Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İnterneti, twitter’ı, facebook’u, sosyal medyası, tableti ve akıllı telefonları ile Dijital Çağı, bir devrim gibi sunanlar, genelde hep mühendisler ve politikacılar.
Onlara göre, tüm bunlar, çocuğu ve genci, fazlasıyla geliştiriyor. Eğitime çağ atlatıyor.
FATİH Projesi’ni hatırlayın, herkese bir tablet verilecek ve Cumhuriyet tarihinin en büyük reformu gerçekleşecekti.
Ne oldu?
Verilen tabletler demode olmak üzere ama yazılım ihaleleri daha yeni yapılıyor. Ama politikacılara ve mühendislere kalırsa bu ihaleler bir gerçekleşse, her öğrencinin eline bir tablet verilse, Türk eğitim sisteminin bütün sorunları çözülecek...
Ama her iki kesimin de yani politikacılarla, mühendislerin eğitimle uzaktan yakından ilgileri yok.
Onlar eğitimle, öğretimi hep karıştırıyor. Evet dijital teknolojinin, öğrenmeye önemli ölçüde katkısı var. Ama eğitimde, bırakın artılarını, eksileri kesinlikle çok daha fazla. Çünkü iletişim, sosyalleşme, öğrenme, tartışma, arkadaşlık, ekip ruhu, mücadele yani eğitimin kazanımları ekran başında o kadar kolay olmaz.

Ekran mı, sınıf mı?
Bir öğrencinize, ekran başında aferin demekle, sınıfta başını okşayarak aferin demek aynı etkiyi yaratır mı?
Bir dersi ekran başında almakla, sınıf içerisinde almak aynı anlama gelir mi?
Bu konu tartışılmalı hem de çok tartışılmalıdır.İşte size bu konuda gelen maillerden birisi:
“Eğitim yüz yüze olmalı on-line, dijitali olmaz bu tür projeler tamamen aldatmacadır. Uygulanma olasılığı sıfırdır. Derhal vazgeçilmelidir. Öğrencilerin düşünme yeteneğini ve zihinsel gelişimine darbe vurur. Gelişmiş ülkeler, bu eğitimi yapmıyorlar. Dünyanın en ünlü üniversitelerinde hala profesörler yüz yüze kara tahta üzerinde ders anlatıyor. Mühendisler ve politikacılar eğitimi belirleyemezler, eğitime yön veremezler...”
Evet bu bir görüş ama aksini savunanlar da var. Hem de fazlasıyla. Onları da sizlerle paylaşacağız...
İnternet ve akıllı telefonlar hayatımıza öylesine girdi ki, annelerin çocuklarına verdiği cezalarda internet ve cep telefonu yasağı ilk sırada yer aldı.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından yapılan araştırmayla, annelerin çocuklarına en sık verdiği cezalar belirlendi. 3 bin 828 anneyle görüşülerek yapılan araştırmada, annelere “Son bir yıl içinde çocuğunuza hangi cezaları verdiniz” sorusu yöneltildi. Annelerin yüzde 7,4’ü çocuklarını sık sık azarladığını ifade ederken, yüzde 4,2’si “interneti yasakladım”, yüzde 3,4’ü ise “televizyon izlemesine izin vermedim” yanıtını verdi.
Araştırmada, 6-17 yaş arasında çocuğu olanlara, en çok hangi nedenle ceza verdikleri soruldu. Katılımcıların yüzde 39,6’sı hiç ceza vermediğini belirtirken, yüzde 38,6’sı da eğitimi ihmal sebebiyle ceza verdiğini belirtti. Bu oranı yüzde 14,8 ile “yalan söyleme”, yüzde 12,2 ile “büyüklerine saygısızlık yapma”, yüzde 10,8 ile “görevlerini yerine getirmeme” sebepleri ile ceza verme izledi.
Bu arada Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesindeki Çocuk İşitme Değerlendirme ve Ergen Sağlığı Merkezi’nde (ÇİDEM) yapılan araştırma, ailesiyle sorunlarını paylaşamayan ve birlikte zaman geçiremeyen 14-21 yaş arası gençlerde internet bağımlılığının geliştiğini ortaya koydu.
ÇİDEM Uzman Doktoru Nurdan Tekgül, “Benim anne babalara tavsiyem çocuklarıyla birlikte spor yapmaları, ortak hobiler geliştirmeleri ve daha çok zaman geçirerek internet bağımlılığı riskini azaltmalarıdır” dedi.

TV hâlâ etkili
Bir zamanlar en büyük tehlike olarak televizyon ekranları gösteriliyordu. Çünkü televizyon izlemede dünya ortalamalarının çok üzerine çıkılmıştı. Şimdi onun yerini internet aldı. Özellikle çocuk ve gençlerde. Ama TV karşısında geçirilen saatler hala sorgulanıyor. Çünkü eğitici olanı bulmak çok zor.
İşte bu konu, Başbakan Yardımcısı Arınç’ın da gündemindeydi, “Bütün televizyon kanallarımızın çocuk eğitimi ve pedagojisi için olumlu sayılabilecek örnekler vermesini diliyoruz” dedi ve devamını getirdi:
“Ben de zaman zaman bu kanalları izliyorum. Çocukları bu kanalların başından almak mümkün değil. Anne ve babaların işlerine geliyor. Çocuklar orada yaramazlık yapmadan televizyonun başında oturuyorlar kendileri de işlerini görüyor. Ama bu televizyon izleme süresini gittikçe artırıyor bir, o televizyon kanalındaki görüntüler ne kadar müspet veya menfi, o iki.
Şu anda reytingi en yüksek kanal, genelde bizim çocuk kanallarımız. Bunun teşvik edici olmasını isteriz yani bütün televizyon kanallarımızın çocuk eğitimi ve pedagojisi için olumlu sayılabilecek örnekler vermesini diliyoruz...”
Arınç’ın bu temennisine katılmamak mümkün mü. Keşke diyoruz. Keşke, RTÜK yasasını arada bir TV kanallarına hatırlatsa ve gereğini yerine getirmelerini istese. RTÜK’e göre yayınların yüzde 15’inin eğitime ve çocuklara yönelik olması gerekiyor...
Özetin özeti: Gelin bu konuyu hep birlikte tartışalım. Hem dijital eğitim hem de televizyon yayınları konusunda görüşlerinizi bekliyoruz...