Olmadı

21 Mayıs 2009

İzmir bir kez daha süper lig yolundan eli boş döndü. Yaşanan başarısız sonuçların ardından herkes şapkasını önüne alıp bir kez daha düşünmek zorundadır. Başarısızlığın kökeninde nelerin bulunduğu gerçek anlamda irdelenmeli ve sorunun giderilmesi için gereken adımlar atılmalıdır.
Ancak tam bu noktada karşımızda ne yazık ki yine bize özgü olan bir durum bulunmakta. İzmir içinde hiç kimse sorunun kendi davranışlarından kaynaklandığı gerçeğini kabullenmek istemiyor.
Haber bültenlerinde Cuma akşamı Boluspor-Karşıyaka maçı sonucunu İzmirli hemşerilerine aktarma tarzı bile “olanla-olması gereken” arasındaki ince nüansı ortaya koyuyor. Kağıt üstünde İzmir’in bir takımının mutlaka süper lig içerisinde bulunması gerektiğini ileri sürenler, her ne hikmetse finale çıkan takımını bir süre dahi olsa görmezden gelebiliyorlar.
* * *
Sizce final yolunda son iki maçlık periyoda giren Altaylı futbolcuların yaşadığı moralsizliğin (isterseniz parasızlığın diyebilirsiniz) yarattığı etkinin Cuma akşamı oynadıkları

Yazının Devamı

Küfürlü tezahürat üzerine

14 Mayıs 2009

Türkiye’de futbol sahalarında olduğu kadar hayatın diğer alanlarında da yoğun bir biçimde kullanılan küfür etme alışkanlığının yaygın bir etkisi bulunmaktadır.
Küfür ile futbol maçları adeta özdeşleşen iki ayrılmaz bütün olarak görülmeye bile başlamıştır. Futbol sahalarının erkek egemen değerleri üreten alanlar olduğunu düşündüğümüzde, bu birlikteliğin böylesine nasıl yoğunlaşabildiğini biraz daha anlayabiliriz.
Yoğun bir biçimde toplumsal hayatın her alanında küfür etme alışkanlığına sahip bir toplumuz. Evde, okulda, iş yerinde, askerde, tribünlerde, trafikte kısaca her yerde küfür aracılığı ile kendimizi rahatlattığımızı sanıyoruz. Küfürün sadece erkeklere özgü olmadığını aynı zamanda kadınların da küfürü kendi paylarına, işlerine geldiği biçimde kullandıklarını da unutmamalıyız. 
* * *
Küfür, şiddetin sözel bir türüdür. Küfür kullanımı çoğu zaman bastıramadığımız öfkemizin sözel yollarla dışa vurumu biçiminde

Yazının Devamı

Süper Lig’e doğru

7 Mayıs 2009

Geçen haftaki yazımda  son iki hafta için takımlarımızın yanında olalım, aynı zamanda takımlarımız da artık birbirlerinin yanında olmaları gerektiğinin farkına varsınlar demiştim. Pazar günü Alsancak stadyumunu dolduran yaklaşık on bin kişi tüm maç boyunca takımlarını destekleyerek istenilen sonucun oluşmasında büyük pay sahibi oldular. İlginç bir şekilde her iki temsilcimiz de uzatma dakikalarında attıkları gollerle İzmir’in süper lig yolundaki şansının devam etmesine neden oldular.
Manisaspor bitime bir hafta kala süper lige en yakın takipçisi Diyarbakırspor ile birlikte yükselmeyi başardı. Sponsor desteğini çekmesinin ardından Manisa ekibinin yeniden Süper Lig’e yükselmesi büyük anlam taşımaktadır.
Umarım Manisa kenti sakinleri takımlarını önümüzdeki yıldan itibaren daha fazla destekleyerek uzun yıllar süper ligde başarılara imza atan bir ekip haline getirirler. Böyle bir anlayışın geliştirilmesi, kentin ekonomik anlamda da yeni gelir kapılarına kavuşması anlamına gelecektir. 
Kimse inanmazdı...
Pazar günü Alsancak

Yazının Devamı

İzmir futbolundaki başarı/başarısızlık

30 Nisan 2009

İzmir’in süper ligde yer alan bir takımının olmaması üzerine yapılan tüm birleşme yorumlarına karşın takımlarımız kendi yollarında emin adımlarla yürümeye devam ediyorlar.
Eğer başarıyı sadece oynanan lig kategorisinde elde edilen şampiyonluk statüsüne bağlamak olarak algılıyorsak Bucaspor’un Bank Asya 1.ligine, Göztepe’nin de 2.lige yükselerek önemli bir mesafe kat ettiklerini söyleyebiliriz. Bu takımlarımızın yanı sıra Bank Asya 1.liginde mücadele eden iki temsilcimiz olan Altay ve Karşıyaka’nın da ligin son iki haftasına girilirken süper lige çıkma umutları devam ediyor. 

