YILLARIN röportajcısı Özcan Ercan, bayram öncesinde, MGK raporlarıyla gündeme gelen Fethullah Hoca ile Milliyet için bir röportaj yaptı. Gazetede okuduk...
Sanıyorum arife günüydü. Televizyon kanalları arasında dolaşırken, bir de ne göreyim bizim Özcan'la Fethullah Hoca'nın röportajı yayınlanıyor. Hoca atıyor, tutuyor, herkese meydan okuyor. Bu arada uzun uzadıya fakirlik edebiyatı yapıp, papyonlu garsonların hizmet ettiği çok katlı bir saray yavrusunda yaşamını sürdürüyordu. Kamera bir yaklaşıyor, bir uzaklaşıyor. Arada bir de Özcan'ı enseden gösteriyordu.
Özcan'ın deplasmanda olduğu her halinden belliydi. Hoca, ara sıra yanındakilere dönüp söylediklerinin teyidini alıyor ve bozuk plak gibi aynı hikayeleri anlatıp duruyordu.
İzlerken, B>Milliyet için yapılmış bir röportaj, nasıl olur da Samanyolu'nda yayınlanır diye kafamdan bin tane soru geçti. Öyle bir hava verilmişti ki, Özcan, sanki o röportajı Milliyet için değil, Samanyolu için yapmıştı...
Araya bayram tatili girdi ve bu arada Özcan yurtdışına gitti. Dün koridorda karşılaştık. "Ne haber Fethullah'ın son gözdesi" diye takılacak oldum, bir dayak yemediğim kaldı. Burnundan soluyordu. Samanyolu'ndaki röportajdan sonra, telefonlar yağmaya başlamış. Bakkalı bile "Sen de mi Samanyolu'na transfer oldun" demiş. En yakın arkadaşları bile neler döndüğünü öğrenmeye çalışmış...
Ecevit'in peşine takıldığı, Demirel'in elinden ödül aldığı, numarılı cumhuriyetçilerin yere göğe sığdıramadığı Fethullah Hoca, Özcan'la konuşurken, röportajı gizli kameralarla baştan sona kayıt ettirmiş, ardından da kendi televizyonu Samanyolu'nda bir güzel yayınlatmış. Ama bu konuda Özcan'ın tek kelime bilgisi yok. "Biz sohbet ederken ortada ne kamera vardı, ne de kameramanlar. Bunu bana nasıl yaparlar? Böyle bir oyuna nasıl geldim" diye hırsından sigara üstüne sigara yakıyor...
Röportaja gitmeden önceki sempatisinin yerini öfke almış. "Bugüne kadar, her kesimden yüzlerce insanla pazar sohbetleri yaptım. Böylesi ilk defa başıma geldi" diyor.
Benzer bir çekim, daha önce başka gazeteci arkadaşların da başına gelmişti. Ayrıca, yine özel sohbetlerde konuşulanlar ve katılanların isimleri, bir bir kendi yayın organlarında yayınlanmıştı...
Daha düne kadar, "gizli kamera ahlaksızlıktır" diye yayın yapanlar da, onlar değil miydi?..
Bir yandan ahlaki değerleri, yüce din duygularını savunacaksınız, öte yanda gazetecilik etiğini, en temel insani davranışları, bir kenara atacaksınız.
O röportaj, iyi ya da kötü Milliyet'in özel haberidir. Milliyet'ten hiç izin almadan, Özcan'a çekim yapıldığını hiç haber vermeden bir "tezgaha" dönüştürmek, maalesef Hocaefendi'ye yakıştırılan "takiyeci" iddialarına haklılık kazandırıyor.
Bu arada Fethullah Hoca'nın, torunu olmakla övündüğü Şükrü Paşa'nın başka torunları da ortaya çıkmış. Anlaşılan bu konuda da tarihçi ve araştırmacılara çok iş düşecek!
Hoca, röportajda herkese hodri meydan çekerek "Bir tek yanlışımı göstersinler, her şeyden elimi ayağımı çekerim" diyordu. Uzağa gitmeye hiç gerek yok. İşte olay!..
Yazara E-Posta: A.Guclu@milliyet.com.tr