“Diziler, filmler çekiliyor galaya bütün kameralar gidiyor. Ancak, aynı kameraları sokakta gördükleri zaman düşman gibi davranıyorlar. Aslında o tavrı, tersledikleri muhabir ve kameramanlara değil, izleyiciye yapmış oluyorlar. ‘Yasak’, ‘çekme’ deyip kameraları itip kakınca, insanlar o görüntüleri izlemiş oluyor. Yani onların tavrı ortaya çıkmış oluyor. Magazin habercilerine normalde hiç röportaj vermeden kötü davranıp, sadece galalarda kameralara gülen oyuncular samimi olmuyor.”
Başta oyuncular olmak üzere çoğu ünlüyü kızdırıp, karşısına alma pahasına söyleyen kim?
Magazincilerin haklarını korusun diye kurulan meslek örgütünün yöneticisi değil, pop müziğin yıldızlarından biri, ünlülerin iki yüzlülüğünü gözler önüne seren.
O yüzden canı gönülden kutluyorum TRT Müzik’te Sinan Güzel’in ‘Müzik Dünyası’na bu yürekli açıklamaları yapan Hande Yener’i...
Sanatçının bu sözlerinden sevgili meslektaşlarımız da gerekli dersi almalı ve medya, ünlülerin istedikleri gibi kullandıkları bir mecra olmaktan kurtarılmalı.
MÜSLÜM GÜRSES’İNGÖZÜ YAŞLI VEDASI!
Kültür ve Turizm Bakan-lığı’nın yıllarca sektörün kanaat önderleri ve meslek örgütleriyle görüşerek hazırladığı Sinema Yasası nihayet çıktı.
Yasa, film yapımcılarıyla sinemacılar arasında krizi sonlandırmakla kalmayıp, sektörün talep ettiği birçok konuyu da çözüme kavuşturdu.
Dizi ve film yapımcılarının sorunlarından biri şuydu:
Her belediye ve kamu kurumu, yetki alanlarına giren yerlerde çekim yapanlara farklı bir tarife uyguluyor, fahiş fiyatlar isteyenler bile oluyordu.
Yapımcıların talebi üzerine kanuna, her ilde bir “Film Çekim Koordinasyon Komisyonu” kurulması maddesi kondu. Artık bu komisyon belirleyecek şehirlerdeki çekim tarifelerini.
Sektör istedi, oldu
Gelelim kanundaki filmlere yasak getireceği iddia edilen maddeye:
Son yıllarda her ünlünün cenazesinde en önde saf tutarak takdir kazanan Nuri Alço, yankesicilerin de gözdesi oldu. Çünkü oyuncu, Oya Aydoğan’dan sonra Ayşen Gruda’nın cenazesinde cüzdanının çalındığını açıkladı.
Alço’nun “Eski kafalıyım, kredi kartı kullanmam” demesine itirazım yok. Ancak üç yıl önce başına gelmesine rağmen, yine içinde 5 bin TL olan cüzdanla cenazeye gitmesi bana tuhaf geldi.
‘İşte Benim Stilim’in Türkiye’ye hediyesi Bahar Candan da ‘2. Sayfa’da açıkladığı harçlığıyla hepimizi ezdi geçti:
“Eskiden evden 100-200 TL ile çıkıyordum, şimdi 3-4 bin TL’yle. Bazen bir hesap geliyor 1.5 K, deniz mahsullü makarna söyleyince 2 K oluyor hesap.”
Bin 500 TL yerine “1.5 K” diyene, “Milyonlar 2 bin 20 TL olan asgari ücretle geçim savaşı verirken, öğle yemeğine ‘2 K’ ödemekle hava atmak, neyin kafası?” diye sormak boşuna. Ne o anlar bu sorudan, ne de ‘yurdum insanı’ ilgilenir. Çünkü ona gülüp geçenlerin kafası, Arda Turan’la Berkay’ın ilk duruşmasına damga vuran “Bin TL” ile meşgul.