Büyük başarı
Umutlarını son iki haftaya ve oradan da dört takım arasında oynanacak olan son yüz seksen dakikaya taşımak isteyen iki ekibimizin bütün maddi olanaksızlıklara karşın bu aşamada bulunmaları bile büyük bir başarıdır.
Kendimizi kandırmaktan artık vazgeçelim ve gerçeklerle yüzleşelim. Ekiplerimizin içinde bulunduğu ekonomik açmaz yıllardan beri sürmekte ve bu açmazın oluşmasında yönetimlerin de

Yazının Devamı

İstanbul’dan İzmir’e şiddet sıçradı

24 Nisan 2009

Geçen hafta Galatasaray-Fenerbahçe maçında yaşanan olaylar ve ardından verilen cezaların üzerinde yapılan değerlendirmelerle geçti.  Hiç kimse verilen cezalardan memnun olmadı. Cezaya uğrayan her iki kulüp temsilcileri de basın aracılığı ile federasyon aleyhine tepkilerini dile getirdiler. Olan biteni daha rahat konumda izleyen ligin ilk üç sırasındaki ekipler ise olaylar hakkında yorum yapmama yoluna gittiler. Aslında belki topa hiç girmeyi düşünmüyorlardı ancak oynadıkları karşılaşmalarda puan yitirmeleri sonrasında özellikle Beşiktaş başkanı, Adnan Polat’ın açıklamaları üzerine yorumda bulunma gereksinimi hissediverdi.
Bu olayların üzerinden bir hafta geçti ve pazartesi gecesi Karşıyaka ile Manisaspor arasında oynanan karşılaşma da bir anda saha içi tıpkı İstanbul’da olduğu gibi karışıverdi. İstanbul ekipleri arasında yaşanan her türlü gerilim ve şiddet ortamı hızla Anadolu’ya transfer olmaktadır. Ne yazık ki bu kez bundan iki Ege takımı da payını aldı. Manisaspor ile Karşıyaka’nın ligin ilk yarısında oynadığı karşılaşma da

Yazının Devamı

Görmeye alıştığımız manzaralar

16 Nisan 2009

Pazar gecesi Ali Sami Yen Stadı’nda oynanan ve yine bildik manzaralara sahne olan ‘dünya derbimiz’ her ne hikmetse medyada ‘dünyaya rezil olduk’ yaygaralarının kopmasına neden oldu. Halbuki son on beş yıldır Galatasaray ile Fenerbahçe arasında oynanan her karşılaşma sonrasında medyaya yansıyanlar maçtan çok maç içinde ve dışında olan olaylar olmuştur.
İki yıl önce yine aynı stadyumda oynanan ve sahaya her türlü maddenin yağması ile sonuçlanan karşılaşma sonrasında da benzer tepkiler verilmişti. Belki de bu kez yaratılan ortamda taraftarlardan ya da yöneticilerin yaptıklarından çok futbolcuların saha içerisinde çıkarttığı meydan kavgasının baş rolde olması durumun yeniden gözden geçirilmesini gerektirdi.

Üzerinden tam kırk yıl geçmiş
Pazar ve Pazartesi geceleri çıkan olayların Türk futboluna zarar verdiği, sorumluların en ağır şekilde cezalandırılmaları gerektiği üzerinde yorumlar yapıldı. Futbol Federasyonu’nun pazar gecesi itibariyle bittiğini söyleyenler bile vardı.  Pazar günü

Yazının Devamı

Kontrolsüz güç ve yorumcularımız

9 Nisan 2009

Cumartesi günü Beşiktaş taraftarlarının Kayserispor maçı öncesinde takımlarını motive etmek amacıyla düzenledikleri ‘Meşaleli Yürüyüş’ sırasında polisin müdahalesi sonrasında olaylar çıktı. İstanbul’un en kalabalık güzergahı üzerinde düzenlenen aktivite bir anda savaş alanı görüntüsünün yaşandığı bir eyleme dönüştü.
Polisin orantısız güç kullanımı sonrasında maç izlemeye giden çok sayıda taraftar, hiç gereği yokken biber gazı solumak zorunda bırakıldı. Radikal Gazetesi bir gün sonra bu olayı ‘Emniyet Beşiktaş’ta 1 Mayıs Provası Yaptı!’ başlığı ile okuyucularına duyurdu. Babalarının yanında maç izlemeye giden çocuklardan, o anda yoldan geçen çok sayıda vatandaşa kadar pek çok kişi tıpkı 1 Mayıs gösterileri sırasında olduğu gibi abartılı biber gazı kullanımına maruz bırakıldılar. 
Her seferinde aynı sahne
Futbolun toplumsal yaşamın bir minyatürünü bize sunduğunu ve o yapıya bakmak suretiyle toplumsal yaşama ait pek çok değeri

Yazının Devamı

İstanbul’da Laila...

2 Nisan 2009

Geçtiğimiz hafta Dokuz Eylül Üniversitesi’nce, ‘Türk Futbolunda Anadolu Kulüpleri’ konulu panel düzenlendi. Sivasspor Teknik Direktörü Bülent Uygun’un, takımının başarısını, “kentte gece hayatının olmamasına” bağladığını gazetelerden okudum.
Uygun; “İstanbul’da Laila var, Sivas’ta ise La İlahe İllallah” diyerek, başarıyı bambaşka bir temele dayandırıyordu. “Şehirde gece hayatı yok. Futbolcuların alkollü içki satın alabileceği birkaç büfe var. Onlarla da iletişim halindeyim. Herhangi bir oyuncum içki aldığında hemen haberim oluyor” diyen teknik adam, Şampiyonlar Ligi’ne katılmaları halinde bir milyar dolarlık takımlarla karşılacaklarını belirtiyor, “Bir Türk, dünyaya bedeldir” yorumunu da yapıyordu.  
Bülent hoca farkında değil
“Türkiye’de Futbol ve İdeoloji İlişkisi” başlıklı doktora çalışmamda, futbolun, toplumsal hayatın bir minyatürü olduğunu, bu alan üzerinden toplumsal yaşama pek çok değerin transfer edildiğini örnekleriyle

Yazının Devamı