Kartallı Esrayı hemen hatırlayacaksınız. Zorunlu eğitim çağında olmasına rağmen bir türlü okula gitmiyordu. "Ya türbanımla okula alırsınız ya da hiç gelmem" diye diretti. Hâlâ da diretmeye devam ediyor. Kapısı, milli eğitim müdüründen kaymakamına kadar, devlet tarafında defalarca çalındı. Ama nafile. Babası razı olsa da o olmuyor.Esra, henüz 12 yaşında. Ama inadıyla devleti mat etti. Ne Anayasa dinliyor ne Temel Eğitim Yasası. Eğer Türkiye gerçek anlamda bir hukuk devleti olsaydı Esra çoktan okullu olmuştu. Ama nerdeeee... Başbakan Erdoğan, özellikle kız çocuklarının okula gönderilmesi için elinden geleni yapıyor. Milli Eğitim Bakanı Çelikin "Haydi Kızlar Okula" ve Cumhurbaşkanı Sezerin eşi Semra Sezerin "Ulusal Eğitime Destek Kampanyası"nın özü de kızların okula devamını sağlamaktı. Ama gelinen nokta ortada. Esra, tüm yasalara meydan okurcasına okula gitmiyor...Çocuğunu okula göndermemenin bir müeyyidesi yok mu? Elbette var. AKP iktidara gelinceye kadar bu konudaki yasal uygulama, önce uyarı, ardından hapis şeklindeydi. Bir yıl önce hapis cezasının yerini para cezası aldı. Veli çocuğunu okula göndermediği her gün için 10 milyon lira ödeyecek. Ama gelin görün ki tıpkı hapis cezası gibi para cezası da işlemiyor. Çünkü Esranın babasının bu cezayı ödeyecek gücü yok...Bir kısır döngüdür gidiyor. Bu durumda sadece Esra olsa, hadi neyse. Ama yüz binlerce Esra var.Okula gitmeyen Esralar, ileride nasıl doktor, mühendis, öğretmen olabilecek? 10 yıl sonra onlar için de yeni okuma-yazma kampanyaları mı düzenleyeceğiz?..Bir an önce girmeye can attığımız ABde, böyle bir görüntü kesinlikle mümkün değil. Zorunlu eğitim çağındaki çocukların okula gitmeme ya da gönderilmeme gibi bir lüksleri yok. Uyarılar göz ardı edildiği anda, çocuğun velayeti ailesinden alınıyor ve devlet koruması altında okula gönderiliyor.Önemli olan kâğıt üzerinde değil, uygulamada Avrupalı olmak. Ama sanki bu, ABnin bize verdiği müzakere süresinin de çok ötesinde görülüyor!..Hâlâ 7.5 milyon okuma-yazma bilmeyenin bulunması işte bu yüzden. Haftalardır her an okula başlayabilir denilen Esra ve yaşıtları, umarız bir an önce önlüğüne kavuşur. Yoksa ileride bu işe en çok üzülen, kendileri olacaktır.Bu konuda, hükümetten içi boş söylemler değil, Esrayı okullu yapacak icraat bekliyoruz!.. Türkiye ABli olmaya olacak. Bu iyice netleşti. Ama Esranın okullu olma olasılığı, neredeyse yok gibi. İstanbul Üniversitesinde rektörlük seçimi yeni yılın ilk haftasında gerçekleşecek. Alemdaroğlunu görevden alarak Tankut Centeli bu göreve getiren YÖK, Centelde aradığını bulamayınca, 6 aylık süreyi beklemeden seçime gidiyor.Seçime çok sayıda adayın katılması bekleniyor. Vekil Rektör Centel ise aday değil. Çapadan şimdilik iki aday var. Her ikisi de eski dekan. Son iki seçimde Kemal Alemdaroğlu karşısında yarışı kazanamayan Mesut Parlak, üçüncü kez aday oluyor. Dekanlığı önceki ay biten Faruk Erzengin ise ilk kez şansını deneyecek.Alemdaroğlunun sağ kolu Nur Serter, aynı misyonun temsilcisi olarak oylara talip. Cerrahpaşadan Hasan Yazıcı ise sadece tıpçılarınki değil, diğer oyların da peşinde. Seyfettin Uludağ da Cerrahpaşalı diğer aday. İşletme Fakültesinden iki eski dekanın ismi gündemde. Kemal Kurtuluş ve Hayri Ülgen. Hukuk Fakültesinden ise Yavuz Alongoyanın ismi öne çıkıyor.Adaylar seçim turlarına çoktan başladı. Seçim bildirgeleri de hazır gibi. Kimin neler vaat ettiğini, bugüne kadar üniversiteye ve akademik hayata ne oranda katkıda bulunduklarını ve dışarıdan nasıl göründüklerini, ayrıntılarıyla ele alacağız.Şu anda oyları silip süpürecek banko bir aday gözükmüyor... aguclu@milliyet.com.tr İÜde rektörlük seçimi