Dikey geçişle ilgili yazılarımız, konunun dışındaki okurlarımızı sıktı. Bunun farkındayım. Ama milyonlarca gencin kaderini tayin eden bir kurumun mantığını ortaya koyma açısından son bir kez daha ele almakta yarar görüyoruz.
ÖSYM, yapılan eleştirilere yönelik genel bir açıklama yaptı. Özetle şöyle:
1. Çok başarılı öğrencilerin yerleşememelerinin nedeni, sınavda düşük puan almalarından ya da çok yüksek puanlı yükseköğretim programlarını tercih etmelerinden kaynaklanmaktadır.
2. Boş kalan kontenjanların çoğu eğitim fakültelerinde. Onların da iki yıllıkları olmadığı için boş kaldı.
3. Yabancı dil puanıyla öğrenci alan bölümlere, Sözel puanla öğrenci alınacağı, başvuru kılavuzunda belirtilmişti.
4. Meslek Yüksek okullarının akademik otalamalarını bildirmedikleri adaylara, başarı puanı olarak 30 verileceği de kılavuzda bildirilmişti. Bu konuda ÖSYM işlemlerinde yanlışlık yoktur...
Konun dışında olan birisi için bu açıklama belki teselli edici olabilir. Ama olayın tam göbeğindekiler için, kandırmacadan, kendini aklamadan öte bir anlam ifade etmiyor.
ÖSYM'nin bir türlü anlayamadığı, bir dayatma şeklinde uyguladığı sistemin yanlışlığı. Bu konudaki eleştirilerin hiçbirine cevap vermeden, efendim kılavuzda şöyle yazıyor, böyle yazıyor savunması yapıyor. Halbu ki tartışılan, kılavuza uyulup uyulmadığı değil, konulan kuralların yanlış ve adilane olmaması. Şimdi bu konuda da, bizim işimiz sınav yapmak, kuralları YÖK koyuyor pişkinliği içerisine girebilirler. Peki YÖK'ün yanlışına kim dur diyecek? Bunların en başında ÖSYM geliyor. Çünkü, güya sınav uzmanı onlar...
ÖSYM, üniversiteye giriş sistemi değiştirilirken de aynı hatayı yaptı. Yanlış olduğunu bile bile YÖK'ün dayatmasına sessiz kaldı. Milyonlarca genci mağdur etti. Anlaşılıyor ki, hala güdümlü kurum olmaktan kurtulamamış.
Şimdi bir de yaptıkları açıklamanın ne kadar doğru olduğuna bakalım:
1. Okullarını birincilikle bitirip, sınavda da ilk 25'e giren adaylar açıkta kalıyorsa, bunun faturası öğrenciye çıkmamalı. Öğrenci elinden geleni yapmış. Hem okulda, hem de sınavda çok başarılı olmuş. Daha ne yapsın?
2. Evet, boş kontenjanların önemli bir bölümü eğitim fakültieleri ama niye boş kalsınlar? Yabancı Dil'le ilgili bölümlere tek kelime ingilizce bilmeyen Sözel öğrenciler alınıyor da, çeşitli yüksekokul mezunları niye eğitim fakültelerine alınmıyor ki? Üstelik setrifikalıların bile öğretmen olarak atandıkları bir ortamda!..
3. DGS'de 80 tane de dil sorusu sormak o kadar zormuydu ki, dil puanı böyle anormalce saptandı. Sözel puanlar, neden dil puanı olarak gösterildi. Kılavuzda böyle bir madde mi var ki? Kılavzda sadece yerleştirme yapılır diyor!
4. Eğer bir okul, öğrencilerin puanlarını eksik, yanlış ya da hiç bildirmediyse, bunun faturası niye öğrenciye çıksın ki? ÖSYM, yine kendisi gibi YÖK'e bağlı kurum olan meslek yüsek okullarının hatasının faturasını niye öğrenciye çıkartıyor? Dahası benzeri hataları daha önce ÖSYM de defalarca yaptı. Özür diledi ve yeniden yerleştirme yoluna gitti. Şimdi yine puanları doğru düzgün isteyip niye yeniden yerleştirme yapmıyor?..
Özetin özeti: Türkiye'de gençlerin kaderini, üniversiteye giriş sınavından, devlet memurluğu giriş sınavına kadar 50'ye aşkın sınav yapan ÖSYM belirliyor. Onların mantığı ise ortada. Gençler niye mutsuz, niye huzursuz diye uzağa gitmeye gerek yok. ÖSYM yetiyor!
Yazara E-Posta: aguclu@milliyet.com.tr