Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Üniversitelerde, özgürlüğün sınırları oldum olası tartışılır. Özellikle de akademik özgürlük.
Siyasette de öyle değil mi?
Her seçim öncesinde, kürsü dokunulmazlığı dışında, milletvekillerine sağlanan diğer tüm özgürlükler kalkacak denip, sonra da unutulmaz mı?
Vatandaşın özgürlüğü ise zaten hiçbir zaman kağıt üzerinde olanın ötesine geçemedi.
Anayasal özgürlük alanlarımız, daraltıldıkça daraltılmadı mı?
İsteyen kendine göre yeni sınırlar çizmedi mi!..
Ama bugün ele alacağımız özgürlük alanı çok farklı.
Mektubu yazan okurumuz bir doçent yani üniversite hocası ve isminin açıklanmasını istemeyen birisi.
Yani özgürlük alanı daha en başından sınırlanmış:
“Devlet memuru olduğum için ve basına konuşma hakkım olmadığı için lütfen kimliğim sizde gizli kalsın ancak yazdıklarımın tümünün de arkasındayım. Sevgi ve saygıyla takdirlerinize sunarım.”
Yani bir üniversite hocası, görüşlerini özgürce dile getiremiyorsa, gerisini siz düşünün. Üstelik, şikayet konusunun yaptığı işle hiçbir alakası yokken.
Hocamız mailine “Size yazmamın nedeni, tüm Türkiye halkının muzdarip olduğu bir konu olan sokak düğünleri“ diye başlamış ve muzdarip olduğu konuyu dile getirmiş.

Gürültü kirliliği!
“Denizli’de yaşıyorum ve tam üç yıldır vilayetle, İçişleri Bakanlığı’yla, Başbakanlık İnsan Hakları Daire Başkanlığı’yla, TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı’yla, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı makamlarıyla yazışıyorum. Ne yazık ki bir sonuç alamadım.
Avrupa Birliği müktesebatı kapsamında hazırlanan Gürültü’nün önlenmesi çevre yönetmeliğine göre hassas bölgeler ki bunlar meskun mahallerdir yani oturulan apartman vs yerlerdir. Gürültünün 15 desibel üzerinde olmaması gerekmektedir. Hâlbuki bu tür sokak düğünlerinde gürültü 15 dB’i kat kat geçmekte ve düğünü yapan iki ailenin mutluluğu adına çevredeki yüzlerce aile rahatsız olmakta ve uykuları kaçmaktadır.
Denizli’de vali İl Mahalli Çevre Kurulu kararıyla bu tür düğünlerin gece saat 24.00’e kadar istenildiği yerde yapılmasına izin vermektedir. Kaldı ki Türkiye’nin diğer illerinde de durum aynıdır. Tek istisna Manisa iliydi o da bakanlık genelgesiyle izin vermek zorunda kaldı.
Ses düzeyi ölçümünü il Çevre Müdürlükleri yapmak durumunda ancak sabit disko, eğlence yeri gibi yeri belli olan ve daha önceden yeri şikayetle bildirilen yerlerde kolluk kuvvetleri ile birlikte ölçüm yapmakta bu tür valinin izin verdiği sokak arası düğünlerine ise duyarsız kalmaktadır. Bu konudaki girişimlerim sonuçsuz kalmıştır.
Sonuçta devletimizin imza koymuş olduğu İnsan Hakları Beyannamesinde ‘ÇEVRE HAKKI’ denilen bir madde vardır ve bu tür sokak arası düğünlerle çevre hakkımız ihlal edilmektedir.
Sizden ricam bu tür tüm halkımızı rahtsız eden bir konuda bana haber olarak, köşe yazısı olarak destek vermeniz olacak.”

Gelenek, görenek ve yasalar
Gelenek ve görenekler elbette çok önemli. Sokak düğünleri de kültürümüzün bir parçası. Yani şimdi kalkıp onları yok saymak ya da yasaklarla sınırlar altına almak ne kadar doğru, ne kadar yanlış günlerce tartışılabilinir. Ama öte yandan, kimsenin kimseyi rahatsız etmeme hakkının olduğunu da unutmamalıyız. Belki de hocamızın evinde bir hasta var, belki de yeni doğan bir bebek veya şu sıralar yoğun bir şekilde akademik bir çalışmanın içerisinde. Bütün bunları da düşünmek gerekir...
İşte bu noktada hoşgörü ve tolerans devreye giriyor.
Gelenek ve göreneklerimize gösterdiğimiz o hoşgörü ve toleransı, başka konularda ne kadar gösterebiliyoruz? Örneğin özgürlük arayışlarında?..
Profesör olmaya ramak kalmış bir öğretim görevlimiz dahi kel alaka bir konuda fikirlerini özgürce ifade edemiyorsa, meydanları dolduran gençler işsizlik çığlıklarını rahat bir şekilde dile getiremiyorsa, okul müdüründen cumhurbaşkanına kadar herkesin şikayetçi olduğu eğitim sisteminin yanlışları yeterince tartışılamıyorsa, özgürlükten ne kadar söz edebiliriz?..
Özgürlüklere bakış açısı kişiden kişiye, ülkeden ülkeye değişmemeli, evrensel doğrular ne ise dünyanın her yerinde o olmalı.
En genel tarifi, başkasının özgürlük alanını sınırlamadığın sürece özgürsün şeklinde. Peki o başkaları kim ve onların özgürlük alanının sınırları ne?
Türkiye, belki de bu tartışmaları yeterince yapmadığı için şu sıralar içinde bulunduğumuz sancılı dönemi bir türlü atlatamıyor...
Özetin özeti: Kendinizi ne kadar özgür hissediyorsunuz?..