Binali Yıldırım’ın patronajındaki Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, bakanlıklar içerisinde belki de performansı en yüksek olanı. Kendi bakanlığına yönelik icraatlarının yanında, başta Milli Eğitim’e olmak üzere daha pek çok bakanlığı çok önemli teknolojik destekte bulunuyorlar.
Bilişim sınıfları, akıllı tahtalar ve FATİH projesinin finansman ve altyapısını onlar sağlıyor...
Geçenlerde dile getirdiğimiz, Web Tabanlı İngilizce Eğitim Sistemi ve Multi Medya Dil Sınıfı Projesi de bunlardan birisi. Üniversite öğrencilerine, her an, her yerden ulaşabilecekleri uzaktan eğitim projesiyle İngilizce öğretmeyi hedefliyor. YÖK’le birlikte yola çıktılar. Ama görünen o ki, bakanlık tüm taahhütlerini yerine getirdiği halde, YÖK ve üniversiteler gerekli altyapıyı sağlamayınca, gecikmeler ve bazı sorunlar yaşanmış. İşte bunları dile getiren bir okuyucu mektubu yayınlayıp, gerekçelerin sorduk...
Bakanlık Basın Müşavirliği, Bakan Yıldırım’ın zarafetine ve eleştirel görüşlere duyduğu saygıya hiç yakışmayacak şekilde zehir zemberek bir açıklama göndermiş. Önce vatandaşlık görevini yerine getiren okura, sonra da bize vermiş, veriştirmiş. Oysa biraz da aynaya bakıp kendilerini sorgulamaları gerekirdi.
Topu, YÖK’e atıp işin içinden sıyrılamazlar. Harcanan devletin parası ve bu kaynakları hovardaca kullanmaya hiç kimsenin hakkı yok.
Üniversiteleri arayıp bu sınıfların akıbetini sorduk. Kiminin hiç haberi yok, kiminde de daha açılmamış. Belki bazılarında hizmete girmiştir.
Sınıfların açılmasına yönelik olarak, ortada öylesine bir gariplik var ki, projeyi baştan aşağı sorgulamak için yeter de artar.
İhale şartnamesine göre 102 devlet üniversitesine 204 Multi Medya Dil Sınıfı Projesi öngörülüyor.
Yani her üniversiteye ikişer tane!
İşte titizlik gösterilmesi gereken en önemli konu buydu. 65 bin öğrencisi olan üniversiteye de iki sınıf, bin öğrencisi olana da. Tek kampusu olana da iki sınıf, 7 kampusu olana da. Daha da önemlisi mademki bu projeyle, her an, her yerden, uzaktan erişimle dil öğrenmek mümkün, o sınıflara ne gerek vardı, diyenler de çıkabilir. Zaten çıkıyor da...
Bu noktada hiç kimseyle kayıkçı kavgasına girmeye niyetimiz yok. Yapılanlar takdire şayan. Ama öylesine çok proje üretiliyor ve öylesine hızlı kararlar alınıyor ki, bazen geriye dönüp, durum değerlendirmesi ve denetim yapmaya fırsat bulunamıyor. İşte bu noktada şeffaflık en doğru olanı. Her proje, herkese ve her eleştiriye açık olmalı.
Amacımız üzüm yemek
Eleştiriler, yapılanları gölgelemez, tam aksine daha da geliştirir, daha da yüceltir. Bu yüzden dokunulmazlık zırhına bürünme yerine, doğru, yanlış demeden her soruyu sabırla yanıtlamak, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nı daha da onore eder.
Bu konuda bakanlığın söz konusu iddialara verdiği cevapları ve o cevaplara verilen karşı cevapları, bu köşede yayınlamaya kalksak 5 gün sürer. Ayrıca iddialarda bulunan kişi, “yargı orada başvursunlar, kim haklı, kim haksız ortaya çıkar” diyor. Peki bütün bunlar, tarafların birbirlerini daha da kırmanın ötesinde neye yarar ve projeye ne katkısı olur? Hiçbir şeyÖ
Bakanlık bürokratlarına önerimiz, iddialar konusundaki duyarlılıklarını ve takipçiliklerini, destekledikleri projelerin işleyişi konusunda da göstermeleri. Örneğin bilişim sınıfları ne oldu?..
FATİH Projesi
FATİH Projesi’ne de yine en büyük katkı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’ndan gelecek. Her ne kadar “dağ fare doğurdu” yönünde eleştirilere gelse de, şubatta 17 ilde pilot uygulama başlıyor.
Belki diğer projelerde olmadı ama en azından, Cumhuriyet tarihi’nin belki de en büyük bu projesinde, icracı birimlerin yanı sıra bir de denetleme birimi kurulmalı ve her şeyi kılı kırk yorarak yakın takibe almadır.
Çünkü böyle bir projenin gerekçesi ne olursa olsun zaafa uğramaması ya da uğratılmaması gerekir. Ayrıca en yüksek verimliliğin elde edilmesi hedeflenmelidir. Kimsenin eleştirmesine gerek kalmadan, gecikme ya da yanlışlar varsa, herkesten önce bunu kendileri söylemeliler.
Ortak hedef daha iyi hizmet ve kamu kaynaklarının en iyi şekilde kullanılmasıysa, gerisi hikâye. Şimdi bir birimize kızma zamanı değil icraat zamanı.
Bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da çocuklarımız ve ülkemiz için atılan her olumlu adımı alkışlamaya hazırız...
Özetin özeti: Türkiye, öyle ya da böyle Bilişim Çağı’nı yakalayacak. Ve bunda en büyük pay, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın olacak...