Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Bir ara kamuoyuyla ilişkileri düzelir gibi olan Milli Eğitim Bakanlığı yeniden içine kapandı. Milyonlarca aile ağızlarından çıkacak bir çift söze göre yaşamlarına yön verecekken, onlar daha önce olduğu gibi yine suskunluğu tercih ediyor...
       Geçen yaz, gecikmeli kararlar ve bazı konulardaki anlamsız inadları yüzünden yüzbinlerce aile perişan oldu. Bu yaz da değişen birşey yok. Bakanlık, sanki üzerine ölü toprağı serpilmişçesine derin bir uykuda...
       Açıklama beklenen konuları tek tek ele alalım:
       Örneğin üniversiteye girişteki yeni düzenlemeler. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı'na önemli görevler düşüyor. Önemli mağduriyetler söz konusu. Öğretmen yetersizliği nedeniyle istediği alanda değil de, mecbur kılanan alanda öğrenim gören adayların durumu ne olacak? Alan puanından yararlanamamanın sorumluluğunu kim üstlenecek? Hadi mezunlar için zaman geçti. Hiç olmazsa geride kalanlar kurtarılamaz mı? Bir defaya mahsus olmak üzere lise 3 öğrencileri için alan değiştirme serbestisi tanınamaz mı?..
       İkinci önemli konu, oldu bittiye getirilip sınıfta bırakılan ya da okuldan atılan öğrencilerin durumu. Ne olacak bu çocukların velilerin hali? Ek bir sınav ya da ek bir kurul hakkı tanıyacaksanız, neden onları bu kadar üzüyorsunuz? Eğer eylülde ikinci bir not yükseltme sınavı yapacaksanız, neden bunu açıklamıyorsunuz? Açıklayın ki, öğrenciler ağlamayı, sızlanmayı bırakıp ders çalışsınlar. Son dakikada vereceğiniz bir kararın inanın kimseye yararı dokunmaz...
       Üçüncü konu ise tayinler. Onbinlerce öğretmen açığı var. Onbinlerce öğretmen adayı görev bekliyor. Ama ne zaman öğretmen alınacağı konusunda tek satırlık bir açıklama yok.
       Dördüncü konu, okul müdürlerinin hangi statüye göre atanacaklarının hala netlik kazanmaması. Sınav yapacağız dediler vazgeçtiler. Bütün yöneticiler tedirginlik içinde. Kimi torpil arayışında, kimi de rakiplerini ezme yarışında. Ne yapılacaksa, bir an önce açıklansa da, herkes rahatlasa.
       Beşinci konu, 8 yıllık ilköğretim müfredat programına uygun ders kitaplarının hazırlanıp, hazırlanmadığının hala açıklığa kavuşmaması. Kimi tamam diyor, kimi hala ortada bir şey yok diyor. Resmen açıklansa da, öğretmen de, öğrenci de, yayıncı da rahatlasa.
       Altıncı konu, bugüne kadar parasızlıktan yakınan Milli Eğitim'in elinde yüz trilyonlarca liralık nakit para ve harcanmayı bekleyen katrilyonluk Dünya Bankası kredisi varken, hala okul ve teknolojik donanım ihalelerinin yapılamaması...
       Demirel'in Türkiye'ye en büyük mirası kriz politikası. Sorun çıkartılmadan, ortam iyice gerginleştirilmeden çözüm aranmıyor. Hükümetin memura zam konusundaki şaşkınlığı ve beceriksizliği, umarız Milli Eğitim'in gözünü daha fazla korkutmaz. Unutmayın beyler! zamanında alınan en kötü karar bile kararsızlıktan iyidir...



Yazara E-Posta: A.Guclu@milliyet.com.tr