Diyalog Bir yandan Haydi Kızlar Okula diye kampanya üzerine kampanyalar düzenliyoruz. Öte yandan, çok zor koşullarda öğrenimlerini tamamlayıp doktor, mühendis, öğretmen, ekonomist olan kızlarımıza iş kapılarını sonuna kadar kapatıyoruz.Böylesi çarpıklık olur mu?Türkiye, üniversite mezunu işsizler konusunu ciddiye almak zorunda! Okumuşların işsizlik oranı bu hızla artarsa bir süre sonra, okumaya, onca emek ve para harcamaya, meslek sahibi olmaya ne gerek var ki mantığı işlemeye çalışır ki, bu da bizim gibi genç nüfusa sahip bir ülke için felaket olur.Evet, gençler, ülkemizin en değerli hazineleri. Ama onları en iyi şekilde eğitirsek. Yoksa her birinin patlamaya hazır mayından hiçbir farkı olmaz.Türkiye, pek çok konuda olduğu gibi insan planlaması konusunda da büyük yanlışlar yapıyor. Bir yanda yüz binlerce kalifiye elemana ihtiyaç varken öte yanda yüz binlerce istihdam fazlası meslek adamı bulunuyor. Örneğin, on binlerce fen-edebiyat fakültesi mezunu işsiz gezerken, hâlâ bu fakültelere her yıl on binlerce öğrenci alınıyor. Tıpkı mimarlığa, bazı mühendisliklere, eczacılığa olduğu gibi...DPT mi, YÖK mü, Çalışma Bakanlığı mı, Milli Eğitim Bakanlığı mı yoksa hepsi birden mi yapar bilmiyorum. Ama birileri önümüzdeki 20 yıla yönelik bir insan kaynakları planlamasını mutlaka yapmalıdır. Yoksa, işsiz üniversite mezunlarının yaratacağı problemler, bugün yaşanan üniversiteye giriş sorunundan çok daha büyük gerginlik ve sosyal felaketleri de beraberinde getirir.Türkiye, eğer çağdaş dünyanın bir parçası olmayı gerçekten istiyorsa, işsiz üniversite mezunlarının sayısını değil, yükseköğrenimde okullaşma oranını yükseltmesi gerekir.Nasılını da kendilerine zahmet olacak ama politikacılar düşünsün! Onun için seçildiler. Onun için koltuklarda oturuyorlar. Türkiye'nin en önemli üç sorunundan birinin işsizlik olduğu gerçeğini artık kabullensinler. İşsizler ordusu içinde en büyük kesimi üniversite mezunlarının oluşturduğunu biliyorduk. OECD de teyit etti. Kadın üniversite mezunu sayısındaki artış ise Türkiye gerçeğini en çarpıcı şekilde ortaya koyuyor. 1886'da Ankara İdadisi olarak kurulan Atatürk Lisesi, geçen yıl 120. yılını kutladı. Bu yıl da okulun görkemli tarihini şiirsel bir dille anlatan bir kitap yayımladı. Ansiklopedi gibi. Ama daha da önemli olanı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bugüne kadarki süreci, ilginç anekdot ve fotoğraflarla bu kitapta bulabiliyor olmanız.Turan Tanyer yayına hazırlamış, önsözünü de 1947 mezunu Turgut Özakman yazmış. Proje ise eğitim dostu Erol Üçer'e ait. Keşke her okul, tarihine böylesine sahip çıkabilse... Atatürk Lisesi Söz Ankara'dan açılmışken Ankara Valisi Kemal Önal'ın önceki gece başlattığı "Bir Rüyadır Ankara" projesini de unutmamak gerekir. Proje dünden bugüne, bugünden yarına uzanan Ankara'yı daha iyi anlatmaya yönelik. Ankara'yı hep Kurtuluş Savaşı'nın karargâhı, Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti olarak biliriz. Oysa, 3 bin yıllık bir maziye sahip. Aslında yazacak çok şey var, ama sanki biraz daha beklemek gerekiyor.Önümüzdeki günlerde Ankara'yı çok duyacaksınız... Özetin özeti: Gündem farklı, sorunlar farklı gibi görünse de yıllardır hep aynı konularda patinaj yapıp duruyoruz... aguclu@milliyet.com.tr Bir Rüyadır Ankara
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025