Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Güneydoğu sınırımızda sıcak gelişmeler, dur durak bilmiyor. Peki sonu nereye varır? İşte bu konuda, her kafadan bir ses çıkıyor. Senaryolar havada uçuşuyor. Peki doğru olan ne?
Bütün bu gelişmeler Türkiye’yi nasıl etkiler?
Genç Bakış’ta önceki gece bunu konuştuk. Konuklarımız, Akil Heyeti Üyesi, Siyaset Bilimci Prof. Dr. Doğu Ergil ve Akademisyen, Yazar Prof. Dr. Mehmet Altan’dı.
Fatih Üniversitesi’ndeki programda, çok çarpıcı tespitler, analizler ve öngörüler vardı.
İşte programdan satır başları:

‘Ortadoğu’da tüm sınırlar değişebilir’

Prof. Dr. Doğu Ergil
- Reyhanlı’daki patlamaların süreci baltalamaya yönelik bir girişim olduğunu sanmıyorum. Ben bu saldırıyı Türkiye’ye Suriye’nin içişlerine fazla bulaşma ve Suriye’de başkaldırmış olanlara aktif olarak destek verme türünde bir ihtardı diye yorumluyorum.
- Suriye bizim uçağımızı düşürdü ama biz de oradaki hükümeti düşürmeye, rejimi değiştirmeye çalışıyoruz. Yönetim Osmanlı topraklarında yeniden hem ekonomik hem siyasi etkinlik kurma ve bunu Sünnilik üzerinden gerçekleştirmek istiyor. Suriye de bunun için iyi bir fırsat.
- Akil İnsanlar olarak dolaşırken ilk sorular şunlar; “Apo çıkacak mı? Memleket bölünecek mi?” Silahlı mücadele varken bölünmemiş bir ülke, silahlı unsurlar çekilirken bölünür mü?
- Barış düşmanla yapılır. Biz yenildik mi? Yenildiysek ne taviz veriyoruz? Bu çok içselleştirdiğimiz bir bakış açısı. Biz devletin halkı olarak o kadar koşullandırılmışız ki hakları yenmiş olan bir kesim haklarını istediği zaman sanki devlet onlara taviz veriyormuş, üstelik de bizim kesemizden veriyormuş, biz özgürlüklerimizi kaybedecekmişiz gibi geliyor.
- Çok yakın zamana kadar Kürtlerle bölüneceğiz derken, şimdi Kürtlerle büyüyeceğiz diye bir bakış açışı geliştirildi. Bu çok sağlıklı bir şey.
- 1995’te yaptığım araştırmada Kürtlerin yüzde 12’si PKK’nın peşinde ayrı bir devlet istiyordu. Bugün yüzde 5-6’ya düştü bu. Kürtler dışarı gitmek istemiyorlar, içeri girmek istiyorlar.
- Her maçta şiddet olayları görüyoruz. Söylemlere bakıyorsunuz, ölmeye geldik diyorlar. Spor bir yarışmadır. Ve şiddet bir egemenlik kurma aracıdır, yarışma aracı değil. Maalesef bizim toplumumuz bir yarışma toplumu değil. Bizden hep ülkemiz için ölmemiz istenir. Düşün, yarat, bul, keşfet diyen oldu mu?

Prof. Dr. Mehmet Altan
- Türkiye birkaç sene önce Suriye ile İsrail arasında arabulucuydu. O noktadan gele gele kendi ülkemizi koruyamayacak kadar bu işin içine dahil hale geldik.
- Devlet halkının can güvenliğini korumak için vardır. O yüzden ben bu işlere önce dışarıdan bakmak, bir suçlu aramak yerine buradaki devlet zafiyeti ne diye bakmayı tercih ederim.
- Türkiye’nin can güvenliği konusundaki zafiyetleri bir anda unutulabiliyor. Mesela Afyonkarahisar’daki cephanelik patlaması ne oldu? Aynı zamanda Uludere var. Başka ülkenin çocuklarına sahip çıktığı zaman, ona sormazlar mı Uludere’de, Afyon’da ölen çocuk değil mi? diye. Suriye’nin düşürdüğü uçakta şehit olan iki pilotumuzun otopsi sonuçları yok henüz. İş kazalarını hiç saymıyorum bile. Ankara’nın en klasik tarzı, yönetimi eleştirmeden hep bir düşman aramaktır. Peki siz ne yaptınız? Hiç zafiyet yok ama bir düşman var. Bir ülkede zafiyetten dolayı, 50 kişi öldüğü vakit, orada siyasi kadro istifa eder. Bizde kendileri dışında suçlu arayarak işi rahatlatıyorlar. Ama halkın da denetimi yok.
- Bizim dış politikamız yeni çağın, küreselleşmenin dış politikası olarak ortaya çıkmadı. Türküm, Müslümanım, Suniyim algısını dış politikada da fazlasıyla uygular hale geldik. Sonunda bu ötekileştirme ister istemez bizim içimizde de sorun olarak duran çözülmemiş ötekileştirmeleri tetikledi.
- Osmanlı Yavuz Sultan Selim döneminde Kürdistan beyleriyle, toprak bütünlüğüne uymayan bir anlaşma yapıyor. Kürt sorunu o zamanlardan başlayıp gelen bir sorun. Osmanlı’dan da miras Cumhuriyet döneminde de çözülemiyor.
- Geçen gün Başbakan, ‘Hepimiz din kardeşiyiz’ diyordu. Söylenmesi gereken şudur, herkes hukuk kardeşidir. Bu ülkede bir tane gayrimüslim kaymakam yok.
- Başbakan’ın Amerika gezisindeki konulardan ziyade Türkiye’nin yakın geleceğini belirleyecek olan bir gelişme var; ABD ile Avrupa Birliği arasındaki ticaret anlaşması görüşmeleri aslında yeni Avrupa’yı tanımlıyor, Atlantik’in iki kıyısındaki batıyı yeniden şekillendiriyor. Bu yeni çağın yeni dinamiğini şekillendirecek yapıya Türkiye dahil olabilir mi, olamaz mı?
Özetin özeti: Öğrenciler barış sürecini destekliyor ama Suriye ile olası bir savaşa şiddetle karşılar. Ergil ve Altan’a göre ise sınırlar bir değişmeye başlarsa, ki değişecek diyorlar, bu bizi de kesinlikle etkilermiş!..