Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geleceğe yönelik en büyük yatırımın eğitim olduğu konusunda artık kimsenin kuşkusu yok. Bu yüzden de bireysel olarak da, devlet olarak da hemen herkesin birinci önceliği iyi bir eğitim. Peki iyi bir eğitimden ne anlıyoruz? Daha da önemlisi iyi bir eğitim nerede veriliyor?..
Bu soruya cevap vermek o kadar zor ki! Orası ya da burası demenin sorumluluğu çoğu zaman, insanın dilinin ucuna gelen isimleri telaffuz etmesine engel olabiliyor.
Örneğin şu günlerde aileler çok yoğun bir şekilde anaokulundan mastıra kadar okul arayışında. İstedikleri tek şey var, o da daha iyi bir eğitim. Peki, bunun bir tarifini yapın dediğinizde ise herkesin gerekçesi farklı olabiliyor.
Ama her şeyden önce ne arandığının bilinmesi gerekiyor. Ne yaptığını bilmemek, kafa karışıklığı, en önemlisi de emek israfı, yapılacak hataların en büyüğü. Tıpkı Türkiye Cumhuriyeti’nin yaptığı gibi. Bu konuda onlarca örnek sayılabilir. Ama şu günlerde yaşanan en çarpıcı olay, Türkiye’nin en parlak gençlerini seçip yurtdışında en iyi üniversitelere gönderdikten sonra, dönüşlerinde zorunlu hizmet atamalarının sıradan devlet dairelerine yapılması. Böylesi bir savurganlık olabilir mi? Bal gibi oluyor.
Ama gelin biz yine de daha iyi okul arayışına devam edelim.

Hangi okul iyi?
Evet, hangi okul daha iyi? Bu sorunun cevabı eminim ki herkese göre değişiktir. Çünkü hemen herkesin beklentileri de farklı, kişilikleri de. Ahmet için çok başarılı bir sonuç veren A okulu, Mehmet için aynı sonucu vermeyebilir. Çünkü her ikisinin de ilgi ve yetenekleri gibi beklentileri de çok farklı. Bu yüzden dünyadaki eğitim anlayışı genelden, bireysele doğru hızla kayıyor. Bilişim sektörü bu hızla gelişmeye devam ederse önümüzde 20 yıl içerisinde eğitim içeriği de, sunumu da bugünkünden çok farklı noktalara gelebilir.
Aslında en son söyleyeceğimiz sözü en başta söyleyecek olursak, en iyi okul, bireysel yetenekleri en çabuk yakalayan ve bu yönde en iyi şekilde geliştiren okuldur.
Örneğin önceliğiniz yabancı dil ise bunu en iyi şekilde gerçekleştiren okul size göre en iyi okuldur. Ya da hedefiniz olabildiğince yüksek puan ise o zaman ne yabancı dil umurunuzda olur ne de sosyal aktiviteler. Tek hedefiniz vardır, o da yüksek puan. Aldırıyorsa o okul ve dershane iyi, diğerleri tu kakadır, her ne kadar ayağı yere basan dört dörtlük insanlar yetiştirseler de.
Bir öğretim kurumunun iyi ya da vasat olduğuna karar verebilmek için en az 30 yılın geçmesi gerekir. Mezunların bir üst eğitim kademelerindeki ve hayattaki başarıları, o okullar için en iyi referanstır.
Piyasada iyi okul diye bilinen o kadar çok okul var ki, mezunlarını hayatta arayıp bulamazsınız. Oysa o okullara girmek ve mezun olmak için ne emekler ve ne paralar harcanmıştır. Ama bireysel başarılar dışında karşılığı, çoğu zaman hiç görülmemiştir.
Dünyada öğretim kurumlarının reyting sıralamaları yapılırken çok farklı kriterler uygulanıyor. Biz de ise neredeyse tek ölçü var o da giriş sınavlarında elde edilen başarı. Ne kadar doğru, ne kadar yanlış üzerine onlarca yazı yazılabilir. Ama bilinen bir gerçek var ki, testlerde elde edilen başarıların tek başına yeterli olmadığı. Eğer öyle olsaydı, sınav şampiyonları, hayat şampiyonu da olurdu!..
Aslında eğitimin başarısı, kişiyi hedefine zamanında ve en iyi şekilde ulaştırmaktır. Bunu yaparken tabii ki vizyon da kazandıracaktır, karizma da. Ama öncelik hep ilgi ve yetenekler olacaktır. Yoksa mutluluk getirmeyen bir başarı, başarı değildir.
Bu süreçte pek çok aile, en fazla şu hatayı yapıyor:
Okul popüler olsun, sınav kazandırsın, gerisi önemli değil...
İşte yanlışların en büyüğü de bu noktada başlıyor. Velilere önerimiz, seçmeyi düşündükleri öğretim kurumlarını bir de başkalarından dinlesinler. Sınav kazanan mezunlar kadar, kazanamayanların durumlarını da incelesinler.
Özetin özeti: Çocuklarınızın geleceğini popülizme feda etmeyin. Onlar yarış atı değil, sizin en değerli varlığınız. Onlara iyilik yapalım derken geleceklerini karartmayın. Yoksa en fazla üzülen siz olursunuz!..