Günümüzün en geçerli, en aranan özelliklerinden biri de vizyon. Kendine güvenen, girişimci, yaratıcı, farklı olanlar, bazı eksileri de olsa tercih edilen taraf oluyorlar.
Geriye dönüp bakıldığında da, günümüze damgasını vuranların, okulların en başarılı öğrencilerinden çok, vizyon sahibi kişiler olduğu dikkati çekiyor.
Okullar da, aile ve toplumsal çevre kadar kişilerin vizyon sahibi olmasında en temel faktörlerden biri.
Biraz oturup konuşulduğunda, kılık kıyafetine bakıldığında, olaylara yaklaşımı değerlendirildiğinde çoğu zaman kimin hangi üniversiteden mezun olduğu kolayca anlaşılabiliyor...
Vitrindeki isimlere baktığımızda Türkiye'yi kimlerin yönettiği, ülkeye kimlerin damga vurduğu açıkça görülüyor. Önce Mülkiyeliler vardı, sonra İTÜ'lüler, Boğaziçililer, ODTÜ'lüler ve bir de hep Harbiyeliler oldu. İstanbul ve Ankara Üniversitesi mezunları da hep vardı ama çok fark edilmediler.
Vizyon konusunda Robert, Boğaziçi hep önde gitti. Eğitim konusunda en iyisi oldukları belki tartışılabilir ama yarattıkları imaj, hep diğerlerinden farklı oldu. Her ne kadar siyasete uzak dursalar da Ecevit ve Çiller ile bu konuda da hep başa oynadıklarını gösterdiler...
Demirel, Özal, Erbakan, Kutan ise tipik İTÜ'lü olarak vitrine çıkan isimler oldu. Çalışan, çok çalışan, muhafazakar, hep kıravatlı olarak ciddiyet sembolü oldular. İmajları Özal ile biraz yumuşar gibi olduysa da, Kutan ile yeniden pekişti...
İTÜ son iki dönemdir tarihinde ilk kez kadın rektör seçerek katı karakterini yumuşatmaya başladı. Başarılı da oldu. Fazlaya kaçan hırs konusunda ise Gülsün Sağlamer de diğerlerinden farklı değil. Tipik İTÜ'lü.
Mülkiye geleneğinin son temsilcileri ise Mesut Yılmaz ve Altan Öymen. Yılmaz'ın liseli yıllarda aldığı katı Alman disiplinini belli ki Mülkiye yumuşatmış. Genelde çok şey söylüyorlar ama, verdikleri mesaj pek anlaşılamıyor. Tipik politikacılar...
ODTÜ henüz lider çıkaramadı ancak girişimleri sürüyor. Bakan, milletvekili çok. En göze çarpan temsilcileri YÖK Başkanı Gürüz. Her ne kadar, o bizim tipik mezunumuz değil deseler de. Pek çoğu aynı katılıkta. İTÜ'den sonra onlar da ilk kez mühendis olmayan bir rektör seçerek yumuşama yolunu seçtiler.
Askerlere gelince, bizim kuşaklar için en tipik temsilcileri Evren. Çevik Bir gibi sivrilenleri olsa da onun yarattığı imaj unutulmaz. Herhalde ortalama benzerlik İsmail Hakkı Karadayı'da buluşuyor...
İstanbul Üniversitesi'nden bir öğrenci geçenlerde uzun uzadıya bir mektup gönderdi. Üniversite eğitimi sadece bilgi alışverişi değil, hayata da hazırlık dönemi diyerek diğer üniversitelere olan özlemini dile getiriyordu. Haklı, hem de çok haklı. Ama fabrikasyon eğitim yapan pek çok üniversite halen çağımızın vizyon arayışının farkında bile değil.
Öğrenciler ise diplomanın her şey olmadığını mezun olduktan sonra anlıyorlar ama iş işten çoktan geçmiş oluyor.
Özetin özeti: Çoğu zaman olduğu gibi yine bizim üniversiteye haksızlıktan yaptın diye eleştiri okları gelecek. İstediklerini söyleyebilirler. Ama biraz da başkaları kendilerini nasıl görüyor, ona baksalar iyi olur!..
Yazara E-Posta: aguclu@milliyet.com.tr