Niğde Üniversitesi'nden emekli olan, daha doğrusu YÖK usulü dayatmayla emekli edilen Ramazan Taşdurmaz, önceki gün uzun uzadıya içini döktü. Bizde yayınladık. Taşdurmaz, siyasilerden nasıl baskı gördüğünü, nasıl emrivaki tören yapıp temel attıklarını bir bir anlattı. İşte bu sözlerden bazıları:
Devlet eski Bakanı Akın Gönen, 1995'te genel seçim öncesi, seçim bölgesi Niğde'nin ilçeleri Altınhisar ve Çiftlik'teki seçmenlerine yüksekokul sözü verip, benden bu okulları açmamı istedi. Ancak YÖK izin vermedi. Ama bakanlık yapan bu kişi, kahve sohbetlerinde beni çok yıprattı...
1997 yılında ise Bor Meslek Yüksekokulu Uygulama Merkezi'nin DPT'den onayı yokken Başbakan Yılmaz'a hayali temel attırıldı. Birkaç ay sonra, acil ihtiyacımız olan inşaatlara ancak 100 milyar gönderilirken, hiç ihtiyacımız olmayan Bor projesine 250 milyar lira ödenek geldi...
Bu haberden sonra önce Akın Gönen aradı onunla konuştuk. Ardından da rektörle.
Akın Gönen, bir politikacı olarak seçim bölgesi Niğde'ye eğitim kurumları kazandırmak için elinden geleni yaptığını, üniversitenin kendisinin gayretleriyle kurulduğunu hatırlattıktan sonra, rektörden teşekkür beklerken hayalci suçlamasıyla karşılaşmam beni çok kırdı dedi.
Sözü edilen Altınhisar ve Çiftlik ilçelerinde halk, diğer ilçelerdeki ekonomik ve sosyal canlılığı görünce onlar da ısrarla meslek yüksek okulu istedi. Ben de bu dileklerini üniversite ve YÖK'e ilettim. Bir siyasetçi olarak bu benim görevim. Neden açılmadığı sorulduğunda da bunun sorumlusunun ben değil üniversite ve YÖK olduğunu söyledim...
Bor'da Sayın Yılmaz'ın attığı temel de hayali değil. Bugün binlerce öğrenci öğrenim görüyor. Tören yapıldığında bürokratik işler tamamlanmamış olabilir. Ama biz birkaç yılda 15 yılda tamamlanamayan işleri bitirdik. Bu da eleştirilecek değil, aksine alkışlanacak, gurur duyulacak bir tempo. Ayrıca, madem DPT'den onaylanmayan bir proje için temel atmak doğru değildi, rektör neden törene katıldı. Madem vicdanına yediremedi, gelen parayı harcamasaydı...
Eski Bakan bunları söylüyor. Kendi açısından baktığınızda çok haklı. Diğer politikacılar gibi sadece laf üretmiyor, icraat yapıyor. Daha fazlası için rektörü, YÖK'ü, devleti zorluyor. Bu madalyonun bir yüzü. Bir de rektörü dinleyelim:
Sayın Bakan'ın üniversitemize çok katkısı oldu. Kendisine teşekkür ederiz. Ama halkla bizi yüz yüze getirdi. Sanki o, yeni meslek yüksekokulları açılmasını istiyor, biz istemiyoruz durumuna düşürdü. Oysa altyapısı elverişsiz diye izin vermeyen YÖK'tü. Bor'daki Uyulama Merkezi'ne gelince: Bir proje için önce DPT'den izin alınır, bütçeden ödenek ayrılır, ondan sonra temel atılır. Bu olayda ise tam tersi oldu. Önce temel atıldı, daha sonra yasal zemin hazırlandı. Ayrıca Bakan'ın, Başbakan'ın katıldığı bir törene ben nasıl katılmazdım. Üzerimde siyasi baskı vardı. Bugün o binaların yarısı bomboş duruyor. Halbuki nereye hangi yatırımı yapacağımızı bize bıraksalardı, çok daha sağlıklı karar verebilirdik. Siyasiler bizim işimize, önceliklerimize müdahale etmemelidir...
Özetin özeti: Vatandaş da, politikacı da, rektör de haklı. Peki haksız olan kim? Yozlaşmış YÖK düzeni ve siyasi dayatmacılık mı? Yoksa ille de özerklik isteyen akademik kadrolar ile ille de üniversite isteyen ama elini hiç taşın altına koymayan halk mı? Kararı da artık siz verin...
Yazara E-Posta: aguclu@milliyet.com.tr