Profesörlük, hemen her dönemde tartışma konusu oldu. Bezen YÖK, çoğu zaman da iktidarlar, istedikleri isimlere, rahatlıkla bu unvanı verdiler.
Doğramacı’nın YÖK başkanlığı dönemindeydi, bir gecede profesör sayısı ikiye katlandı.
Akademik anlamda hiçbir çalışması olmayan pek çok sanatçı ve öğretim elemanı, o dönemde profesör oldu.
Hatta içlerinde lise mezunu olanlar bile vardı. Şimdi biraz rayına oturdu derken, yine tartışma konusu oldu.
Eskiden 10’a yakın farklı profesör bulunuyordu. Eski yasayla, yeni yasayla, kanunla, yönetmelikle, atamayla gelenler gibi uçan profesörler, part-time, ful-time, kadrolu, kadrosuz, görevlendirmeyle gelenler, zorunlu hizmet yapanlar yapmayanlar, hülle profesörler gibi çok sayıda yakıştırma vardı.
Profesörlük, bir dönem çok zordu. Kadro açılması için yıllarca beklenirdi. Sonra YÖK’le birlikte müthiş kolaylaştı.
Bir dönem sonra, yeniden ulaşılması çok zor hale getirildi. Ama bu uzun sürmedi yine bol keseden dağıtıldı.
Yabancı dil bilmeyen, uluslararası yayını olmayan, bu yayınları refere edilmeyen, toplumsal katkısı bulunmayan, yeterince araştırması, yayını ve doktora öğrencisi olmayanların profesörlüğü hele hele bilim adamlığı, sadece Türkiye’de değil bütün dünyada tartışma konusu. Zaten oralarda profesörlükten çok doktor unvanı kullanılıyor.
Kartvizitlerinde ya da iş yeri tabelalarında profesör unvanını görmeniz mümkün değil...
Peki kime bilim insanı denir? İsminin önünde akademik unvan olan herkes bilim insanı mı? Örneğin araştırma görevlileri, doktor, doçent ve özellikle de profesörlerin hepsi bilimle haşır neşir mi? Bilim deyince akla YÖK, üniversiteler ve TÜBİTAK benzeri kurumlar geliyor.
Onların en tepesindekiler ne kadar bilimle haşır neşirse, arkadan gelenler de o kadar, o donanımda olacak beklentisi hâkim. Ama bazen çok farklı durumlarla karşılaşabiliyorsunuz! Keşke 10 bini aşkın profesörün akademik karnesi YÖK sitesinde tek tek yayınlansa da görsek.
Kim bugüne kadar hangi tezleri ve yayınları yaptı, kaç kez refere edildi ve en önemlisi de unvanlarını nereden ve nasıl aldılar?.. Bakalım yine biz yaptık oldu mu denilecek, yoksa ayrıntılara girilecek mi, hep birlikte göreceğiz...