Gençlerle aramızda derin uçurumlar var.
Ne onlar bizi anlayabiliyor ne de biz onları.
Ve aradaki o sarsılmaz denilen bağ, neredeyse kopma noktasına geldi...
Gençler siyasetin gündemine hiç girmedi, medyada zaten yoklar, YÖK ve MEB’e göre ise onlar bir zincirin en son halkası.
Ama asıl acı olan, çocuklarımız bizim en değerli varlığımız diyen anne babaların bile onların geleceğine yeterince değer vermemeleri...
Gençlerin ve onların geleceği için olmazsa olmazların en başında gelen eğitimin önemine liseli yıllarda inandım ve o gün bugündür tüm mesaimi onlar için harcıyorum.
Medyada eğitime, bilime, gençlere önem veren keşke çok daha fazla isim olsaydı. Onların sorunlarını, ihtiyaçlarını, heyecanlarını, her şeyden önce de vizyonlarını, gazetelere, televizyonlara, dergilere taşısaydı. İşte o zaman her şey çok daha farklı olabilirdi...
Yeri geldiğinde, en büyük zenginliğimiz onlar diyoruz. Ama onlar da tıpkı yer altı madenleri gibi, işlenmediği sürece katma değeri yüksek birey haline gelemiyorlar.
Oysa onlarsız bir 2023 Vizyonu mümkün değil. Hem ailelerimiz hem de ülkemiz için... Bugüne kadar onlar bizi anlamaya çalıştı ama anlayamadılar. Çünkü onları ciddiye alıp, olup biteni anlatmadık, siz ne düşünüyorsunuz diye sormadık, daha da önemlisi, gelin taşın altına siz de elinizi koyun demedik... Çünkü onlar, ne kadar büyüseler de gözümüzde hep çocuk olarak kaldılar.
Koruyucu anne baba, koruyucu devlet olarak, onlara en büyük zararı bizler verdik ama bunun bile hiç farkına varmadık.
Ağzımız açıldığında, her şeyi onların iyiliği için yaptık ama sonuçlarını hiç sorgulamadık...
Ve geldikleri nokta ortada:
Ne çok iyi bir eğitim alabiliyorlar, ne gelecek güvenceleri var, ne de mutlular...
Söz sırası onlarda
Hani siyasilerin sık sık kullandığı bir slogan var, “Yeter! Söz Artık Milletin” diye. İşte şimdi biz de bir kez daha “Yeter, Söz Artık Gençlerin” diyoruz. Nerede mi?
Milliyet sayfalarında. Her şeyiyle onların hazırlayacağı Genç Gazete’de.
Hem de her gün!
Farklı ilkokullardan, ortaokullardan, liselerden, kolejlerden, üniversitelerden farklı gençler hazırlayacak.
İçeriğine ne biz karışacağız ne de öğretmenleri. Kendileri araştıracak, kendileri yazıp, çizip, sorgulayıp, kendileri manşetlerini belirleyecekler. Kimi karikatür çizecek, kimi röportaj yapacak, kimi fotoğraf çekecek, kimi de makale yazacak.
Bizim gündemimizi değil, kendi gündemlerini vitrine çıkaracaklar.
Ve bu kez, onlar bizi değil, biz onları anlamaya çalışacağız...
Aslında bu keyifli süreç, öğretim kurumları arasındaki farkındalığı da ortaya koyacak. Hangi kurumun, misyonu, vizyonu ne, o bir anlamda ortaya çıkacak.
Ayrıca bir yarışma niteliğinde olacak. Hep fizik, kimya, matematik ya da müzik yarışmaları olacak değil ya. Bu da bir gazetecilik yarışı ve eminim ki ileride pek çok gazetecinin yetişmesine olanak sağlayacak...
Genç Gazete, bir anlamda büyük umutları, büyük düşünceleri, gelecekle ilgili büyük planları olan, kendisine verilenle yetinmeyen; soran, sorgulayan, sorunlara farklı bakan gençlerin gazetesi olacak...
Genç Bakış’tan sonra, üniversitelere bakış açısı çok değişti. Çünkü direkt öğrenciyle yüz yüze gelindi. Şimdi de Genç Gazete ile çok farklı değerlendirmeler ortaya çıkacak. Çünkü kurumlar yetiştirdikleri öğrencilerle vitrinde parlayacaklar.
Genç Gazete, ezberci ve testçi eğitim nedeniyle çoktandır unuttuğumuz iki önemli misyonu da yerine getirecek.
Gençlerimiz, Genç Gazete’yle hem okuyup, yazmanın hem de üretmenin hazzını ve onurunu yaşayacaklar.
Özetin özeti: İyi ki onlar var. Yeni Türkiye’nin mimarı gençler olacak!..