Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Abbas GÜÇLÜ

Uzunca bir tatilin dördüncü, bayramın birinci günündeyiz. Bugünden sonra, annelerin yavaş yavaş sesi yükselmeye başlar: "Bak tatilin yarısı bitti, sen hala ödevlerine elini sürmedin..."
Ardı, arkası kesilmeyen uzun tatiller, öğretmenlerin deve yükü ödevleri ve özellikle de annelerin "hadi hadi"leri yüzünden çocuklara, bir eğlence değil eziyet olmaya başladı. Hele hele sınavların yaklaştığı şu günler, tatil de olsa her türülü stresin fazlasıyla yaşandığı bir dönem oldu.
Tatil şampiyonuyuz. Bunu kimseye kaptırmıyoruz. Nisan ayının yarısını olduğu gibi, bir yılın yarıdan fazlasını da tatille geçiriyoruz. Hele bir de yarım gün eğitim yapan okulların, öğlenden sonraki tatillerini işin içine katınca, yılın dörtte üçü tatille geçiyor.
Zamanın Milli Eğitim Bakanı "okullar olmasa eğitimi ne güzel idare ederim" demişti. Şimdiki devlet adamları da her vesile ile uzun uzun tatiller yaratıp ülkeyi idare etmeye, daha doğrusu uyutmaya çalışıyorlar.
Tatil ne için verilir?. Öncelikle dinlenmek ve yeni bir döneme eksiklerini de tamamlamış olarak, zinde bir başlangıç yapmak için verilir. Peki bunların ne kadarını yerine getirebiliyoruz.
Yeterince dinlenebiliyor muyuz? "Evet" demek zor. Bugünkü ekonomik koşullarda tatile çıkanların oranı yüzde onu bile bulmaz...
Bir öğrenci olarak eksiklerimizi tamamlıyor muyuz? Buna da "evet" demek zor. Her ne kadar Milli Eğitim Bakanları her tatil öncesinde "ödev yok" dese de , öğretmenler normal okul döneminden çok daha fazla ödev vererek öğrenciyi şaşkına çeviriyorlar. Eksiklerini mi tamamlasınlar, yeni konulara mı çalışsınlar, yoksa dinlensinler mi? Sonuçta hepsinden birazcık yaparak durumu kurtarmaya çalışıyorlar...
Tatil dönüşü zinde bir başlangıç yapılabiliniyor mu? Buna da "evet" demek zor. Hem işyerlerinde, hem de okullarda her tatil dönüşünde, yeni tatiller için takvim yapraklarının karıştırılması, zindelikten çok yorgunluğun işaretleri oluyor.
Sonuç olarak öğrenciler açısından bakarsak, tatilde elbette öğrenciyi derslerden, okuldan soğutmayacak ödevler verilmeli. Ama bunlar bezdirici değil, özendirici olmalı...
Bizim çocuklar, tam gün, etütlü, ödevsiz, çantasız eğitim yapmakla övünen bir okula gidiyor. Ama benim son birkaç gündür evde gördüğüm hava, "önce alışveriş, sonra fiş" tekerlemesinde olduğu gibi, "önce ödev, sonra oyun" şeklinde...Ödev yapılmazsa, oyuna da kolay kolay izin yok. Olsa da kaçamak. İyi ki öğrenci değilim.


Yazara EmailA.Guclu@milliyet.com.tr