Bana göre ‘Sümela’nın Şifresi Temel’ baştan sona komediydi, ‘Moskova’nın Şifresi Temel’de hem komedi var, hem tutkulu bir aşk. ‘Sümela’nın Şifresi Temel’, Vakfıkebir tereyağıyla yapılmış pilavsa, ikincisi yine Vakfıkebir tereyağıyla yapılmış pilav üstü döner
Devam filmi çekmenin avantajları kadar, kendine özgü riskleri de var. Bir kere seyircilerin çoğu, bir öncekiyle mukayese eder izlediğini.
Millet olarak şöyle de bir özelliğimiz var. Elimizdeyken kıymetini bilmediğimiz ya da bilemediğimiz değerleri, nedense hep gittikten sonra fark ederiz.
‘Nostalji aşkı’mız depreşir.
Yaşarken hakkını teslim etmediğimiz her şey, nedense uçup gittikten sonra güzelleşir.
‘Sümela’nın Şifresi Temel’ gişede iyi iş yapınca, ikincisi çekildi.
2005 yılında İstanbul Oyuncak Müzesi’ni kurarak bir ilke imza atan Sunay Akın, bir ilki daha başardı. Akın, Avrupa’nın 14 şehrinden 28 çocuk ve oyuncak müzesi temsilcisiyle akademisyeni İstanbul’da ilk kez biraraya getirdi
Merkezi İstanbul olan Avrupa Çocuk ve Oyuncak Müzeleri Birliği’nin (TOYCO) kurulmasına önderlik eden Sunay Akın, İstanbul’un Avrupa çocuk ve oyuncak müzelerinin ‘başkenti’ olmasını da sağladı.
Almanya, Fransa, İspanya, Hollanda, İtalya, Belçika ve Portekiz’in de aralarında olduğu Avrupa ülkelerinin müze temsilcileriyle Avrupa Müzeler Forumu (EMF) ve Avrupa Müzeler Akademisi (EMA) yöneticilerinin de katıldığı TOYCO’nun gala yemeği salı akşamı Esma Sultan’da yapıldı.
Yemeğe Haldun Dormen, Halit Kıvanç, Erol Evgin, Zeki Alasya, İlhan Şeşen, Ceyda Düvenci, Betül Arım, Ceyhun Yılmaz, Nasuh Mahruki, Halit Narin gibi ünlülerin yanı sıra Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın’la Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da katıldı.
Çocuk Fatih’in resimleri
Gecede Kültür ve Turizm Bakanı’na, Türk mitolojisi kahramanı Kübey Hatun’un bez bebeğini hediye eden Akın, Günay’dan çocuklar adına şöyle bir istekte bulundu:
‘Bir Zamanlar Osmanlı’da teleskopla yapılan gözetlemede, ekranda yuvarlak görüntü olması gerekiyordu. Ama öyle olmadı. Teleskop yerine dürbünden yansıyan klasik görüntü ekrana geldi. Dizinin geçtiği dönemde dürbün henüz icat edilmemişti
“Dürbün, 1894 yılında Carl Zeiss tarafından icat edilmiştir, fakat dürbün üzerine bilinen ilk uygulamayı yapan kişi teleskopun da mucidi olan Hollandalı optisyen Hans Lippershey olduğundan kendisi günümüzde dürbünün mucidi olarak bilinmektedir. Lippershey, dürbün konusundaki ilk çalışmalarını 1608 yılında yapmıştır. Hans Lippershey, (1570 Eylül-1619) Almanya’da doğup Hollanda’da yaşamını devam ettirmiştir. Teleskobu bulan kişi olarak kabul edilir.”
Teleskop ve dürbüne dair yaptığım araştırmadan aldığım notlar bunlar. Niye böyle bir çalışma yaptığıma gelince, sebebi şu:
TRT 1’de yayınlanan ‘Bir Zamanlar Osmanlı’nın pazartesi akşamı ekrana gelen bölümünde iki kişinin çalılıklar arasında birilerini gözetlediği bir sahne vardı.
Gözetleme yapanların elinde teleskop vardı.
Daha sonra ekrana onların gözünden gördükleri yansıdı.
Güneydoğu temalı film yapmak istediğini ve 8-10 milyon dolar bütçe ayırdığını söyleyen Nihat Özdemir, sinema dünyasında birçok insanın aporta geçmesini sağladı. Yapacağı iş için bir filmden 5-10 TL alanlar bile, söz konusu Özdemir’in filmi olunca 50 TL talep edecektir
Arkadaşımız Songül Hatırasu’nun işadamı Nihat Özdemir’le yaptığı söyleşiyi okur okumaz, aklıma gelen ilk şey şu oldu:
İşte şimdi yandı, başına bela açtı.
Niye mi?