Şarkıcının “Aylık gelirim 300 bin euro” diyen Arda’ya gönderme yapmak için “Aylık kazancım bin TL” demesi olay oldu.
Bu yüzden davanın amacından çıkıp başka bir mecraya taşındığını anlayınca Berkay’ın,
Kanal D’nin tanıtımlarına başladığı, ama yayın tarihini açıklamadığı ‘Yüzleşme’ dizisinin seti için Alanya’ya gittim.
Ortakları Serdar Öztürk, İsmail Bayazıt ve Abdullah Buladı’yla kurdukları T Company’nin CEO’su yapımcı Bülent Turgut’un rehberliğinde dizinin çekildiği mekanları dolaştık.
Altuğ Küçük, Pelin Karamehmetoğlu ve İsa Yıldız’ın senaryosunu yazdığı, Ömer Faruk Sorak ve Burak Arlıel’in yönettiği ‘Yüzleşme’ başladığında seyircilerin, çekimlerin yapıldığı yerlere bayılacağının şimdiden altını çizeyim.
Yapım ekibi, olayların geçtiği Kalender adlı kasaba için öylesine müthiş bir dünya kurdu Alanya’da...
Antalyalı Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Antalya Büyükşehir ve Alanya Belediyesi’nin desteğiyle çekilen proje başlayınca izleyenlerin, “Alanya’da böylesine güzel tarihi konaklar mı var?” ve “Bu müthiş çiçek tarlalarını hiç görmedim” diyeceğinden eminim...
Reytingi yüksek diziler ve iyi gişe yapan filmlerin, çekildikleri yer için yarattıkları katma değer ortada. O yüzdendir ki, yapımlar, ‘soft power’ yani ‘yumuşak güç’ olarak görüyor dünya…
Dizinin çekildiği Oba Mahallesi ve Kaleiçi’ndeki restore edilmiş tarihi konaklar, Rubi Platinium Oteli ve lüks
Yıl 2001… Televizyonda yapımcı ve sunucu olarak çalışan genç kadın, İzmir’de Amerikalı eski bir askerle tanışır. Sevgililer çok geçmeden nikah masasına oturur.
Amerikalı emekli albayla, Türk televizyoncunun evliliğinde birkaç yıl sonra sorun başlar. Evlilikleri devam ederken damat işi gereği Irak’a gider.
Amerikalı damat, Türkleri çok sevmiş olacak ki, İstanbul’da tanıştığı bir başka Türk kadınla 2005 yılında Amerika’da evlenir.
John Arthur Williams’ın yeni eşi, evliliklerinin Türkiye’de de geçerli olması için Washington’daki Türk Büyükelçiliği’ne başvurur.
Nüfus nasıl onayladı?
İkinci eşin Amerikalı John’ın doğum belgesi ve nikah evrakıyla yaptığı başvuru, Türkiye’ye iletilir ve Nüfus Müdürlüğü’nce kabul edilir.
Nüfus Müdürlüğü, Türkiye’de halen resmi nikahlı eşi olmasına rağmen, aynı kişinin Amerika’da Türk kadınla yaptığı evliliği nasıl onaylar?
İlk kez bir partinin belediye başkan adaylarının tanıtım toplantısını yerinde izledim. “Antalya’nın Hizmetkarı” Menderes Türel’in tanıtım toplantısı için Antalya’ya gittim.
Çünkü Antalya; sadece turizm, sebze - meyve değil, sinema için önemli bir şehir. O nedenle Türel’in yeniden başkan seçilmesi halinde Antalya için planlarını öğrenmek istedim.
İş dünyasından Yıldırım Demirören, Ferit Şahenk, Kıvanç Oktay, Nihat Özdemir, Fettah Tamince, şov dünyasından Yavuz Bingöl, Necati Şaşmaz, Mustafa Erdoğan, medyadan Nazlı Çelik, Nagehan Alçı, Şebnem Bursalı, Ertuğrul Özkök, Mahmut Övür, Cengiz Özdemir ve Nermin Yurteri gibi tanıdıklar vardı Türel’in tanıtım toplantısında.
