Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Televizyon yayınlarından şikayetçi olmayanımız yok gibi. Sahiplerinden genel müdürlerine, izleyiciden devlete kadar hemen herkes bu konuda mustarip. Peki o halde yayınlar düzeleceğine neden daha da vıcık vıcık hale geliyor? Bunu bilen de yok. Sorumlusu şu diyebileceğimiz birileri de. Binmişiz bir alamete gidiyoruz kıyamete...
Güya Radyo Televizyon Üst Kurulu RTÜK'ün kuruluş amaçlarından biri de yayın kalitesini yükseltmekti. Ama onlar, ekran karartmanın ötesinde ne yaptı? Yanlışı cezalandırdılar da doğruyu gösterebildiler mi? Evet demek çok zor!
Peki bu konuda neler yapılabilir? Ekranlar televole istilasından nasıl kurutulabilir?
Sorun belli de çözüm ne?
İşte bu konuda hep birlikte kafa yormak gerekiyor. Çünkü televizyonların özellikle çocuklar üzerindeki etkisi yadsınamaz. Okuldan çok daha fazla onlar etkililer. Türkiye kültürel bir vizyon kazansa da onların eseri, maçolaşıp pespayeleşse de yine onların eseri...

Kanal D Genel Müdür Yardımcısı Yalçın Erceber ile dün çocuklar ve eğitim üzerine sohbet ederken söz döndü dolaştı televizyon yayınlarına geldi. Yayınların içeriği şikayet edilen noktadan övgüyle söz edilen olgunluğa nasıl gelir üzerine konuşurken ortaya ilginç fikirler çıktı.
RTÜK madem ki radyo ve televizyonlar için kuruldu, neden bu konuda daha aktif konuma gelmiyor noktasında birleştik. İşte sohbetten ortaya çıkan bazı satır başları:
* RTÜK'ün televizyonların ilan gelirinden yılda 100 milyon dolara yakın bir pay alıyor. Bunun yarısı 8 yıllık kesintisiz eğitimi destek için. Yüzde 0.5'i de deprem vergisi.
* Bu paranın bir bölümü yayın kalitesinin artırılması yönünde kullanılamaz mı? Örneğin RTÜK içeriğiyle hemen herkesin beğenisini kazanacak örnek programlar hazırlayarak ya da sponsorluğunu üstlenerek günün en çok izlenen saatlerinde yayına sokulmalarına olanak sağlayamaz mı?
* Yasal olarak bugüne kadar bu mümkün olmadı. Onun yerine televizyon ve radyoları da mağdur etmeyecek şekilde en çok izlenen saatlerde kuşaklar satın alamaz mı?
* En ucuz ve kitlesel eğitim yolu televizyonken ve bu konuda büyük bir boşluk söz konusu iken RTÜK'ün televizyonlardan kazandığı paranın bir bölümünü yine onların kalitesini yükseltmek için harcaması çok daha iyi olmaz mı?
* Bankacılıktan tavukçuluğa, turizmden otomotive kadar her sektörü destekleyen devlet, bu konuda da daha aktif duruma gelemez mi? Bırakın ek kaynak pompalamayı televizyonlar üzerinden kazandığı paranın bir bölümünü yine o sektörün canlanması ve kalitesinin yükselmesi için harcayamaz mı?
* Bir zamanlar Beyaz Gölge örneği diziler vardı. Bütün gençlere basketbolu sevdirmişti. RTÜK'ün destekleyeceği programlar sıkıcı, dayatmacı, ideolojik değil çocuklara, gençlere, yetişkinlere vizyon kazandıracak nitelikte olmalıdır.
Özetin özeti: Bizimki bir öneri. Önemli olan hep şikayet etme yerine bu yönde çözüm için kafa yormak. Umarız hükümet ve RTÜK artık bu işi ciddiye alır.

Boğaziçi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Dilek Çolgan, profesörlere gelen zammın 454 milyon lira değil 273 milyon lira olduğunu ve bordroların da o şekilde hazırlandığını söylemişti. Dün İTÜ'den aradılar, hayır 454 milyon lira dediler. Diğer üniversitelerden de her iki yönde görüşler geldi. Anlaşılan kafalar karışık. Bu konuda, döner sermayeden yararlanan tam gün çalışan tıpçıların zamdan yararlanamazken dışarıda muayenehanesi olan yarım güncülerin herkes gibi zam alması da eleştiri konusu. Bizden hatırlatması.