Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye’deki üniversiteleri, YÖK Başkanı Gürüz ve arkadaşlarından daha çok gezdiğim tanıdığım kesin. Neredeyse her hafta bir başka kentte öğrenci ve öğretim üyeleriyle uzun uzadıya sohbetler yapıyoruz. Her ne kadar çok yorucu olsa da gezip görmenin, sorunları üçüncü beşinci ağızlardan değil de yerinde görmenin mutluluğu bir başka oluyor. Eğer YÖK Başkanı gibi Kütahya’ya hiç gitmemiş olsaydım orada Türkiye’nin en güzel üniversite kampüslerinden birinin yaratıldığının farkına varmam mümkün olmazdı. 4 yılda 30 milyon dolar harcanmış. Ama 100 milyon dolara yakın yatırım yapan bazı vakıf üniversitelerinden çok daha fonksiyonel ve çok daha büyük bir alana yayılmış...
Kusurları, eksikleri yok mu? Elbette var. Bu da Türkiye’nin kaderi. Fiziki olarak herhangi bir Batı üniversitesinden farkı yok. Ama ne yazık ki binalar, altyapı, yüz binlerce ağaçtan oluşan orman ve gölet için harcanan emeğin onda biri öğrenci ve öğretim elamanları için harcanmamış. Hocaların lojmanı, öğrencilerin yurdu yok ama diğer pek çok kampüste olduğu gibi devasa bir cami yapılıyor.
Daha önceki rektör nurcu olduğu gerekçesiyle YÖK tarafından görevinden alınmış. Şimdiki rektör ise neredeyse tüm gruplara karşı. Ama hepsine de yakın. Sanki politikacı. İki dönemdir aynı koltukta oturduğu için ekimde rektörlüğe veda ediyor. Komşu il Eskişehir’de Yılmaz Büyükerşen’in yaptığı gibi ileride politikaya atılırsa hiç şaşırmamak gerekir.
Dalan’ı anımsatıyor. O da kampüsün her karesinde benim imzam ve alın terim var diyor. Başka bir şey demiyor. Her ikisi de Selçuklu mimarisinden etkilenmiş. Yeditepe kampüsünü görenler beğeniyordu. Eminim buraya hayran kalacaklardır. Hele bir de yurt, lojman ve hoca açığını kapatabilirse!..

Kütahya attığınız her adımda sizi şaşırtan bir kent. Eski Refah yeni SP’li belediye başkanı bir alem. Hani şu bir acayip evlilik kitabı yazıp tüm kente dağıtan. Kent dökülüyor ama porselen ve çinicilikte üzerine yok. Öylesine güzel eserler yaratan bir kent nasıl böyle dökülür derken kaplıcalarına gittiğinizde büyük kentler dışında başka bir yerde göremeyeceğiniz konforlu tesislerle karşılaşıyorsunuz. Üniversiteye beş kuruşluk katkıda bulunmamışlar ama Eğitim Dostları Vakfı’nı kurarak kolej açmışlar. Eğitim ücreti de İstanbul’dakilerin beşte biri kadar. Öğrencileriyle uzun uzadıya sohbet ettik. Hepsi de cin gibi. Kentte akşam 8, 9’dan sonra bırakın içkiyi sigara bile satılmıyormuş. Aynı kafa yüzünden kararlaştırılan içki fabrikası oraya değil Bilecik’e yapılmış.

Öğrencilerin yüzde 98’i başka kentlerden gelmiş. Büyük çoğunluğu Marmara Bölgesi’nden. Bu yüzden kenti sıkıcı buluyorlar. Ama yeni kampüsteki sosyal tesisler ve etkinlikler, biraz olsun rahatlatmış. Daha iyi eğitim, daha çok aktivite, daha çok staj ve daha etkin tanıtım isteyen öğrencilerle karşılaştım. Sorular bölümünde Rektör İsmail Hakkı Düğer ve yardımcılarını bir hayli sıkıştırdılar. Kendileri için daha çok yatırım yapılması ve daha fazla zaman ayrılması yönünde söz aldılar.
Özetin özeti: Anadolu’daki üniversiteleri gezdikçe içim açılıyor. YÖK, hükümet ve Çankaya ile olduğu gibi bu üniversitelerle de kavga etme yerine hoca desteği ve vizyon kazandırma konusunda yardımcı olsa fazla değil on yıl sonra büyük kent üniversiteleri nal toplar!..