Medipol Başakşehir iyi iş çıkardı bu sezon. Şampiyon olsunlar ya da olmasınlar alkışı övgüyü sonuna dek hak ediyorlar. Abdullah Avcı’yı da kutlamak gerekir. Başka takımlardan “işe yaramaz” denilerek gönderilen futbolculardan iyi bir ekip oluşturmuş, zamanın, sabrın ipine sarılmak, güvenmek, inanmak ve sistemli çalışmak böyle bir şey olsa gerek...
Kimin şampiyon olacağı Trabzonspor’un umrunda değildir. Maçtan birkaç gün önce çıkan dedikodular da yılın futbol fıkrasıdır: “Trabzonspor Yönetimi, Başakşehir galibiyeti için futbolcularına kişi başı 75 bin TL prim verecek.”
Birader, kelin merhemi olsa başına sürer! Uçan kuşa borcu olan Trabzonspor prim verecek öyle mi? Buna sadece kargalar değil kanatlı kuşların tümü güler!
Maça gelince...
Trabzonspor-Beşiktaş maçının fotokopisi gibiydi. Sadece gol yoktu. Saç-baş yolduran pozisyonlar, direkte patlayan toplar, iki takım kalecisinin gol olmasına izin vermediği pozisyonlar vardı. Adeta korku filmi izledik.
İki takım da rakibinin iğne deliği kadar açığını kolladı.
Castillo, Başakşehir’in sol tarafını otoban gibi kullandı! Ersun hocaya sormak lazım; topla gidiş sürati radara yakalansa hız sınırını ihlal etti diye trafik polisinin ceza
Şunun şurasında ligin bitimine 3-4 hafta kalmış. Diğer ifadeyle eğitim-öğretim yılının sonuna gelinmiş, yazılı sınavlar, sözlü mülakatlar bitmiş, karnelere sıra gelmiş!
Görünen; ligin tepesi tabiri caizse ateş ediyor! Liderlik Başakşehir ve Beşiktaş’a emanet... Aynı şeyi ligin dibi için söylemek zor; demir atanlar, yolcular belli!
Uzun lafın kısası, son tahlilde Ağustos böceği gibi yan gelip yatanlar, karınca misali gecesini-gündüzüne katanlar kendini belli ediyor; başarılı olanlar ve boyunun ölçüsünü alanlar!
Sahada 10 yabancı oyuncuyla mücadele eden Adanaspor da ligin misafirlerinden. 7 yabancılı Trabzonspor’un amacı ligi adına-şanına yakışan yerde ve Avrupa’ya giden sıralamada bitirmek.
İlk yarı Trabzonspor’un 1-0 üstünlüğü 10 dakika sürdü. Kadrolar sahaya çıktığında ‘solda oynar mı, oynamazdı?’ denilen Yusuf Yazıcı 20’nci dakikada öyle bir gole imza attı ki; konu bu defa ‘kaleye mi vurdu, ortamı yaptı?’ muhabbettine döndü... Ta ki Adanaspor Renan’ın kafasından eşitliği sağlayana dek kafaları ve çeneleri yordu fırtınanın çocuğu Yusuf’un harika golü...
Adanaspor’un gücü belli, ligde misafirler, ununu elemiş, eleklerini duvara asmışlar, o anlamda elinden gelenin en iyisini yapmaya
Kayserispor ve Trabzonspor taraftarının birlikte maç izleme isteği; futbolda yıllardır özlemini duyduğumuz, taraflı tarafsız herkesin görmek istediği tablodur. Temennimiz genele yayılmasıdır...
Haftanın açılış maçında Antalyaspor’un Başakşehir’e mağlup olması, Trabzonsporluları az da olsa keyiften dört köşe yapmıştı; Trabzonspor, Kayserispor’u yenerse; Avrupa’ya giden yolda Antalyaspor’a atacağı fark dağlar, tepeler misali olacağındandı elbet...
Eee, dostluk başka, alışveriş başka, tamam da...
Dünkü maçın 65 dakikasını futboldan hiç anlamayan birine izlettirin, 22 oyuncu arasından oyundan alınan oyuncunun Rodallega olduğunu söyleyin, pişmiş kelle gibi sırıtır!
