Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Eğitimde çok büyük çelişkiler yaşanıyor. Bu konuda yüzlerce örnek sayılabilir ama iki örnek var ki bunların en çarpıcı olanı. İlki dershaneler, ikincisi ise yabancı dil.
İktidarın bu konuda kafası karma karışık. Başbakan dershaneleri “garabet“ olarak nitelendiriyor, bakanları ise dershanelere olan bağımlılığı azaltacağına daha da artırıyor. Benzer bir çelişki, yabancı dil konusunda da yaşanıyor. Başbakan Erdoğan ve pek çok bakanın AB konusundaki duyarlılığını ve yabancı dil konusundaki kararlılığını biliyoruz. Ama tıpkı dershaneler konusunda olduğu gibi bu konuda da ters köşe mantığı işliyor. Yabancı dil yaygınlaştırılıp geliştirileceğine, var olan da adeta yok edilmeye çalışılıyor.
Prof. Dr. Dilek Doltaş, daha önce Boğaziçi’nde, şimdi ise Doğuş Üniversitesi’nde görev yapan, konunun uzmanı hocalarımızdan biri. Bu konuda çalıştaylar düzenliyor, YÖK ve Talim Terbiye Kurulu arasında mekik dokuyor, diğer üniversitelerdeki meslektaşlarını ve kamuoyunu, yaşadıkları sıkıntılar konusunda sürekli uyarıyor.
Giderek küreselleşen dünyaya kolay entegre olacak dil bilen insan sayımız artacağına giderek azaltılıyor. Yabancı dile olan ilgi bilinçli bir şekilde köreltiliyor.
Anadolu liselerinde yabancı dille eğitimin kaldırılması, klasik liselerde yabancı dil derslerinin yok denecek kadar azaltılması ve en önemlisi de bu konudaki samimiyetin sorgulanır hale gelmesi, önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin önüne çok acı bir fatura getirebilir.
Dilek Hoca ve arkadaşları ille de İngilizce diyenlerden değil. Önce sağlam bir Türkçe ve temel bilimler eğitimi, ardından da iyi bir yabancı dil diyenlerden. Dünü de bugünü de çok iyi biliyorlar. Dünyadaki örneklerin de fazlasıyla farkındalar. Bu yüzden, söylediklerine çok ama çok dikkat edilmesi gerekiyor.
En vahimi ise bu çok önemli konuyu anlatmak için başvurdukları Bakan Çubukçu’dan yılbaşından bu yana randevu alamamaları. Demek ki MEB’in gündeminde böyle bir konu yok. Oysa alarm zillerinin çaldığının çok somut örnekler var:
- ÖSYM verilerine göre 2003-2009 yılları arasında Yabancı Dil Sınavı’na girenlerin sayısında yüzde 30’a varan dramatik bir düşüş var. Bir başka deyişle Yabancı Dil Sınavı YDS ile öğrenci kabul eden lisans bölümleri, giderek daha az liseli tarafından tercih ediliyor.
- Klasik liselerde, alanlara ayrıldıktan sonra, 10’uncu sınıfta okutulan 3 saatlik dersin dışında yabancı dil öğretilmemektedir. Bu da çok yetersizdir.
- Yabancı dil öğrencileri lisans derecelerini aldıktan sonra bir yüksek lisans programına ya da kamuda bir işe kabul edilebilmek için girdikleri ALES ve KPSS sınavlarında yabancı dilden değil, Türkçe, Matematik ve Sosyal Bilimler’den sınanmaktadırlar.
- Yabancı Dil ve Kültür Eğitimi alan öğrenciler, yabancı dili iyi öğrenmekle birlikte, çok yönlü bir temel lise eğitiminden yoksun bırakıldıkları için kamu ya da iş hayatında kendilerini öne çıkarabilecek bir uzmanlık sahibi olmadan üniversiteden mezun olmaktadırlar. Bu gençlere, asıl uzmanı oldukları ve çok iyi bildikleri konuyu, yani yıllarca eğitimini gördükleri yabancı dili öğretme olanağı da verilmemektedir. Çünkü öğretmenlik sertifikası programı onların lisans eğitimi programları kapsamında sunulmamaktadır...
Anlayacağınız, yabancı dilcilerin sıkıntıları büyük ve birileri onlara kulak vermelidir!..

Nail Ağabey’in kitapları
Nail Ağabey (Güreli), 60 yıllık birikimi olan 8 bin kitaplık kütüphanesini Maltepe Üniversitesi’ne bağışladı. Önceki gün onun töreni vardı. Kültür Bakanı Ertuğrul Günay da katıldı. Meslektaşları ve bine yakın öğrenci de vardı. Duygulu anlar yaşandı. Keşke herkese böylesi törenler nasip olsa.
Maltepe Üniversitesi ile kurucusu Hüseyin Şimşek’in böylesi bir girişime ev sahipliği yapması ve görkemli kütüphanelerinde olağanüstü bir ortam yaratması da takdire şayandı. Üniversiteleri üniversite yapan da işte böylesi açılımlar. Farklılıklarını gösterdiler.
Özetin özeti: İnsanın en büyük servetinin paradan çok, kitaplar, dostluklar, 60 yıllık başarılı bir çalışma hayatı ve en önemlisi de dik duruş olduğunu Nail Ağabey ile bir kez daha gördük. Rol model arayan genç iletişimciler için daha güzel örnek olamazdı...