Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Diyalog Sektöre akan paranın 8-10 milyar dolar olduğu söyleniyor. Peki karşılığında ne oluyor? Fazladan bir üniversiteyi ya da kolejleri mi kazanıyor? Hayır. Kalite yükseliyor mu? Onun cevabı da hayır. O halde her yıl 8-10 milyar dolarlık harcama neden yapılıyor? İşte cevabı aranması gereken soru bu.Ama bakın hiç gündeme geliyor mu? İktidarlar değişiyor. Ancak dershaneciliğe bakış açısı hiç değişmiyor. Çünkü kimsenin umurunda değil.Oysa, Türk insanın mutsuzluğunun temelinde ÖSS, OKS, TUS, KPSS gibi ardı arkası kesilmeyen bu sınavlar geliyor. Bir kişi kazanıyorsa 9 kişi "başarısız" damgası yiyor. Hem de defalarca. Sanki sınava katılanların tümü 100 üzerinden 100 alsa, okutacak yer varmış gibi. Türkiye'nin asıl sorunu, yeterince öğretim kurumunun bulunmaması. Elbette daha sonrasında da istihdam. Yani bir yandan kaynak sorunu yaşıyoruz. Öte yandan da müthiş bir savurganlık ve moral bozma furyası söz konusu. Son 20 yılda dershane sektörüne akan parayla, ODTÜ standartlarında en az 30 üniversite kurulabilir, yüzlerce fabrika açılabilirdi. Ama bu manasız yarışı daha da alevlendirmenin ötesinde hiçbir şey yapmıyoruz.YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı, sınav ateşini körükleyenlerin başında geliyor. YÖK'ün, iki aşamalı sınavdan tek aşamaya geçerkenki gerekçesi, dershaneye olan bağımlılığı azaltmaktı. MEB'in, OKS yerine SBS'ye yönelmesinin nedeni de yine aynı şekilde dershaneye olan bağımlılığı asgariye indirmek. Peki ne oldu? Hem ÖSS'ye gidenlerin hem de anadolu liseleri ve kolejlere hazırlananların sayısında patlama oldu. Görünen o ki, bu kurumların başındaki isimlerin ya geleceğe yönelik sağlıklı bir öngörüleri yok. Ya da söylediklerinin tam tersini yapıyorlar. Yani bile bile lades söz konusu.Dershane konusu, anayasa değişikliği kadar önemli. Yediden yetmişe herkesi ilgilendiriyor. Giden bin pişman, gitmeyen on bin pişman. Aileler varlarını yoklarını bu amaçla harcıyor. Sonuçta, gidenlerin kazanma oranı artıyor gibi gözükse de değişen fazla bir şey yok. Dershaneye gidiş tümüyle ortadan kaldırılsa, kazananların yüzde 90'nı yine kazanır, kazanamayanların yüzde 90'ı da yine kazanamaz. Peki onca para, onca zaman niye harcanıyor, onca çile niye? Tartışılması gereken konu da zaten bu... Türkiye'de en hızlı büyüyen sektörlerin başında dershanecilik geliyor. Sayıları hızla artıyor. Hem de diğer sektörler gibi belirli bölgelerde değil, Türkiye'nin her yerinde. Dershane sektörü, yüz binlerce çalışanın alın teriyle para kazandığı, vergisini kuruşu kuruşuna ödeyen, gençleri sokağa düşmekten kurtaran ender kurumlarımızdan biri. Kesinlikle kapatılmamaları gerekir. Sadece işlevleri değişmeli. Mademki bu girişimciler, eğitim sektörüne yatırım yapmak istiyorlar, o zaman yapılması gereken boşa kürek çekmek yerine, ihtiyaç olan kurumların açılmasına olanak sağlamaktır. Veliler, iyi okullar, iyi üniversiteler istiyorlarsa, onları açsınlar. O zaman bu aptalca sınavlara da, dopinge de gerek kalmaz.Türkiye'de dershanecilik sektörü hızla büyüyor, ama özel öğretim kurumlarının oranı yerinde sayıyor. Oysa asıl artması gereken onlar. Bu yönde de Anayasa'dan başlayarak ciddi yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Ama, şimdi olduğu gibi tarikat okullarını nasıl korurum, kollarım mantığıyla değil!..Dünya eğitimden çok büyük paralar kazanırken, biz bırakın kazanmayı, mevcut kaynakları da boşu boşuna harcayıp sıradan ülkelere bile pazar oluyoruz...Özetin özeti: Dershaneler konusu, sağlıklı bir ortamda enine boyuna tartışılmalıdır. Getirileri, götürüleri bir kez daha gözden geçirilmelidir. Sektörü öldürecek değil, daha verimli hale getirecek önlemler alınmalıdır. Yoksa 20 yıl önce olduğu gibi 20 yıl sonra da hâlâ bu konuları tartışıyor oluruz... aguclu@milliyet.com.tr Dershaneler kapatılsın mı?