Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Cumhurbaşkanı Sezer ile YÖK Başkanı Gürüz arasındaki gerginlik hala sıcaklığını koruyor. Anlaşılan Cumhurbaşkanı, YÖK Başkanı Gürüz'ü gözden çıkardı.
Öteden beri alıştığımız bir gelenek vardı. Cumhurbaşkanı hangi üniversiteyi açıyorsa, YÖK başkanı da yanında bulunurdu. Oysa Ankara ve Hacettepe üniversitelerinin açılışında YÖK Başkanı, Cumhurbaşakının yanında değil, İstanbul'daydı.
Demirel, Gürüz'ü gider ayak ikinci kez atadığı için, görev süresinin dolmasına daha çok zaman var. Bu gerginlik böyle sürmeyeceğine göre, ya barışmaları gerekiyor ya da ikisinden birinin görevden ayrılması söz konusu. Bu kişi Cumhurbaşkanı Sezer olmayacağına göre, herhalde yol görünecek kişi YÖK Başkanı Gürüz.
Söylentiler bu yönde. Ama Ankara'da çare tükenmez. Hiç akla gelmeyecek yeni formüller üretilebilir!
Doğramacı vitrine çıktığına göre, çözüm üretecek kişi de herhalde o olacak. Önceki gün Hacettepe Üniversitesi'nin açılışında Cumhurbaşkanının yanıbaşında oturan oydu. Belli ki aradaki buzları eritmeye çalışıyor. Onca devlet üniversitesi varken Çekoslavakya Cumhurbaşkanına fahri doktorayı Bilkent Üniversitesi verdi. Başroldeki kişi yine Doğramacı'ydı. Eskişhir'de eski ve yeni rektörlei toplayıp, rektörler seçimle değil, atamayla gelsin diye deklerasyon yayınların başında yine o vardı...
Doğramacı uzunca bir süredir ortalıkta görünmüyordu. Haklı gerekçeleri vardı. Eğer Çankaya / YÖK krizi çıkmamış olsaydı, yine de vitrine çıkma ihtimali azdı. Demek ki gerginlik ciddi boyutlarda...
YÖK'ün başında Doğramacı'nın kontrolünde birisinin olması çok önemli. Ne de olsa kurucusu ve o misyonun babası. Manevi olduğu kadar, farklı ilişkileri de söz konusu. Son yayınladığı "Türkiye'de ve Dünyada Yükseköğretim Yönetimine Bir Bakış" isimli kitabı da bu amaca yönelik..
Doğramacı, görevi bıraktıktan sonra, mirasçılarını hep kendisi tayin etti. Mehmet Sağlamı da, Gürüz'ü de, o koltuğu oturtan kendisi. Şimdi bütün gayreti, olası bir değişiklikte Gürüz'ün koltuğuna oturacak ismi de yine kendisi belirlemek. Bakalım başarabilecek mi?..
Doğramacı, rektörlerin seçimle işbaşına gelmelerine öteden beri karşı. Son kitabında bu görüşünü destekleyecek dünyadaki örneklere yer veriyor. Ama unuttuğu birşey var. Kendi başkanlığı döneminde rektörler tıpkı şimdi savunduğu gibi atamayla göreve geliyorlardı. Öylesine isimleri rektör olarak atadı ki, en yoğun pişmanlığı yine kendisi yaşadı. Örneğin Mehmet Sağlam!..
Cumhurbaşkanı Sezer'in YÖK konusundaki tavrı, rektör atamaları sırasında belli olmuştu. Ünivesite açılışlarında da iyice belirginleşti. Sezer, YÖK diktatöryasına açıktan açığa karşı. Kendi yetkileri gibi, YÖK'ün yetkilerinin de budanmasını istiyor...
Devletin tepesinde kırgınlık hele hele tıkanlıklık kesinlikle olmaz. YÖK / Çankaya gerginliğinin bir an önce giderilmesi gerekiyor. Bunun çözümü artık Doğramacı'nın maharetine mi terk edilir, yoksa farklı yöntemler mi bululunr bilemiyiz. Ama ne yapılacaksa bir an önce yapılmalı! Yoksa zaten iyice demoralize olan üniversiteler, daha da içlerine kapanırlar ki, bu da hiç hoş değil...


Yazara E-Posta: aguclu@milliyet.com.tr