Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Başbakan'ın kafasında eğitim, bilim, teknoloji adına bir şey olmadığı son ABD geziyle bir kez daha anlaşıldı. Çankaya'nın ilgi alanında ise bilim ve teknolojiden çok okuma yazma bilmeyenler var. Ulusal Eğitime Destek Kampanyası bile kör topal gidiyor.
Koalisyonun diğer ortakları ve iktidara gelmek için can atan muhalefet partilerinin ağzından da eğitim, bilim, teknoloji ve gençlere yönelik bir söylem duymak da neredeyse olanaksız.
MEB, YÖK, TÜBİTAK, TÜBA, DPT gibi bu konuda ulusal politikalar oluşturması gereken kurumlar da yukarıdan bir talip gelmediği için rehavet içerisindeler.
Her ne kadar kağıt üzerinde bilimsel üretkenliğimiz artıyor gözükse de bunun ne kadarı teknolojiye daha doğrusu üretime dönüşüyor? İşte o tartışılır. Genç araştırmacılar doçent, profesör oluncaya kadar uluslararası dergilerde refere edilen makaleler yazıyorlar. Unvanları kapınca onlar da bırakıyorlar. YÖK'ün bu konudaki dayatmacı ve üretkenlikten uzak tutumunun yeniden gözden geçirilmesinde sonsuz yarar var.
Hocalar, makale yazıp doçent, profesör oluyor. İyi güzel de bu yayınların ne kadarı uygulamaya dönüşebiliyor ve Türkiye'ye ne faydası var? Bilim bilim için mi yapılıyor yoksa toplum için mi? Bunların artık sorgulanması gerekiyor?

Teorikten pratiğe
Teknoloji, bilimin pratiğe dönüşmüş hali. Biyoteknoloji de yine aynı şekilde mikrobiyolojinin, genetiğin hayatımıza giren biçimi. Peki bizde gerçekleşen bilimsel çalışmalar ne oranda pratiğe dönüşebiliyor? Ya da bir başka deyişle üretilen teorilerden ne kadar laboratuvar ortamında da olsa hayata geçebiliyor?
Keşke pek çoğu diyebilsek ama ne yazık ki yok denecek kadar azı ancak bir katma değer yaratabiliyor...
Özal, Türkiye'ye pek çok yenilik getirdi. Bunlardan biri de ABD'deki MIT örneği yüksek teknoloji enstitüleri. Biri İzmir'de diğeri de Gebze'de kuruldu. Amaç, üretilen teorik bilgilerin araştırma laboratuvarlarında pratiğe dönüşmesiydi. Ama hala kuruluşlarını tamamlayamadılar...
Gebze, İzmir'e göre daha şanslı. Altyapı sorunlarını hızla çözüyor. Çayırova Kampüsü'nde laboratuvarlar çalışmaya başlamış. Askeri ve sivil, yerli ve yabancı çok önemli siparişler üzerinde çalışıyorlar. Gezdiğimiz iki farklı laboratuvarda şarbonla ilgili çalışmalar vardı. Birinde şarbonlu mektupların açılmadan nasıl tespit edilebileceği bir diğerinde ise kimyasal gazların lazerle analizleri üzerinde testler yapılıyordu.
21 değişik araştırma laboratuvarı var ve ARGE çalışması yapmak isteyen özel ya da kamu tüm kuruluşlara açık. İşte bu laboratuvarlardan bazıları:
Sensör, Lazer - Optik, Bilgisayar Destekli Tasarım, Moleküler Biyoloji, Psikoteknik, Deprem ve Yapı Bilimleri, Kuantum Elektroniği Laboratuvarı...
Özetin özeti: Küresel rekabetin acımasız kurallarına boyun eğmemek için daha fazla bilgi ve daha fazla teknoloji üreten bir altyapı hazırlamak zorundayız. Bu konuda atılmış önemli adımlar var. Biraz ilgi, biraz daha kaynak yaratımı ile Türkiye bir on yıl sonra farklı kulvarlarda yarışan bir ülke olabilir! Bizden hatırlatması.