Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Her gün özeldir
Her gün özeldir

Abbas GÜÇLÜ
Hayat akıp gidiyor. Bu hengamede, bazen geriye bakıp yaptıklarınızı, yapamadıklarınızı, geldiğiniz noktayı, beklentilerinizi değerlendirdiğiniz oluyor mu?
Ah keşke diye başlayan cümleler hayatınızın bir parçası haline mi geldi?
Yoksa her anı, hakkını vererek doyasıya yaşadım diyebiliyor musunuz? Bugün isterseniz birkaç dakikanızı bu konuya ayırın. Ama daha önce isterseniz son günlerde internette ekrandan ekrana dolaşan şu öyküye bir göz atalım:
"Arkadaşım, karısının komidininin çekmecesini açtı ve pelur kağıda sarılı bir paketi eline aldı. Bu dedi: sıradan bir paket değil, bu bir iç çamaşırı. Paketi açtı ve yumuşacık ipekle dantele baktı. New York'a ilk gitiğimizde almıştı. 8 - 9 yıl önce. Hiç giymedi. Onu özel bir güne saklıyordu. Sanırım bugün en uygun zaman. Yatağa yaklaştı ve iç çamaşırını cenaze levazımatçısına götüreceği diğer eşyaların yanına koydu. Karısı ölmüştü. Bana dönüp dedi ki: Hiçbir şeyi özel bir gün için saklama. Yaşadığın her gün özel bir gündür.
Hala o sözlerini hatırlarım. Hayatımı değiştirdiler. Artık daha çok okuyor ve daha az temizlik yapıyorum. Terasıma çıkıp, bahçedeki otlara aldırmadan manzarayı seyrediyorum. Ailemle ve arkadaşlarımla daha çok vakit geçiriyorum ve daha az çalışıyorum. Hayatın, zevk alınması gereken deneyimler bütünü olması gerektiğini anladım. Artık hiçbir şeyi saklamıyorum. Kristal bardaklarımı her gün kullanıyorum. Markete alışverişe giderken, canım istiyorsa eğer ve öyle karar verdiysem, en iyi ceketimi giyiyorum. Artık en iyi kokumu özel davetler için saklamıyorum, istediğim an sürüyorum. Bir gün... Bugünlerde birinde... cümleleri sözlüğümden yavaş yavaş yok oluyor. Eğer görmeye, dinlemeye veya yapmaya değiyorsa, onu hemen şimdi görmek, dinlemek veya yapmak istiyorum.
Arkadaşımın karısı, hepimizin hafife aldığı, yarın burada olmayacağını bilseydi ne yapardı bilmiyorum. Ailesini ve en yakın dostlarını çağırırdı sanırım. Belki de, geçmişteki olası bir kavga için özür dilemek ve barışmak için bazı eski dostlarını arardı. O çok sevdiği Çin yemeklerini yerdi diye düşünmek istiyorum.
Saatlerimin sayılı olduğunu bilseydim, yapmadığım bu küçük şeyler beni rahatsız ederdi. Bir gün nasılsa görürüm dediğim can dostlarımı görmediğim için rahatsız olurdum. Bugünlerde bir gün, yazmayı düşündüğüm bir mektubu yazmadığım için sıkılırdım. Eşime, çocuklarıma, yakınlarıma, ne kadar çok sevdiğimi onlara yeterince sık söylemediğim için sıkkın ve üzgün olurdum.
Şimdi geç kalmamaya, yaşamımıza neşe ve kahkaha katacak bir şeyi tehir etmemeye ya da saklamamaya çalışıyorum.
Artık, her gün, her saat, her dakika özel.
Eğer bu mesajı aldıysan, bilki birileri seni seviyor ve büyük bir olasılıkla senin de sevdiğin birileri var. Eğer bu mesajı gönderemeyecek kadar yoğunsan ve kendi kendine nasılsa bir gün yollarım diyorsan. O mesaj hiç yerine ulaşmayabilir..."
Evet öykü böyle. Bugünü, bugün yaşa mesajı veriyor. Oysa yarınlar için hep bugünleri feda ediyoruz. Yarın olduğun da ise pişmanlık, kırgınlık ve hüzünle doluyoruz. Gülmeyen yüzlerin ardındaki gerçek bu...
Özetin özeti: Çektiğiniz sıkıntı yetmiyor mu? Biraz da hayatın tadını çıkarmaya ne dersiniz!..