Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


ABD Başkancı Clinton, Beyaz Saray'daki 8 yılını New York Times'a anlattı. Bir anlamda sevinçlerini, acılarını, en zor anlarını sıraladı. Görevdeyken, bir başkandan çok, hep içimizden biri gibi imajı yarattı. Başkanlığı dönemindeki "en"leri sıralarken de bir ABD Başkanı olarak değil, dünyanın herhangi bir ülkesindeki, herhangi bir insan olarak duygularını dile getirdi. O önce insandı. Röportajdan çıkan sonuç o. Bayram ve yeni yılı bir arada kutladığımız şu günlerde, Clinton gibi geriye dönüp 8, 10 yılın muhasebesini yapmaya ne dersiniz? Bakarsanız, ileriye yönelik çok öneli ipuçları yakalayabilirsiniz!..
Ufkunuzu açma açısından işte Clinton'ın bazı "en"leri:
En zor anı: Vietnam'a varışımızda resmi karşılama töreni düzenlediler. Milli marşlar falan çalıyordu. İşte o 15 dakika boyunca tek düşündüğüm Vietnam'da ölen lise arkadaşım ve intihar eden Oxford Üniversitesi'ndeki oda arkadaşımdı. Başka bir şey düşünemiyordum. Sonra kendi kendime "Ben Amerika Başkanıyım" dedim. Silkinip kendime geldim...
En büyük avuntusu: Mutlu bir yaşamım olduğu için, ailem dağılmadığı için, ülkem iyi durumda olduğu için mutluyum.
En sinirlendiği istek: O kadar güzel bir soru ki uzun uzun dert yanabilirim. Sana oy verdim, lütfen torunumla birlikte bir fotoğraf çektirir misin denmesi...
En iyi dış gezi: Hindistan'ı, Çin'i sevdim. Vietnam da iyiydi. Annem İrlandalıdır. Belfast Belediye Sarayı'nda Noel ağacını açışımız, Van Morrrison'un "Have I told you lately that I love you" şarkısını söylemesi. Harikaydı.
En iyi yemek: Delhi'de, otelde First Leydi'yle yediğim yemek. Phoneix'de yediğim Meksika yemeklerini de sevdim ama Delhi bambaşkaydı...
En sevdi aktör: Karate şampiyonu aktör Chuk Norris.
En nefret ettiği giysi: Smokin
Demirel de Cumhurbaşkanlığı'ndan ayrıldı. Üstelik o 8 değil 40 yılı geride bıraktı. Kim bilir ne renkli anıları vardır. Ama bir türlü açıklamıyor. Çünkü hala yeniden gelirimin peşinde. Nedense nokta koymayı bir türlü beceremiyoruz.
Benim bu röportajdan çıkarttığım ders bu...
Nokta koymadan da yeni bir başlangıç yapılamıyor. Yaşanılan güzelliklerin farkına varılamıyor...
Hazır bol bol vaktiniz varken, geçmişin muhasebesini yapmaya ne dersiniz? İki şapkanız olsun. Biri cesurca sorular sorsun, diğeri de samimiyetle cevap versin. Bakalım ortaya neler çıkacak?..
Mutlu bayramlar...