Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Diyalog Daha önce de kendisiyle ilgili birkaç yazı yazmıştım. Çünkü Türkiye'nin en büyük gazetesinin yönetmeni ve Türkiye'nin en çok konuşulan isimlerinden biri. Beni ilgilendiren yönü ise gazeteciliği. Nerede, ne zaman gazetecilere karşı bir yaylım ateşi açılsa, kendi üzerime alınır, karşı taarruza geçerim. Çünkü o kadarını da hak etmiyoruz. Yönelttikleri eleştiriler bile medyadan öğrendikleri. Ya medya olmasaydı, bunları nereden öğrenecektiniz ki derim...Eleştirilecek yönlerimiz yok mu? Fazlasıyla var. Ama bu fazlalık, diğer meslek mensuplarından ya da sektörlerden kesinlikle daha çok değil. Ertuğrul Özkök ile ilgili yazılanları, konuşulanları duydukça hayretler içerisine düşüyorum. Bir anda kendimi anlamsız tartışmaların içinde buluyorum.25 yıldır ben de medyanın tam göbeğindeyim. Olup bitenleri bazen uzaktan bazen de yakından izliyorum. Tıpkı diğer haber konularında olduğu gibi bu konuda da taraf olmaktan çok, objektif olmayı yeğliyorum. Çünkü, öyle ya da böyle taraf olanların nereden nerelere geldiklerini gördükçe, objektifliğin, bu mesleğin olmazsa olmaz kurallarından biri olduğuna bir kez daha şahit oluyorum. Özkök'ün biri gazeteci, diğeri yönetici, iki şapkası var. Gazeteciliği konusunda, yaptıkları ortada. Yönettiği gazete yıllardır Türkiye'nin en iyisi. Avrupa'nın en başarılı yabancı gazetesi. O koltukta başarılı olunmadığı takdirde, üç gün bile kalınmayacağını herkes bilir. Eğer 15 yılı aşkın süredir o koltukta oturuyorsa, birilerine yakınlığından ya da uzaklığından değil, görevini iyi yaptığı içindir.Sıkı bir Milliyet'çi olarak Hürriyet'in haberciliğini, dinamizmini hep kıskandım. Bu biraz da Simavilerin oturttuğu, Aydın Doğan'ın pekiştirdiği sağlam altyapı ve Özkök'ün son yıllardaki başarısının bir göstergesidir. Özkök'ü nerede, ne zaman görsem telefonu hiç elinden düşmez. Gazetesiyle neredeyse her beş dakikada bir temas halinde. Haber kaynaklarıyla çoğu zaman bir muhabir gibi kendisi de görüşür. Atladığı habere üzülür. Atlattığında sevinir. Hata yapma özgürlüğünü fazlasıyla kullanır. Ama geri adım atma, yanıldığını itiraf etme konularında da aynı oranda dışa dönük. Dışarıdan bakıldığında, ki benim de görüşüm o yönde, insanlara tepeden bakan, hiçbir şeyi beğenmeyen, ağzından kerpetenle laf alınan, ne yapılsa dudak kıvıran, yüzü hiç gülmeyen ketum biri gibi. Ama yakın çalışma arkadaşları, tam aksini söylüyor. "Çok keyifli biri. Üstelik çok da mütevazı" diyorlar.Anlayacağınız, işinde olduğu gibi kendisini sevdirmeme konusunda da çok başarılı. Mesafe koymaya bayılıyor. Kasıtlı mı yoksa istemi dışında mı, hâlâ çözemedim. Bugüne kadar, medya dünyasına çok yıldızlar yarattı. Kendi gazetesine olmasa bile başka yayın organları için fazlasıyla yayın yönetmeni, yazar, programcı ve muhabir yetiştirdi. Ama nedense, sonraki yıllarda kendisini en fazla eleştirenler, kankaları oldu. Birlikte kadeh tokuşturdukları, birlikte seyahate gittikleri, birlikte geyik muhabbeti yaptıklarıydı.Beni ilgilendiren yönü, hâlâ yaratıcı, üretken, yenilikçi, vizyoner, istikrarlı ve bir o kadar da heyecanlı gazeteciliği. Yönetici olarak artılarını ve eksilerini değerlendirecek olan ise patron, maliye, adliye ve Hürriyet okuyucuları. Mahkemeler orada, yaptığı gazete ortada. Suçluysa cezasını çeksin. Başarılıysa da görmezden gelinmesin. O nasıl eleştiriyorsa, o da eleştirilsin. Ama zamanında. Ne önce, ne de sonra. Tıpkı en uzaktayken olduğu gibi en yakındayken de!..Bu yazıyı niye yazdım? Yaptıkları için. O koltukta uzun süre oturup da dibine hiç ışık vermeyen, hiç kimse yetiştirmeyenlerle arasındaki fark görülsün diye. Öküzün altında buzağı aramaya hiç gerek yok. Hepsi o kadar.Özetin özeti: Bir gazeteci olarak iyi ki varsın Ertuğrul Bey! Bayramın kutlu olsun! Eminim ki sana en sert eleştirileri yöneltenlere bile hâlâ hoşgörüyle bakıyorsundur. Umarım, sana karşı kin, nefret ve kızgınlık içerisinde olanlar da bayramın sağladığı hoşgörü ortamında eksilerin kadar artılarını da görürler... aguclu@milliyet.com.tr Ertuğrul Özkök'ü çok uzun yıllardır tanırım. Ama yılda birkaç kez, o da törenlerde ayaküstü görüşürüz. Hepsi o kadar.