Golü atan Rodallega, Uğur’un penaltıdan attığı golün baş mimarı Rodallega, oyundan alınan Rodallega... Ersun Yanal’ın yaptığı değişiklik; pişmiş aşa su katmak gibi bir şeydi... İnsan golünü atan, morali yerinde olan, kısaca gününde olan oyuncusunu dışarı alır mı? Lawal’ın da hakkını teslim etmek gerekir. Lawal ile Aytaç’ı aynı kantara koymak kilo ve grama hakaret olabilir, orayı anladık da, Ersun Yanal’ın Aytaç ısrarını anlamadık? Kayserispor’u şapka çıkartılan gollerle galibiyete uçuran Lawal gözlerimizin pasını silmedi değil.
Ersun Yanal, hafta içi yapılan çalışmalarda futbolcularına parola ve işareti vermişti:
“Her maç final, hedef Avrupa; tam yol ileri…”
Oysa aynı takım için çok değil birkaç hafta evvel herkes birbirine soruyordu” Ne olacak Trabzonspor’un bu hali?”
Dememiz o; nereden nereye… Trabzonspor ikinci yarının lideri, önüne geleni deviriyor, önümüzdeki yıl ligde en büyük rakibi olacak takımlardan Beşiktaş gibi..
Gençlerbirliği ligin en iyi kapanan, alan savunması yapan takımlarından. İyi ayaklara sahip oyuncuları var. Aydın, telefon kulübesinin içerisinde çalım atacak yeteneğe sahip. Üstelik ayağında çok da iyi top saklayabiliyor, duran topları da iyi kullanan oyuncu. Serdar’ı otobana çıkar, orta segmanlı arabalarla yarıştır, tutabilene aşk olsun! İki oyuncu Trabzonspor defansını bayağı bir zorladı... Bilhassa ilk yarı zor anlar yaşattılar Trabzonspor’a… Kapanan takımlara karşı golü buldunuz mu rahatlarsınız. Ha, bulana dek de göbeğiniz çatlar o ayrı! Sadece oyuncular değil, izleyenler de boncuk boncuk terler…
Dün gece Bordo-mavili oyuncular hele ikinci yarı öyle pozisyonları hovardaca harcadılar ki; ataklardan birini golle sonuçlandırabilselerdi; Trabzonspor farka bile gidebilirdi…
Hani derler ya “hesap-kitap maçı” diye. Antalyaspor-Trabzonspor karşılaşması da ince hesapların yapıldığı maçlardan biriydi. İşin-gücün yoksa alıver eline bir hesap makinesi, dalıver ince hesaplara; ister çarp, ister çıkart, ister topla!
Trabzonspor kazanırsa; Galatasaray ve Fenerbahçe, bordo-mavili takımın nefesini enselerinde hissedecek… Antalyaspor kazanırsa ya da beraberlik halinde; hem Fenerbahçe hem de Galatasaray derin bir “oh” çekecek, Antalyaspor ve Trabzonspor kalan altı hafta ligi ilk 5’te bitirebilmek adına kıyasıya bir yarışa girecek, hal böyle olunca Trabzonsporluların ve Antalyasporluların gözü, kulağı, aklı-fikri bundan böyle iki takımın oynayacağı karşılaşmalarda olacak... Evdeki-eldeki hesap böyle, çarşıya, bir başka ifadeyle sahaya gelince…
Tribün desteğini arkasına alan takımlar genelde iyi başlarlar, dün gece Antalyaspor’un başladığı gibi. Trabzonspor ilk 10 dakika dalga dalga gelen Antalyaspor ataklarını savuşturduktan sonra; oyuna hakim olan taraftı. Öyle ki günümüz modern çağdaş futbolundan kesitler sundu bordo-mavili futbolcular, ayağa hızlı ve isabetli pas alışverişi ve kanat akınlarını otomatikleştirmişçesine yaptılar. İkinci yarı Trabzonspor’un önce
İlk 25 dakika Trabzonspor’u tanıyana aşk olsun! Forma renkleri başka olsa, futbolcuları da tanımasak sıradan bir takımı Medical Park Arena’ya getirmiş sahaya sürmüşler diye düşünürdük. Bu bölüme dek topa hakim olan, kanatları iyi kullanan, dahası Trabzonspor’a top yüzü göstemeyen, oyunu yöneten ve yönlendiren Beşiktaş’tı. Hal böyle olunca, 4 dakikada Medikal Park Arena’da Cenk, rakip takım adına gol atan oyuncu olarak tarihe geçmiş oluyor.
