Mustafa Kemal’in nezdinde öğretmenlerin yeri bir başkaydı.
Ömrü boyunca onları hep onore etti.
İşte size çok özel anekdotlar:
Yıl: 1923
TBMM’de milletvekillerinin maaşları düzenlenecek...
Mustafa Kemal’e soruyorlar; “Sayın Başkanım, vekil maaşları ne olsun?”
M. Kemal şöyle diyor: “Öğretmen maaşlarını geçmesin.”
Peki ya şimdi?..
Gelecek sizin eseriniz
Mustafa Kemal öğretmenlerle bir arada olmayı seviyordu.
Kurtuluş Savaşı’nın en sıcak günlerinde ve sonrasında sık sık onlarla bir araya geldi.
Vatanı biz kurtardık, geleceği siz inşa edeceksiniz dedi.
Cumhuriyet’in en yoksul yıllarında, Ankara’nın en görkemli binalardan birini de kendisi ya da milletvekilleri için değil, öğretmenler için yaptı. Ve o Gazi Eğitim Enstitüsü, o gün bugündür Cumhuriyet’e ışık veren öğretmenler yetiştiriyor...
Bursa konuşması
Mustafa Kemal, yurt gezilerinde öncelikle öğretmenlerle bir araya gelir. Zarafetin, güvenin, saygının en uç örneklerini sergiler. İşte ilki Bursa, ikincisi de Kütahya’da gerçekleşen bu buluşmalardan çok özel satır başları:
Bayanlar, Baylar!
İstanbul’dan geliyorsunuz. Hoş geldiniz. İstanbul’un ışık ocaklarını temsil eden yüce topluluğunuz karşısında duyduğum zevk sonsuzdur. Yüreklerinizdeki duyguları, kafalarınızdaki düşünceleri doğrudan doğruya gözlerinizde ve alınlarınızda okumak benim için olağanüstü bir sevinç kaynağı oluyor.
Şimdi karşınızda içime dolan en içten duyguyu, izninizi alarak, açıklayayım:
İsterdim ki çocuk olayım ve sizin ders vermekle ışık saçan çevrenizde bulunayım, sizden feyiz alayım, siz beni yetiştiresiniz.
İşte o zaman ulusum için daha faydalı olurdum. Ama ne yazık ki artık elde edilemeyecek bir isteğin karşısındayım.
Bu isteğin yerine başka bir dilekte bulunacağım:
Bugünün çocuklarını yetiştiriniz. Onları ülkeye, ulusa yararlı insanlar yapınız. Bunu sizden bekliyorum, istiyorum.
En önemli mesele
Görülüyor ki en önemli ve verimli ödevimiz, öğretim ve eğitim işleridir.
Bu işlerde ne yapıp edip başarıya ulaşmamız gerekir.
Bir ulusun gerçek kurtuluşu ancak bu yoldadır.
Bu zaferin sağlanması için hepimizin tek can, tek düşünce olarak belirli bir program üzerinde çalışması gerekir.
Bence bu programdan istenen ve beklenen iki şey vardır:
1- Toplum yaşayışımızın ihtiyaçlarına uygun düşmesi.
2- Çağımızın getirdiği ve gerektirdiği gerçeklere uygun düşmesi.
Gözlerimizi kapayıp herkesten ayrı ve dünyadan uzak yaşadığımızı düşünemeyiz.
Ülkemizi bir sınır içine alıp dünyaya ilgisiz yaşayamayız.
İleri ve uygar bir ulus olarak çağdaş uygarlık alanı ortasında yaşayacağız.
Bu yaşam da ancak bilgiyle, teknikle olur...
Gerçek zafer?
Çocuklarımıza ve gençlerimize uygulayacağımız öğretimin sırrı ne olursa olsun, onları:
1- Ulusuna,
2- Türkiye devletine,
3- Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne düşman olanlarla savaşabilecek bilgiler ve araçlarla silahlandıracağız.
Özgürlüğünü ve bağımsızlığını korumak yolunda savaş vermeyi bilmeyen uluslar için yaşama hakkı yoktur. Bu uğurda savaş gereklidir.
Ordularımızın kazandığı zafer, sizin eğitim ordularınızın zaferi için yer açtı, yol hazırladı.
Gerçek zaferi siz kazanacak, siz koruyup sürdüreceksiniz, bunu başaracağınızdan kuşkum yok.
(Bursa Şark Tiyatrosu, 27.10.1922)
Kütahya konuşması
Bir millet, irfan ordusuna sahip olmadıkça savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferin köklü sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuyla mümkündür.
Bu ikinci ordu olmadan birinci ordunun elde ettiği kazanımlar sönük kalır.
Milletimizi gerçek mutluluğa, kurtuluşa ulaştırmak istiyorsak, bizi ölümden kurtaran ve hayata götüren bugünkü idare şeklimizin sonsuzluğunu istiyorsak, bir an önce büyük, kusursuz, nurlu bir irfan ordusuna sahip olmak zorunluluğunda bulunduğumuzu inkâr edemeyiz. Eski idarelerin en büyük kötülüklerinden biri de irfan ordusuna layık olduğu önemi vermemeleridir.
(Kütahya Lisesi, 24.3.1923)
Özetin özeti: Söylenecek ne varsa hepsini söylemiş, yol göstermiş, eğer ortada hâlâ bir sorun varsa, onda değil, bizdedir...