Anayasa'ya göre en büyük suçların başında devleti yıkmaya, devlete olan güveni sarsmaya yönelik eylemler var. Yapan yandı. DGM savcıları anında soruşturma açıyor. Ya bu suçu işleyen devletin ta kendisi ise bunun cezası ne olacak? İşte bu konuda bağlayıcı bir yasa bildiğim kadarıyla yok. Bu yüzden de devlet vatandaşına kazık atmaya devam ediyor.
Örnek aramak için uzağa gitmeye hiç gerek yok. Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK ve ÖSYM'nin her icraatı, devletin vatandaşa attığı kazığın en çarpıcı örneği. Son yaşanan Dikey Geçiş Sınavı (DGS) rezaleti, gençlerin devlete, devlet kurumlarına ve devlet adamlarına olan saygılarını dibe vurdurttu. İstedikleri tek şey, adilane bir dikey geçiş sistemi ama, olmuyor olmuyor. Açıklama istiyorlar, telefonlar yüzlerine kapanıyor. Azarlanıyor, itiliyor, kakılıyorlar...
Öğrenciye hizmet için kurulmuş bir merkez, öğrenciye böylesine eziyet çektirebilir mi? Normal bir ülkede kesinlikle olmaz. Ama Ankara'da oluyor. Öğrenciler, haksızlığa uğradıklarına inandıkları için günlerdir sorularına cevap arıyorlar. Ama başta mezun oldukları okullar olmak üzere bir tek ilgilenenleri yok.
DGS, en iyi öğrencilerin aleyhine işledi. Önceki yıllarda en yüksek puanları alarak bilgisayar ve elektronik bölümlerine girenler, okullarından birincilikle mezun olsalar bile açıkta kaldılar.
Ayrıca hangi meslek yüksekokulundan mezun olanın hangi fakültelere gireceği konusunda da müthiş hataların yapıldığı bir bir ortaya çıkıyor. Düne kadar A fakültesine yönlendirilen öğrencilerin, son sınavda farklı fakültelere yönlendirilmesi dikey geçişten yararlanma olanaklarını tamamen ortadan kaldırdı.
ÖSYM dikey geçişle ilgili tüm ayrıntıları açıklamalı, gerekiyorsa kazananların hakları saklı kalmak koşuluyla yeniden yerleştirme yapmalıdır. Ayrıca bu konuda YÖK ve ÖSYM'nin dışında, bu iki kurumu da denetleyecek üçüncü bağımsız bir kurumun gerekliliği her zamankinden daha fazla aranır oldu.
YÖK ve ÖSYM'nin yaptığı tüm yanlışlar yanına kar kalıyor. Oysa öğrenci en ufak bir hata yaptığında tüm hakları elinden alınıyor. Bu nedenle ÖSYM ve YÖK'ün yaptığı yanlışlara dur diyecek, yaptıkları hataların faturasını ödettirecek bağısız bir akademik kuruma ya da kurula kesinlikle ihtiyaç var. Gönül isterdi ki ki bu işi, halk adına, devlet adına Milli Eğitim Bakanlığı yapsın. Ama onlar da bu konuda fazlasıyla sabıkalılar.
Eğitimin temel felsefesi, insanları küstürmek değil mutlu olmalarını sağlamaktır. Eğitim adına atılan her adımın da bu hedefe yönelik olması beklenir. Ama neredeee!..
Ayrıca sonuçlar incelendikçe Anayasa'nın en temel ilkelerinden biri olan eğitimde fırsat eşitliğinin nasıl zedelendiği çok çarpıcı bir şekilde ortaya çıkıyor. ÖSYM son yıllarda bu ilkeyi de yerle bir etti. Artık para, başarının önüne geçebiliyor. İlk bine, hatta ilk 100'e girenler açıkta kalırken, 50, 60 bininci öğrenciler, parayı bastırıp en iyi bölümlere girebiliyor. Yazık, çok yazık!!!
Özetin özeti: Örencilerin, gençlerin, velilerin devlete olan güvenlerinin zedelenmesi çok ama çok önemli bir konu. Devleti yönetenler, bu önemli konuya umarız biraz olsun ilgi gösterirler!
Yazara E-Posta: aguclu@milliyet.com.tr