Günlerdir, aylardır, yıllardır, on yıllardır devleti arıyoruz.
Terör yetmiyor gibi şimdi de maden ve trafik kazaları canımızı yakmaya başladı.
Hemen her felaketten sonra, sokaktaki vatandaştan cumhurbaşkanına kadar, devlet nerede sorusuna cevap aradık.
Devlet üzerine düşeni yapsın ya da yapacaktır açıklamaları geldi.
Peki, o devlet hangi devlet, o devlet kimin devleti, o devlet bugüne kadar ne yaptı, neyi yapamadı, en önemlisi de yaptırım gücü var da yapmıyor mu?..
Ne olur artık kabahatliyi uzakta aramayalım.
Devlet hepimizin devleti ve ortada bir sorumlu varsa, kabahatli, o ya da bu değil, az ya da çok hepimiziz...
Sorun devlette mi yoksa sistemde mi?
Devleti suçlamayı bir yana bırakıp, asıl sorumluyu aramalıyız.
Devleti bugün yönetenler gidip, yarın yerine başkaları geldiğinde sorunlar çözülecek mi?
Dün yönetenler gitti, bugün yönetenler geldi de ne değişti?
Batılı medeni ülkelerde olup da bizde olmayan en önemli eksiklik, kendi kendini kontrol eden bir sistemimizin olmayışıdır.
Eğer ille de bir şeyler yapılacaksa, A’dan Z’ye tüm sistemler değişmelidir. Oysa biz sistemi değiştirmek yerine, kişileri değiştiriyoruz. Sanıyoruz ki bu bakanlar gidip, yerine yeni bakanlar geldiğinde sistem düzelecek. Ya da bu maden ocağı kapatıldığında, diğerleri sağlıklı olarak çalışacak...
Zaten en büyük yanılgıyı da bu noktada yaşıyoruz. Bugünkü sistemde, hangi koltukta kim oturursa, otursun değişen hiçbir şey olmaz...
Bu seçim sistemiyle, lider sultası yaşanmaz da ne olur? Bugünkü hukuk sistemiyle, yargı siyasetin arka bahçesi olursa sorumlusu kimdir? Bugünkü trafik kanunuyla, yüreğimizi dağlayan trafik kazaları sizce sona erer mi?..
Önce insan?
Eğitim sisteminin önemi işte bu noktada ortaya çıkıyor.
Önce iyi bir insan, iyi bir yurttaş yetiştirmek gerekiyor ki kendi çıkarları kadar başkalarının canını da, çıkarlarını da, ülkenin geleceğini de düşünsün.
Yoksa günü kurtarmaya çalışan, köşe dönmeyi marifet sayan, erdemli olmayı enayilik olarak değerlendiren kafalarla bir yere varılmaz...
Yasalar ve kuralları devlet koyar, devlet denetler. Eğer bu konuda bir zafiyet varsa, devlet de bir şey yapamaz.
Devleti güçlü devlet yapan da yarattığı güçlü sistemlerdir.
Hiçbir ülkenin vatandaşı bir başka ülkenin vatandaşına göre ne daha akıllı, ne daha üretken, ne de daha namuslu! Onları bu noktaya getiren ve öyle olmaya alıştıran ya da zorlayan sistemin ta kendisidir.
Uygar bir ülkede, yeterince iş güvenliği olmayan bir madende işçi çalıştırılmaz. 27 kişilik midibüse 45 kişi bindirilmez. Yanlış işler için araya nüfuzlu kodamanlar sokulmaz.
Bunu yaptıklarında, bilirler ki bu onların sonu olur.
Peki, bizde ne oluyor?
Her şey yapanın yanına kâr kalıyor.
Ölen de öldüğüyle...
Ne olur artık suçlu aramayı bırakıp, sistemi düzeltmenin yolunu arayalım. Yoksa, ne yaşanan bu felaketlerin sonu gelir ne de acıların.
İlle de yeni bir Türkiye istiyorsak, kavga-dövüş yerine, gelin hep birlikte, aklın, bilimin, uygarlığın gereği ne ise onu inşa edelim...
Özetin özeti: Acıların son bulmasını isterken yeni acılar üretmeyelim!..
TEOG sistemi alt üst oldu!
Liselere giriş sistemi TEOG, tam anlamıyla iflas etti.
MEB, özel okullara girişte de, TEOG puanının esas alınabileceği yönünde rapor hazırlayıp, bir öğrencinin TEOG puanıyla, Üsküdar Amerikan Lisesi’ne girmesine izin verince, ortalık toz duman oldu.
Veliler ayakta. Bu karar çerçevesinde, liselere giriş işlemleri tümüyle iptal edilebilinir!..
Bu durum, banker skandalı yaşandığında, dönemin Maliye Bakanı’nın açıklama yapıp, parası olanlar da gidip bankere yatırmasalardı ironisini hatırlattı..
MEB olarak, özel okulların istediği gibi kayıt yapmalarına seyirci kalacaksınız, sonra da, onları o şekilde kayıt yapmaları doğru değildi, diyeceksiniz, böyle saçmalık olmaz.
İsterseniz gelin bu noktaya nasıl gelindi bir özetini çıkartalım:
Ortaokul son sınıf öğrencileri, tümü birden TEOG sınavlarına girdi. Devlet liselerine bu puanla yani okul başarı puanı ve Türkçe, Matematik, Fen, Sosyal, Yabancı Dil ve Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi testlerindeki başarıya göre, 500’lü puan sistemiyle öğrenci alınırken, özel Türk ve yabancı okullar, sadece Türkçe, Matematik ve Fen puanına göre 700’lü puan sistemiyle kayıt yaptılar.
Öğrenci kabul sistemlerini resmen açıkladıklarında da, MEB, “Onlar özel okul istediği gibi öğrenci alır, bizi ilgilendirmez açıklaması” yaptı.
Şimdi gelinen nokta ise şu:
Bir veli, Üsküdar Amerikan’a gidip, sizin TEOG dışında, farklı bir puan sistemiyle öğrenci almanıza yönelik resmi bir karar yok. Bu yüzden benim çocuğumu TEOG puanına göre okula almak zorundasınız diyor. Okul ret ediyor. Devreye MEB müfettişleri giriyor. Veliyi haklı buluyor. Okul da direnmekten vazgeçip, öğrenciyi alıyor.
Şimdi diğer veliler de ayakta, bizden daha düşük puanlı öğrenci, Üsküdar Amerikan’a girdiyse, biz de girmeliyiz diyorlar.
Gelinen nokta tam bir kaos ve beceriksizlik örneği.
MEB’i bu duruma düşürmeye, velilerin kafasını karıştırmaya, öğrencilerin devlete olan güvenini sarsmaya hiç ama hiç kimsenin hakkı yok. Öncelikle de MEB bürokratlarının.
Bunun böyle olacağını aylar öncesinde bizzat Bakan Avcı’nın önünde bürokratlara hatırlatmıştık. Ciddiye almadılar ve bugün bunlar yaşanıyor.
Bakalım bu kaostan nasıl çıkacaklar?..