Öncelikle bayramınızı kutlar keyifli günler dilerim...
İslami duyguların yoğunlaştığı bu özel günlerde ilahiyat Profesörü İbrahim Agah Çubukçu'nun yazdığı İslam ve Çağdaşlaşma kitabından dikkatimi çeken anekdotları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kitap baştan sona İslamın nasıl yozlaştırılmaya çalışıldığının örnekleriyle dolu. Hemen her konu ele alınmış. Benim özellikle dikkatimi çeken, eğitime yönelik olanlar. Tartışma yaratacak ciddi iddialar var.
Hani matbaanın niye yüzyıllarca geciktirildiğini hep merak eder dururduk ya meğer el yazması kitap yazanların marifetiymiş!..
Türklerin ilime düşkünlüğü, Yavuz Sultan Selim'in 1517'de halifeliği almasıyla noktalanmış. O tarihten sonra hoşgörü ortamı yerini tutuculuğa bırakmış. Medreselerde müspet bilim azaltılmış, kadınlara öğretim kapatılmış, tümdengelim yöntemi bırakılmış, ezbercilik egemen olmuş, araştırma ve sorgulama yöntemi terk edilmiş.
Öğreticilik babadan oğula geçmeye başlamış. Yeni buluşlara küfür gözüyle bakanlar türemiş. İstanbul'da 1575'te yaptırılan gözlemevi beş yıl sonra uğursuzluk getirir düşüncesiyle yıktırılmış.
Kısır eğitim zihniyeti, gerilemeyi ve imparatorluğun duraklama dönemine girmesine neden olmuş...
Çubukçu, verilen bazı fetvaları okuyunca, imparatorluğun Batı'ya göre niçin geri kaldığını daha iyi anlıyoruz diyor ve örnekler veriyor:
* Hıristiyan külahı giyen bir maskarayı izleyen imamın arkasında namaz kılınmaz. Bu imamın nikahını ve imanını yenilemesi gerekir.
* Zorunlu neden olmadan yabancı dilde konuşan günah işler.
* Yabancıların giydiği elbisenin benzerlerini giyenlerin eşleri boşanmış sayılır.
* Makamla davul çalanlar cezalandırılmalıdır.
* Sigara ve içki içmek günahtır. Kahve içmek mekruhtur.
* Kadınlar sokağa haftada üç gün çıksın...
Müslümanlığın bir akıl dini olduğunu Kuranı Kerim'den ayetlerle sık sık hatırlatan Çubukçu, İslam'da ruhban sınıfı olmamasına karşın tutucu kesimlerin hep bulunduğunu ve gelişmelere de hep bunların ayak bağı olduğunu dile getiriyor.
1827'de tıp mektebi güçlükle açıldı. 1839 Tanzimat hareketinden sonra açılmaya başlayan rüştiye ve idadi gibi okullara sıra, kara tahta ve harita konması günah diye tepkilerle karşılandı. Kızlar için ebe okulu 1843'te, öğretmen okulu da ancak 1870'te açılabildi. Kız öğrencilerin üniversiteye kabulleri ise 1915'te güçlükle gerçekleşti. Tıbba alınmalarına ise ancak 1922'de izin verildi. Yazar, oysa diye devam ediyor ve Kuran'daki kadın erkek eşitliğine ilişkin ayetlere yer veriyor...
Özetin özeti: İslam gerçeği, işin erbabından öğrenildiğinde bakış açısı da farklı oluyor. İslamı kendi yanlış amaçları için kullananlara verilecek en iyi ders; gerçek islamın çağdaş bilim adamlarınca sık sık ortaya konulmasıdır.
Not: Prof. Çubukçu, kitabı kendi olanaklarıyla bastırmış ve bayram armağanı olarak göndermiş. Sanıyorum dışarıda satılmıyor. Sadece basılan matbaanın telefon numarası var. 0312. 341 40 75
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025