Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Öyle sorunlar var ki, yaşamın her anında onlarla yüz yüze geliriz. Ama hiç önemsemeyiz. Oysa yaşamlarımızı altüst ederler. Sizin için çok önemlidir, eğer farkına varabilseler başkaları için de önemlidir. Ancak bir türlü ciddiye alınmazlar...
Her biri ayrı bir yazı konusu olacak önümdeki mektuplara bakıyorum. Ufak sorunlarla dolu gibi gözükse de aslında hepsi birbirinden öneli...
Emekli öğretmen Asuman Apul, ders saatlerinin 40 dakikadan 45 dakikaya çıkartılmasını protesto ediyor. Görünüşte 5 dakika olan bu artış, günde 8 saat ders yapan çocuklarımızı 9 saat ders yapar hale getirdi. Gereğinden fazla dersler yüzünden öğrencileri zaten hayattan bezdirir hale getirdik. Akşam eve geldiklerinde yemek bile yiyemeden kendilerini yatağa atıyorlar. Ayrıca bir gencin derse konsantre olduğu süre 25, 30 dakika. O halde bu artışın gerekçesi nedir?..
Bir başka veli ise devamsızlık süresinin mazeretsiz 10, mazeretli 15 olmak üzere toplam 25 güne indirilmesinin yanlışlığı üzerine yazmış. Kız öğrenciler için büyük haksızlık. Özel günleri nedeniyle başka mazeretleri olmasa bile bu süre yetmez diyor. Milli Eğitim eski Bakanı Köksal Toptan da uygulamanın rahatsızlık yaratacağı görüşünde. 80'li yıllarda devamsızlık süresi uzatılırken TBMM'de uzun uzadıya konuşuldu. Doktor milletvekillerinden birisi olayı bilimsel açıdan öylesine çarpıcı bir şekilde ortaya koydu ki, hiç kimse itiraz edemedi. Böyle pat diye kaldırılmasını anlamak zor...
Beden Eğitimi, Resim ve Müzik dersleri, angarya olarak görülür. Dersler, genelde ya boş geçer ya da Matematik, Fen, İngilizce'ye takviye yapılır. İşte böyle bir ortamda Ankara'dan Berna Nadirler isyanlarda:
Beden Eğitimi ve Spor öğretmeni olarak mezun oldum. Mastırı kazandım. Ama Ankara'daki okulların çoğunda dersler boş geçtiği halde öğretmenliğe atanmıyorum!..
Müzik öğretmeni Serdar Üçer'in isyanı ise biraz daha farklı. Bakın neler diyor:
Türk musikisi ses sistemi teorisi bilimsel olarak iflas etti. Delil olarak, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı öğretim üyesi Prof. Yalçın Tura hocamızın Türk Musikisi'nin Meseleleri adlı kitabını gösterebilirim. Bu bir cinayettir. Çünkü halen ilk ve orta öğretim kurumlarında Arel - Ezgi Ses Sistemi olarak çocuklarımıza bu safsatayı bilim diye öğretiyoruz...
Bilgisayar formatör öğretmeni Hacı Yatar'ın anlattıkları ise ayrı bir skandal:
Şubat 2000'de 2 bin 800 okula bilgisayar laboratuvarı kuruldu. Bugüne kadar el sürülmedi. Çünkü bakanlığımız teslim almadığı için bizlere teslim edilmedi. Okullara verilen bilgisayarlar Pentium II idi. O zaman iyiydi. Oysa şimdi Pentium III'ler bile bitiyor. Bizimkiler demode oldu...
Edebiyat Fakültesi'nden mezun olan diğer arkadaşları öğretmenliğe atanırken kendilerine haksızlık yapıldığını dile getiren Demet Yetkin de duyarsızlığa isyan edenlerden: Lise mezunlarının vekil öğretmenlik yaptığı bir ortamda biz formasyonlu öğretmenlerin yüzüne bakan yok. MEB'de üst düzey görevlere gelmiş kişilerin bile Sosyal Antropoloji'nin ne tür eğitim verdiğini bilmiyor...
Özetin özeti: Önemsiz gibi gözüken, aslında çok önemli sorunlar hayatımızı zehir etmeye devam ediyor. Ufak sorunlarla ilgilenecek politikacılar istiyoruz...


Yazara E-Posta: aguclu@milliyet.com.tr