Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bir milyondan fazla ortaokul mezunu ve ailesi, daha iyi bir lise için dört gözle SBS sonuçlarını bekliyor. Oysa, hayalini kurdukları en iyi liselerde okuyan öğrenciler, şu anda isyandalar. Çünkü, sınavda kazandıkları başarıları, hormonlu notlar yüzünden adeta ellerinden alınıyor.
Katsayı mağdurlarını kurtaralım derken yanlışı yanlışla düzeltip yeni mağdurlar yaratıldı.
Yıllarca maç ortasında kural değiştirilmez diyenler şimdi aynı hatayı kendileri yaptılar...
Medya olarak biz üzerimize düşeni yaptık, muhalefet konuyu TBMM gündemine defalarca getirdi. Veli ve öğrencilerin açtıkları davalar hala devam ediyor. Yani iktidar dışında hemen herkes gerekeni yaptı, yapıyor, yapmaya da devam edecek. Çünkü ortada bir yanlış var ve bu yanlışı Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı da bizzat kabul etti. Nasıl mı? İşte CHP Mersin Milletvekili Prof. Dr. Aytuğ Atıcı’nın bu konudaki açıklaması:
“TBMM’de sınavlarla ilgili olarak sormuş olduğum bir soru üzerine Milli Eğitim Bakanı yaptığı açıklamada “...sene içerisinde müfredata dayalı olarak sınıflarda yapılan yazılı sınavlarda ister istemez her öğretmen ve her okul kendi öğrencilerinin daha başarılı olmasını istiyor ve dolayısıyla oradaki notlar çok da gerçekçi olmayabiliyor...” “...deyim yerindeyse- hormonlanmış notlardan arındırarak bu notları da nihai değerlendirmenin ortalamasına katmayı düşünüyoruz...” diyerek okullarda verilen notların gerçeği yansıtmayabileceğini itiraf etmiştir.
Üniversiteye giriş sınavlarının puan hesaplamasında bu ‘hormonlu’ notlar kullanılacaktır. Yükseköğretime giriş sınavlarında 1 puan öğrencinin sıralamasını binlerle ifade edilecek şekilde değiştirebilmektedir.
Yol yakınken, henüz üniversiteye giriş puanları hesaplanmamışken ‘hormonlu’ notların etkisini ortadan kaldıracak yöntemler acilen geliştirilmeli ve gençlerimizin gelecekleri karartılmamalıdır.”

Kayıp nesiller
Ve işte yaşanan yanlışın en çarpıcı örneği: “1995 yılı doğumlu çocukların eğitim hayatında kurban nesil olduğunu düşünüyorum ve aynı zamanda da bir anne olarak kendimi çok suçlu hissediyorum. Çünkü geriye dönüp baktığımda, ilkokuldan liseye kadar çocuğumuzun eğitim hayatını şekillendirmek anne-baba olarak aldığımız kararların ne kadar yanlış olduğunu anlıyorum maalesef.
Kızımızın hep başarılı bir okul hayatı oldu. En yakın Devlet İlköğretim Okulu’na gönderdik ve 4. sınıftan itibaren müfredat değişti. Hatta 5. sınıf sonunda 4 işlemi unutan çocuklar bile olmuştu.
6. sınıfa gelmeden önce OKS uygulanıyordu. Bundan böyle OKS yapılmayacak ve çocuklar bu sınav stresinden kurtulacak denildi. 6. sınıfı okurken herkes artık sınav kaldırıldı nasıl olacak diye bekleyişe geçti. Bu esnada çoğumuz çocuklarımızı ne olur ne olmaz diye dershaneye başlattık. İyi ki de başlatmışız, bir süre sonra her yıl SBS uygulanacak diye açıklandı ve ilk olarak 7. ve 8. sınıfta gireceklerdi. Nasıl soru sorulacağını kimse bilmediği için okulda ve dershanede hem eski müfredat, hem yeni müfredat öğrenmeye başladı. Kolaylaştırılacak denilirken yükler ikiye katlandı ve zorlaştırıldı.
Okul ve dershane dışında hiçbir hayat yaşamadan, sadece sınavlara çalışılarak SBS sonuçları alındı ve kızımız da (Allahtan okul birincisi olduğundan okul puanına takılmadan) iyi bir sıralama yakaladı ve ileride tıp okumak istediğinden, Türkiye’nin en iyi Fen Liselerinden biri olduğunu düşündüğümüz A. Fen Lisesine kaydını yaptırdık. Mutluyduk, çünkü o kadar çabanın karşılığını aldık diye düşünmüştük.

Kızımdan özür diliyorum
Fen Lisesi’nin eğitimi çok zor diye duymuştuk ama ileride istediği bölüme girmesi için bu okul ona fayda sağlayacaktı ya olsun dedik. Çocuklar hakikaten en zor sorularla, en ufak hatalarında cevapları sayılmayarak sınav oluyorlardı. Çalıştıkları kaynaklar bazen üniversite düzeyindeydi. 60-70 aldıklarında havalara uçuyorlardı. Hayat yine sadece okul ve dershane arasında geçerek devam ediyordu.
Nihayet bu sene üniversite sınavlarına girdi ve fen liselerinde sınıf geçme not ortalaması diğer liselerin 1 puan üzerinde olmak zorunda olduğu halde LYS ‘ de eklenecek okul puanı diğer liselerle aynı oldu. Üstelik kızımın diploma notu gece gündüz çalışmasına rağmen ancak 80 olabildi.
Bu kadar çabaya üzgünüm şimdi. Kızımızı gayet rahat burslu bir şekilde verebilecekken neden özel okula vermedik diye! Hiçbir sosyal hayatı olmadan bu kadar çalışmasının acaba ne anlamı oldu diye! Bir Fen Lisesi okumanın bu kadar zor olduğu halde çocuğumuz durup dururken niye kahrını çekti diye! El üstünde tutulacağı bir okul yerine, not alamadıkça kendine olan güvenini gereksiz yere kaybetti diye! Kendini o kadar zor bir okulu bitirdiği halde başarısız hissediyor diye! En önemlisi geleceğe dair güvenini kaybetti diye!
Bunun vebalini ben kendi vicdanımda taşıyorum. Ama not vermekten imtina eden öğretmenlerinin ve en sonunda da sistemi bu kadar değiştiren; kararlarımızı bu şekilde sorgulatan Devlet yöneticilerimizin de bu vebali omuzlarında taşıyacağına inanıyorum. Ben sadece kendi kızımdan helallik alacağım. Acaba onlar bu kadar çocuktan nasıl alacaklar doğrusu çok da merak ediyorum...”