Ne zaman Okay ve Olcay’ın işbirliğiyle Trabzonspor beraberliği yakaladı, bordo-mavili takım oyuna ortak oldu... Beraberlik golünden sonra bordo- mavili takım gol poziyonlarına girmedi değil, genç Yusuf ve Rodallega ile girdiği pozisyonlar var ki; saç baş yoldurtan!
İkinci yarının ilk 20 dakikası; ilk yarının ilk bölümlerinin fotokopisi gibiydi. Oyunun hakimi Beşiktaş ve ilk yarının ilk bölümünde olduğu gibi tanımakta zorluk çektiğimiz bir Trabzonspor. Bu defa Aboubakar sahneye çıkıyor; Beşiktaş öne geçiyor...
61 dakikadan sonra keçi boynuzu tadında bir maç izlemeye başladık. Trabzonspor oyunun hakimi; önce Castillo, sonra Rodallega ile 3-2 öne geçti...
Kimse ne derse desin, Beşiktaş iyi takım. Mağlup duruma düşmelerine rağmen oyun disiplininden hiç
Komşu komşunun külüne muhtaçmış fakat, “Komşu komşunun eşeğini türkü çalarak arar” diye de bir söz var.
Rizespor kaybederse, ateş çemberinin içine-göbeğine düşecek, ligde kalma hayali suya düşecekti. Hal böyle olunca, sadece matematik “son sandık açılana dek umudunuzu kaybetmeyin” diyebilecek! Dolayısıyla herkes son tahlilde geleceğe dönük matematik profesörü kesilecek!
Trabzonspor kazanırsa, “Trabzonspor, Rizespor’u küme düşürdü” diyenler de olmayacak değil hani... Zira geçmişte bu tip içi boş cümleler çok edilmiştir. Halbuki sonuçlar üzerine değil de başlangıçlar üzerine çeneyi-kafayı yormak gerekir. Dememiz o, kaderinizi bu tip maçlara bırakmayıp önleminizi-tedbirinizi ligin başında ya da devre arasında alacaksınız.
Mesela Trabzonspor devre arası Mas, Pereira ve Olcay Şahan’ı aldı, bordo-mavili takımın adeta kaderi değişti. Oynuyorlar, oynatıyorlar, coşturuyorlar...
Pereira dün yoktu ama yerine oynayan Zeki, her ne kadar Pereira’yı aratsa da 23. dakikada Temel fıkrası gibi golün mimarıydı. Temel fıkrası gibi dememizin nedeni; takım arkadaşından gelen topu eliyle tutan kaleci Gökhan; N’Doye’nin, Zeki’nin endirekt serbest vuruşunda karnıyla topun yönünü değiştirerek attığı golün
Ligde şampiyonluk iddian sıfırın altında eksi! Lig ikincisi olup Şampiyonlar Ligi’ne gitmen de mümkün değil! Türkiye Ziraat Kupası’ndan da erken terhis olmuşsun! Elde kaldı; ligi 3’nücü ya da 4’ncü bitirmek...
Tüm bunlara rağmen ülkenin dört bir yanında ikamet eden Trabzonsporlular havadan-karadan Trabzon’a çıkarma yapıyorlarsa, Trabzon ve çevre illerde ikamet edenler işi gücü bırakıp stada koşuyorlarsa bu Trabzonspor’u ne kadar çok sevdiklerinin ve Trabzonspor’un geleceğinden ne kadar umutlu olduklarının en büyük işaretidir! Ülkenin birçok stadı sinek avlarken, Medical Park Arena’da 41 bin kişi, dile kolay... Zemin cillop gibi, insanın içinden kuzu olup yayılası geliyor!
Ve ilk derbi..
Trabzonsporlular Mas ve Pereira’yı kuş sütü ve üzüm kurusuyla beslemeli. Adamlar Trabzonspor’un sigortası! Geçmek için pasaport lazım! Rakibi durdurmak bir yana, takımı atağa kaldırıyorlar. Kalitelerini anlatmaya gerek yok, şekil a ve b’de görülüyor..
Genç Yusuf’un ölü topa can verdiği ana (23.Dak.) dek ne Trabzonspor’un ne de Galatasaray’ın kaleyi bulan şutları yoktu. Kilitlenen her maçta olduğu gibi; fitili Yusuf’un adrese yolladığı topa vuran Castillo ve son dokunan iki haftanın formda adamı N’Doye.