Türel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra birçok bakanın da katıldığı toplantıda 359 projesinden 9’unu tanıttı. Açıldığında “İnsanları ayrıştırır” diye eleştirilen “Kadınlar Plajı”nı, “Aksine bu plajdan bir yılda toplumun her kesiminden 1 milyon 400 binden fazla kadın gönül rahatlığıyla yararlandı” diyerek savunan Türel, şunları söyledi:
“Antalya’da Almanca, Rusça, Arapça konuşan herkesi turist sanmayın. Çünkü, dış göçte rekor kıran bir şehiriz ve onlar da Antalyalı. Ekmeğimizi turizm ve ihracattan
1993 yılında İngiltere’de James Bulger’ı (2) kaçırıp, işkence yaparak öldüren iki çocuk katilin hikayesini anlatan ‘Detainment’ (Alıkoyma), ‘En İyi Kısa Film’ dalında Oscar’a aday gösterilince, acılı anne isyan bayrağını açtı. Anne Denise Fergus, çıktığı televizyon kanallarında, kendilerinden izin alınmadan filmin çekilmesine tepki gösterdi ve yönetmen Vincent Lambe’ı başkasının acısını kullanarak kariyer yapmakla suçladı:
“Bu filmin çekilmesi ve şimdi Oscar’a aday gösterilmesinin beni ne kadar üzdüğünü ve tiksindirdiğini kelimelerle ifade edemem.”
Denise Fergus’tan özür dileyen İrlandalı yönetmen, “Filmle, 10 yaşındaki iki çocuğun bu kadar korkunç suçu nasıl işleyebildiğini insanlara göstermek istedim. İlgili aileyi çok daha önceden haberdar etmemiz gerekirdi” diyerek kendini savundu. Kabahatinden daha büyük, yönetmenin özrü... Bir anne için, iki yaşındaki çocuğunu katledenlerin yedi yılda özgür kalmasının yarattığı acıdan daha büyüğü, yönetmenin, “İzin almadık, hata yaptık” yerine filmle ilgili olarak aileyi çok daha önceden bilgilendirmek gerektiğini söylemesi. İnsan hakları ve telif yasasına saygı, bilgilendirmeyi değil, izin almayı gerektirmez mi? Türkiye’de böyle bir şey
‘Üçüncü Türden Yakın İlişkiler’ adlı oyunun galasında karşılaştık Cem Özer ve eşi Pınar Dura Özer’le... 2018’in son günlerini, çoğu yoğun bakımda olmak üzere, hastanede geçiren oyuncu, sağlığının gittikçe düzeldiğini, moralinin de yerinde olduğunu söyledi.
Dizilerde oynamayı özlediğini, birkaç proje için görüşmelerinin sürdüğünü, ama netleşen bir şey olmadığını anlatan Özer, ufuktaki tiyatro oyunuyla ilgili şu bilgiyi verdi: “Bu sezon ‘Bir Garip Orhan Veli’yi sahnelemek var gündemimde. Murathan Mungan’ın, şairin şiirlerini kurgulayarak yazdığı tek kişilik bir oyun.”
Özer’in yaşadığı ciddi sağlık sorununun müsebbibi, yönetmenliğini Sinan Çetin’in yaptığı ‘İstasyon’ filminin çekimindeki iş kazası.
Oyuncu, ayağındaki parçalı kırıktan oluşan ödemden kurtulmak için yapılan oksijen tedavisinde fenalaşınca yoğun bakıma alınmıştı.
Özer, taburcu olurken Çetin’in kendisine sigorta yaptırmadığından, hastanenin 80 bin TL’lik faturayı 40 bin TL borcu üstlenmeyip, “Cem, o sahnede dublör istemedi, ayağı kırılınca film yarıda kaldı, ben de mağdur oldum” diyerek ödemediği parayı cebinden verdiğinden dert yanmıştı.
Bunu gündeme getirince, o süreçte yapımcı Çetin’le yaşadıklarını,