyor.
YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya da açılıştaydı.
O da özellikle yabancı bilim insanları ya da tersine beyin göçünde üniversitelere büyük kolaylıklar sağlandığını söyledi.
Aynı şekilde yabancı öğrenci gelişinin de teşvik edildiğine dikkat çekti.
Diğer üniversitelerde de benzeri çalışmaların arttığına vurgu yaptı. Bu laboratuvarlarda insan genetiğinin yanı sıra bitki genetiği üzerinde de çalışmalar yapılacak ve daha şimdiden önemli projeler alınmış.
Tarıma yönelik tohumların tamamına yakının, ilaçların ise neredeyse tamamının dışarıdan alındığına dikkat çekilerek, bu tablonun tersine çevrileceğine yönelik iddialı söylemlerde bulunuldu...
Kendisi de bir akademisyen olan Cumhurbaşkanı Gül, her türlü detayla tek tek dinledi. Bazen şaşırdı, bazen sevindi, bazen de canı gönülden tebrik etti.
Ve tüm bu gelişmelerden büyük bir keyif aldığı, onur duyduğu da her halinden belliydi.
Kayseri’de aile ocağında anne, babasının yanında geçirdiği zamandan çok daha fazlasını üniversitelerde geçirdi...
Ama mutluydu...