Rektör atamaları konusunda Çankaya suskunluğunu sürdürüyor. Ancak, Cumhurbaşkanı Sezer'e tercüman olanlar da yok değil. İşte onu destekleyen iki farklı mesaj. İlki Samsun'dan bir profesör, ikincisi ise Ankara'dan bir özel sektör yöneticisi. Birlikte okuyalım:
Cumhurbaşkanı Sezer, Dokuz Eylül'le ilgili ilk mesajından sonra, Samsun'daki tercihi ile ikinci mesajını verdi. Bu mesaj ikincisinden daha önemli. İşte benim çıkardığım sonuçlar:
1. Kemal Gürüz'e güvenmiyorum. (Eski rektör YÖK Başkanı'nın çok yakın arkadaşı idi)
2. Rektörler ikinci kez atanmak için siyasi ve keyfi kadrolaşma yaparlarsa buna izin vermem. (Yani demokrasi araç değil amaçtır)
3. Ben toplumdan gelen tepkilere açığım (Üniversitenin durumunu bilen herkes bireysel veya bir kurum adına Cumhurbaşkanı'na ulaşarak durumu anlattı)
4. Üniversitede siyaset değil bilim istiyorum.
5. YÖK üyelerine de: Dokuz Eylül'de olduğu iddia edilen kadrolaşmanın çok daha fazlası Ondokuz Mayıs'ta vardı, niye göz yumdunuz!..
Ankara'dan gelen ikinci mesajda şöyle:
Mağdur eski rektörlere göre onurları zedelenmiş, demokrasi yokmuş, seçilmeme gerekçeleri açıklanmalıymış...
1. Bu kaybedenler eski rektör olduklarına göre, demek ki geçen seçimlerde elenen diğer adayların da mı onurları zedelenmiş oluyor? Peki o adaylar için kendileri seçildiklerinde ne yaptılar? Eşlerinin onuru ne oldu? Seçimle onurun ne ilgisi var?
2. Demokrasi yokmuş: Demirel kendilerini seçerken (üstelik seçimlerde en yüksek oy alan adaylar genelde seçilmezken) bugünkü gibi itirazda bulunmuşlar mıydı?
3. Atanmama gerekçeleri açıklanmalıymış: O zaman nerede kaldı Cumhurbaşakanı'nın takdir hakkı. Terazi ile tartarak mı hak dağıtacak. Yüksek yargı atamalarında ne diyecek o zaman?..
4. Kaybeden rektörler dürüst, laik, milliyetçi vb. imişler. Diğer adaylar ne peki? Hırsız mı herkes? Eskiler çok iyi hizmet vermiş olabilirler. Belki yeni gelen daha da iyi hizmet verecek, ne malum?..
Bu arada ortalık karıştıkça YÖK Başkanı Gürüz, zevkten dört köşe oluyor. Ne de olsa yaptıkları bir ölçüde meşruluk kazandı. Eleştiriler artık ona değil, Çankaya'ya yöneldi. Ama hala gözden çıkartıldığının farkında değil...
Ankara, insanın kafasını daha da karıştırmaktan öte bir işe yaramıyor. Ne halleri varsa görsünler. Asıl önemli olan bundan sonrası. Ama bu kimin umurunda. Ortalık hala toz duman. Sürekli yeni suçlamalar, dosyalar geliyor. Bu arada üniversitelerin kamuoyundaki imajı giderek zedeleniyor...
Özetin özeti: Üniversiteler bir ay sonra açılıyor. Bin tane sorunları var. Şu kavgalar bitse de rektörler, ellerindeki o sonsuz yetkileri, daha iyi eğitim ve öğrenci mutluluğu için harcasalar...
Yazara E-Posta: aguclu@milliyet.com.tr