Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Eğer ekstra bir kar tatili gerçekleşmezse okullar bugün açılıyor. Öğrenciler hala kar yağsın diye dua ettiklerine göre anlaşılan yarı yıl ve bayram tatili yetmemişe benziyor.
Onlar da haksız sayılmaz. Tatillerden fırsat buldukça eğitim yapmaya alıştırıldıkları için okulu değil, tatili özlüyorlar...
Bir ülkede okula gidilen gün sayısı, tatil yapılan günlerden daha az ise bu ülkede ciddi anlamda eğitimin varlığından söz etmek gerçekten yanıltıcı olur.
Giriş sınavları gibi olur olmaz verilen tatiller de Türk eğitim sisteminin en büyük baş ağrılarından birisi. Öğrencilerde konsantrasyon diye bir şey bırakmıyor.
Yazılı ve sözlü sınavlar için harcanan günleri de çıkarttığınızda eğitim yapılan gün sayısı, birçok ders için bir elin parmaklarından daha az. İşte bu sınırlı günlerin bir bölümü de tatil sonrası motivasyona ayrılıyor.
Örneğin bu haftayı ele alalım; kar tatilinin sürekli gündemde olacağı bu hafta süresince ciddi anlamda ders yapılmasını beklemek hayalcilik olur.
İlk günler tatil anıları ve ödev kontrolüyle geçecek. Her zaman olduğu gibi anılar ballandırıla ballandırıla anlatılırken sıra ödevlere gelindiğinde kıvırmalar başlayacak. Hele hele söz konusu kitapların okunup okunmadığı sorgulanmaya başlandığında mazeretin bini bir para olacak...
Görülen o ki ödevler konusunda bir standart yok. Kimi okullarda fazlasıyla verilmiş. Kimilerinde ise yok denecek kadar az.
Ayrıca yeni ödev türleri de geliştirilmiş ki, renkli mi renkli. Örneğin maça ya da tiyatroya gidin, kritiğini yapın diyenler gibi müzeye gidip orada gördüğünüz objelerin kahraman olacağı öyküler yazın diye ödev verenler de olmuş. En enteresan olanı ise Türk eğitim sistemi ve ‘neden okumuyoruz’a yönelik olanlardı.
Öğrencilerine gözlem, araştırma ve yaratıcılığa yönelik ödevler veren öğretmenleri canı gönülden kutluyoruz. Hala ezbere ve şekilciliğe dayalı baştan savmacı ödevde direnenleri ise bıktırıcı değil özendirici ödevler vermeye davet ediyoruz. Her ne kadar bu değişimin çok zor olacağını bilsek de!..

Milli Eğitim Bakanlığı öğrencilere okumayı sevdirecek hamlelerine devam ediyor! Edebiyat’ı ‘failatün’den kurtardılar şimdi sıra dünya klasiklerine gelmiş. 1938 / 46 yıllarında yayımlanan 554’ü yabancı ve 372’si Türk toplam 926 eser sadeleştirilip yeniden basılacakmış...
Lafla peynir gemisi yürümez diye bir söz var. Tam bu bakanlık için söylenmiş. Sürekli bir şeyler açıklıyorlar ama bir türlü arkası gelmiyor. Umarız bu son girişimleri en azından havanda su dövmenin ötesine geçer...
Dünya ve Türk klasiklerinin günümüz diliyle yeniden öğrencilerin beğenisine sunulması elbette çok önemli. Ama eski ilgiyi görmelerini beklemek tam bir safdillik olur. Günümüz gençlerinin ilgi alanları etkileşim kaynakları çok değişti. Bu yüzden klasiklerin yanı sıra onları yakalayacak yeni eserlerin oluşması için teşvik edici projeler de geliştirilmelidir.
Özetin özeti: Milli Eğitim’i bugün yönetenlerin çapı işte bu: Ancak 60 yıl öncesini taklide yetiyor. Onu başarabilecekleri de şüpheli!..