Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Eğitimde ciddi sorunlarımız var ama hiçbiri çözülmeyecek gibi değil. Minik dokunuşlarla mükemmel sonuçlar alınabilir.

Bunu daha önce başardık, yine başarabiliriz. Örneğin, Anadolu’nun en ücra köşesindeki, en fukara öğrencilere de yabancı dil öğretebiliyorduk, şimdi kentlerdekilere de öğretemiyoruz.

Peki ama neden?..

Yabancı dil konusu Türk eğitim sisteminin en tartışmalı konularından biri.

Yıllarca, yabancı dille eğitim mi yoksa yabancı dil destekli eğitim mi tartışmaları yaptık içinden çıkamadık.

Basamaklı kur, süper lise gibi çok farklı sistemler denedik, elimize yüzümüze bulaştırdık.

Haberin Devamı

Anadolu liseleri gibi mükemmel işleyen bir uygulamaya sahipken, onu da çökerttik.

Çok az lise dışında hazırlık sınıflarını kaldırıp, bazı derslerin yabancı dille yapılmasına son verdik. Daha da vahimi, her okula Anadolu lisesi tabelası astık, o da yetmedi, okullarımızı nitelikli, niteliksiz diye ayırdık, daha da beteri olmaz derken, sınavla öğrenci alan, almayan liseler diye okullarımızı iyice ayrıştırdık.

Yabancı dille eğitim konusunda, tam bir kaos hâkim ve düzeltme konusunda maalesef hiçbir çaba yok!.. Örneğin Dil Sınıfları yok oldu gibi, mezun olanların da üniversiteye girme şansı yerlerde sürünüyor. Ders kitapları hâlâ rant kapısı. Bir asırdır çocuklarımız için kendi kültürümüzle, kendi müfredat programımızla yoğrulmuş, evrensel değerlere sahip bir ders kitabı ve bir müfredat programı hâlâ hazırlayamadık.

İngilizce dışındaki yabancı dilleri adeta yok ettik. Bu konuda, öğretmen, öğrenci ve velilerimiz çok dertli ve bugün gelin sözü, yabancı dil öğretimi konusuna çok uzun yıllarını veren bir öğretmenimizden dinleyelim.

Öğrenmek için değil sınav için eğitim!

“31 yıldır MEB’de çalışıyorum. Bunun 21 yılında çoğunlukla dil sınıflarına girdim. Yani üniversiteye öğrenci hazırlıyorum. Arada bazı yıllar dil sınıfım olmadı. Ancak toplamda bu kadar süre dil sınıfı üzerine çalışan başka birisi var mı, bilmiyorum.

Eski sistemde 0.24 katsayısı varken süper liselerde çalışıyordum. Öğrencilerim 100 sorunun 90’ını bile yapsalar katsayı nedeniyle istedikleri üniversiteye gidemezlerdi. Şimdi ise sayısalcılara sağlanan avantajlar yüzünden yine istedikleri bölüm veya üniversiteye gidemiyorlar.

Haberin Devamı

Dil sınıfları son yıllarda anlamını tamamen yitirdi. Aslında sadece Yabancı Dil alanı değil Eşit Ağırlık (EA) da değerinden çok şey kaybedenlerden.

Neden? Çünkü:

  1. Eskiden dil sınıfına, hazırlık eğitimi sonrası öğrenci seçerdik. Öğrenci temel seviyede bir eğitim alırdı. Dört temel yeteneği (Dinleme, konuşma, yazma, okuma) belirli bir düzeyde bize gelirdi. Şimdi o yok.
  2. Bakanlık zorunlu lise eğitimini dört yıla çıkardı. Y. Dil ders saati toplamında kayıp yok dese de bu doğru değil. Ders sayımız ciddi anlamda düştü. Bu da başarımızı olumsuz etkiledi. YDS Türkiye ortalaması 23-24’lere kadar düştü.
  3. Yabancı Dil öğretiminde bakanlık bize doğru düzgün bir ders kitabı göndermiyor, bizim seçmemize de izin vermiyor. Bundan daha önemlisi öğrencilerimize kaynak önermemize kadar müdahale ediyor. Kendi gönderdiği ders kitaplarına da sahip çıkmıyor. İyi olmadığını bakanlık da fark ediyor ki her sene değiştiriyor.
  4. Alan seçimini eskiden 9. sınıfın sonunda yapardık. Şimdi 10. sınıfın sonunda yapıyoruz. Bu da Y. Dil ders saati toplamını ve buna bağlı olarak YDS ortalamasını düşüren diğer bir etmen.
  5. Anadolu liselerinde sınıfta toplam 24 öğrenci vardı. Şimdi 40’a kadar çıktı. Dil sınıfları zaten pek çok okulda 5-10 öğrenci tarafından tercih ediliyor. İdareler de öğrenci sayınız az diye 11. sınıflarda bazen EA bazen de sayısal sınıflarla ortak İngilizce dersini birlikte yapın diyor. Sayısal veya EA öğrencilerinin ne düzeyleri aynı ne de derse ilgi düzeyleri. Yani 11. sınıflarda ortak matematik dersinin sayısal ve dil sınıfı öğrencilerinin ortak yapması gibi bir acayip durumumuz var.
  6. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi geçen sene Türkiye genelinde sayısal öğrencileri Dil sınavına da girmeye başladılar. Temel Yeterlilik Testi’nde (TYT) matematik ve sayısaldan yaptıkları doğruların getirdiği ek puanla dil öğrencilerini geçmeye başladılar. Örneğin geçen seneki sınavda bir öğrencim 70 dil netiyle ancak 12 bininci olabilirken, fen lisesinden bir öğrenci 45-50 netle bizim öğrencilerden çok daha iyi derece yaptı. Bu çok büyük bir adaletsizlik. Eskiden katsayının çok yüksek olması nedeniyle itiraz ederdik. Şimdi ise sayısalcılara sağlanan avantajlara itiraz ediyoruz.
  7. Liselere Geçiş Sınavı’nda İngilizce sorusunun sorulması kısmen orta okullarda Y. Dil dersine olan ilgiyi (zorunlu da olsa) artırdı. Bize eskiye oranla daha dolu öğrenci gelmeye başladı. Aynı uygulamayı TYT’de neden yapmaz devlet? TYT’de soru olmadığından 11 ve 12. sınıflarda ders yapamıyoruz. Öğrenci bize öğretmenim Y. Dil sınavda sorulmuyor neden bizi serbest bırakmıyorsunuz diye baskı yapıyor. Bıraksak, nasıl ölçme/sınav yapacağız? Bırakmasak, üniversite için ciddi çalışan öğrencilerinizin zamanını aldığınızı düşünüyorsunuz. İki arada bir derede kalıyoruz.
  8. Ders kitabı ve kaynak seçimi başlı başına bir sorun. Endüstri meslek liselerinin ayakkabıcılık bölümüyle turizm liselerinin servis bölümünün ders kitabı aynı olabiliyor. Devlet yabancı yayın kuruluşlarıyla görüşüp bizim istediğimiz müfredata uygun ders kitabını tüm okul türlerini göz önünde bulundurarak yapabilir. Yıllarca aynı kaynağı kullanabiliriz. Bu çok mu zor?

Özetin özeti: Yapılacak çok iş var...