Çünkü Özdemir, Güneydoğu’ya ilişkin bir film projesi olduğunu açıklayıp, şunları söyledi:
“Holdingimizin proje ve finansman işlerinden sorumlu kızım Ebru, sinemayla çok ilgili. Yurt dışı dahil hiçbir festivali kaçırmıyor. Bir sinema filmi yapmak istiyoruz. Bunun için 8-10 milyon dolar civarında bir bütçe ayırdık.
İz bırakacak, Türkiye’ye katkı sağlayacak bir proje üzerinde çalışıyoruz. Güneydoğu temalı olsun istiyorum bu film. Güneydoğu’daki insanların yaşadıkları, içinden gelenleri bulacağı, insani mesajlar veren bir film olsun. Ben sorunun ekonomik kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Bölgeye en çok yatırım yapan işadamıyım. Her gün üzülerek uyanıyorum. Bu filmi, kollektif üzüntümüzün, artık yeter demenin alt metni olarak, sadece Güneydoğu’yla
Her yıl film gösterimlerinin yanı sıra sinema adına bir dizi etkinliğe imza atan ‘Frankfurt Türk Film Festivali’nin bütçesi 100 bin euro. İstenince küçük bütçelerle de pekala eli ayağı düzgün bir festival yapılabiliyormuş demek ki!
Frankfurt Türk Filmi Festivali’nin bu yıl 12’ncisi gerçekleşti.
İlk defa takip ettim bu festivali.
Mezun olduğu Goethe Üniversitesi’nde halen yöneticilik yapan Hüseyin Sıtkı adlı Türkiye ve sinema sevdalısı bir akademisyenle, çoğu Almanya’da üniversitede okuyan gençlerden oluşan bir avuç gönüllünün çabasıyla gerçekleştirilen bir festival bu.
12 yıl önce 5 Türk filmini Almanya’da yaşayan sinemaseverlerle buluşturan ‘Türk Film Festivali’nde bu yıl gösterilen film sayısı 34.
Bunlardan 22’si uzun metrajlı Türk filmi.
Her yıl film gösterimlerinin yanı sıra sinema adına bir dizi etkinliğe imza atan ‘Frankfurt Türk Film Festivali’nin bütçesi ne kadar biliyor musunuz?
En çok psikopat hangi meslek gruplarından çıkar?
En az psikopatın çıktığı meslek grupları hangileridir?
Bu soruların yanıtını hiç merak ettiniz mi?
Kevin Dutton adlı sosyal etkileşim uzmanının yazdığı “Psikopatların Bilgeliği” kitabında var bu soruların yanıtı.
Son günlerde okuduğum yüzlerce kitap arasından en çok bu ilgimi çekti.
Çünkü psikopatların en çok çıktığı meslek grupları arasında gazetecilik de var.
Devlet Tiyatroları’ndan emekli olduğu için yeşil pasaportu olan Selçuk Yöntem Frankfurt’a girerken Alman polisiyle sürtüştü. Yöntem, polislerin yeşil pasaport sahibi bir Türk’e yaptıkları nedeniyle sabaha kadar sinirden uyuyamadığını söylüyor
Çarşamba gününden bu yana Frankfurt’tayım. 18 Kasım’da sona erecek ‘12. Türk Film Festivali’ için Türkiye’den de birçok oyuncu Frankfurt’a geldi.
Frankfurt’a gelenlerden bir kısmı vize ve girişte sorun yaşamazken, kimi sanatçılar vizesini geç aldı, Tolga Çevik gibi vize alamadığını söyleyip, festivale katılmayanlar da oldu.
Konsolosluktan vize almakla bitmiyor Almanya’ya giriş çilesi.
Alman pasaport polisinin yaptıkları karşısında Frankfurt’taki ilk gecesinde sinirden uyuyamayan Selçuk Yöntem’in yaşadıkları bunlardan biri.
Türkiye’nin Frankfurt Başkonsolosu İlhan Saygılı, konutunda bir veda yemeği verdi.
Askerler niye, 10. Yıl Marşı’nı yeniden düzenleyip, popüler etmesi karşılığında Kenan Doğulu’ya “Bedelli askerlik çıkana kadar dokunmayacağız sana” demediler de Mirkelam’ı seçtiler? Üstelik insanı gaza getiren ve düşmana korku salan bir şarkı 10. Yıl Marşı
Bir süredir dillendirilen, “Mirkelam, askerlerin bir projesidir” iddiasına gülüp geçiyordum düne kadar.
Çünkü bunun, ‘Bir 28 Şubat geyiği’ olduğu kanaatindeydim.
Ne zaman ki, kapatılan Refah Partisi’nin (RP) eski milletvekillerinden Hasan Hüseyin Ceylan, Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda “Mirkelam’ın ‘Her Gece’si Genelkurmay Psikolojik Harp Dairesi’nin parlattığı bir şarkıdır” dedi, kafam karıştı.
Acaba mı?
Zira eski bir milletvekili iddianın sahibi.