Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


On binlerce gence umut ışığı olan ek kontenjan başvuruları devam ediyor. Ama adayların kafası, eskisinden daha da karmakarışık. Açıkta kalmamak için istemedikleri bir bölüme girsinler mi, girmesinler mi? Bunun çelişkisi içindeler. Bu konuda adaylara çok önemli bazı uyarılarım var:
1) Kazandığınızda gidip öğrenim göreceğiniz fakülteleri kesinlikle tercih listesine almayın 2)Kendi puanınızdan yüksek programları sakın seçmeyin. Karşısında nokta nokta olan yerleri tercih edebilirsiniz. 3) Ekonomik durumunuzu gözden geçirerek vakıf üniversitelerini de dikkate alabilirsiniz. Örneğin bir başka kente gidip yapacağınız masraf ya da dershaneye harcayacağınız para ile okul ücretlerini kıyaslayabilirsiniz. Hatta geleceğiniz için gerekirse bir yerlerden borç alabilirsiniz. 4) Sıralamayı puana göre değil, istek sırasına göre yapmalısınız. 5) İki yıllık meslek yüksek okullarını yazıp, oradan 4 yıla geçiş yaparım yanılgısı içine düşmeyin. Çünkü çok zor!..

Dikey geçiş sancısı...

YÖK ve ÖSYM'nin dikey geçiş konusundaki suskunluğu devam ediyor. En kötüsü de hala önümüzde zaman varken ek kontenjan kararının alınmaması. Neredeyse her dört kontenjandan biri boşken ve kapı önünde on binlerce öğrenci beklerken bu konuya böylesine duyarsız kalınmasını anlamak mümkün değil. En azından okul birincileri bu kontenjanlardan yararlandırılabilir...

Öğretmen tayinleri

Öğretmen adaylarının yıllardır süren çilesi artarak devam ediyor. Olayların detayına indikçe insanın içi kararıyor. Tayin konusunda söz hakkı kimde belli değil. Herkes topu birbirine atıyor.
MEB Personel Genel Müdürü Hüseyin Acar haklı olarak yakınıyor. Maliye kadro vermiyor, Devlet Personel Dairesi de sınavı ille de ben yapacağım diyor. Talim ve Terbiye Kurulu da kimlerin atanacağını belirliyor. Sonuçta da fatura hep bize çıkıyor. Oysa biz sadece taşeronuz şeklinde konuşuyor.
Genel Müdürün söylediklerinden anladığım kadarıyla, bu konuda kilit makam Talim ve Terbiye. Onlar, kim öğretmen olabilir derse onların ataması yapılıyor. Bakanın bile bu konuda söylediklerini fazla ciddiye almamak gerekiyor. Geçen hafta tüm sertifikalılar atanacak dedi ama onun dediği değil, Talim Terbiye'nin dediği oldu.
Peki bu kadar yetkiyle donatılan Talim Terbiye ne yapıyor? Su ürünlerinden mezun olana sınıf öğretmenliği yolunu açıyor, doktora, mühendise, ekonomiste kapıyor. Esen rüzgara göre kitaplara onay veriyor ya da iptal ediyor. Hakkında rüşvet söylentileri ayyuka çıkan kurumların da en başında geliyor. Yani hep tartışılıyor. Ve bu kurum, milyonlarca öğrencinin, öğretmenin, eğitimin geleceğine yön veriyor!..
Öte yandan, sınav deseniz sınava benzemiyor. Beden eğitimi, konservatuarı, tarihi, coğrafyayı bitirene matematik, geometri soruluyor. Yapılamayınca da hayır sen işe yaramazsın deniliyor. Sanki mesleki birikimi ve öğretmenlik formasyonu ölçmüş gibi başarısız damgası vuruluyor.
İlle de eğitim fakültesi diploması istenmesi de ayrı bir komedi. İçlerinde öylesine tın tınlar var ki, değil öğretmen, hademe bile olamazlar. Politik kararlarla açılan eğitim fakültelerinin çoğunda eğitimci hoca bulmak mümkün değil. Genelde ziraatçılar, iktisatçılar, mühendisler var. Anlayacağınız, öğretmen yetiştirme olanağı verilenlere, öğretmenlik hakkı verilmiyor. Bu nasıl mantıksa!..
Özetin özeti: Bir ülkenin geleceği ile oynamak istiyorsanız, eğitim sistemiyle özellikle de öğretmen yetiştirme düzeniyle oynayın denilir. Galiba son yüz yılda yaptığımız en iyi iş de bu. Başka düşmana ne gerek var ki!..


Yazara E-Posta: aguclu@milliyet.com.tr