Mart 2012’nin “Genel olarak hangi ünlü ismin tavsiyesi sizin marka tercihinizde etkili olur?” anketinde Hülya Avşar’la Acun Ilıcalı, yine zirvede. Uğur Dündar’sa üç ay içinde 12 puan kaybedip, üçüncü sıradan 13’üncü sıraya geriledi. Şimdi çıksın biri bana bunu izah etsin?
Mediacat ve Ipsos KMG işbirliğinde yapılan ‘En Güvenilir Ünlü’ anketine bayıldım! Bu kadar mı güven verir ‘En güvenilir ünlü anketi’ insana?
12 ilde bin 200 kişiyle Ocak 2012’de yapılan anketle Mart 2012’de yapılan anket arasında ilk bakışta ciddi farklar yok gibi.
Ama detaylara bakınca bir yığın soru geliyor insanın aklına, bu anketin güvenirliğiyle ilgili.
Türk halkının en çok güven duyduğu ünlü Hülya Avşar değil de eskiden olduğu gibi Seda Sayan olsa, sonuçta ne Mediacat’ın bir yararı olur bundan ne de Ipsos KMG’nin.
Malum dizilerin çoğunda ‘ürün yerleştirme’ var. ‘Eser sahipleri’ izin vermediği sürece kanallar dizilerde ürün yerleştirmesi yapamayacak. Sadece bu da değil. Ekrana gelecek ‘bant reklam’ların yayınına da ‘eser sahipleri’ izin verecek
Kültür Bakanlığı, Türkiye’de telif haklarını düzenleyen 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda bir dizi değişikliğe gidiyor.
Yapılması planlanan değişiklikler ilk bakışta sadece ‘eser sahipleri’ni ilgilendiren bir konu gibi görünse de öyle değil aslında.
Müzik dinleyen, televizyon izleyen herkesi ilgilendiren konular var işin içinde.
Bir dizinin ‘eser sahipleri’ kimler? Senarist, yönetmen ve müziklerini besteleyen.
Artık ‘eser bütünlüğü esas’ kabul edilecek ve sahipleri izin vermedikçe-ister ‘yapımcı’ olsun ister ‘yayıncı’-eserler üzerinde en küçük bir değişiklik yapamayacak.
Murathan Mungan’ın 154 sayfalık kitabından 80 sayfasını ayırdığı aşka dair güzel sözlerini çok sevdim. Metis’ten çıkan ‘Aşkın Cep Defteri’nde yer alan ‘aşk’a dair yazdıklarının bazılarını sizlerle paylaşmak istedim...
Murathan Mungan, ‘Aşkın Cep Defteri’ adlı yeni bir kitap çıkardı. Mungan’ın kitabında ‘aşk’a dair yazdıklarını sevdim.
Murathan Mungan’ın aşk güzellemelerinden en beğendiklerimi sizlerle paylaşmak istedim:
* Aşk, her mekana kendi rengini verir. Dünya değişti sanırız.
* Aşk da bir nasip işidir. Herkese nasip olmaz.
* Aşk çoğu erkek için ‘mizah’, çoğu kadın için ‘dram’ konusudur. Her iki cins için de ‘trajedi’ olma konumunu gün gün kaybetmektedir. Çağımızda niçin ‘tragedya’ yazılmadığına bir gerekçe daha. Oyuncular yok ortada.
* Herkes kendi yaşadığını, herkesin yaşadığı sanır.
Aslında Uslu, başını TV dizilerinden kaldırıp reklamlara bir göz atsa, kadınlara saygısızlığın dik alasını görür oralarda. Gerçi görse de ‘laf salatası’ndan başka bir şey yapacağı yok ya! Uslu’nun Hitler’li şampuan reklamı konusunda ne yaptığına bakalım mesela?
Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde Medyanın Rolü Alt Komisyonu Başkanı. 59 harften oluşan bir titr. Fiyakalı duruyor değil mi?
‘Alt Komisyon’ yerine ‘Üst Komisyon’ olsaydı daha da fiyakalı olurdu.
Kim bu fiyakalı titrin sahibi?
AKP Şanlıurfa Milletvekili Zeynep Karahan Uslu.
Eylem ve söylemlerinden anladığım o ki TCEMRAK Başkanı Uslu, olaylara küçük bir pencereden bakınca fotoğrafın tamamını göremeyenlerden.
Bir konuda yazarken haber kaynağınız ne denli sağlam olursa olsun, delil koymadığınızda ortaya, bir yanı eksik kalır işin...
Aslında herkes bilir işin aslının öyle olduğunu...
Ama delilini koyamadığınızda ortaya, soru işaretleri takılır insanların aklına, “Acaba mı?” diye...
Ancak o delili elde etmek de kolay değildir.
Ortada bir usulsüzlük, bir yamukluk vardır, “alan memnun, satan memnun” olduğu için bilgi sızar ama delil çıkmaz dışarıya...
O yüzden vakt-i zamanında Türkiye’yi sarsan rüşvet olayının kahramanlarından Emlakbank’ın Genel Müdürü Engin Civan’a mahkemede, “Madem rüşvet verdim diyorsun, göster o zaman belgeni” deyince şöyle karşılık vermişti ona Selim Edes adlı işadamı:
“Rüşvetin belgesi mi olur?”
Ardahan Damal Kaymakam’ı ‘Saba’ filminin oyuncularını, Öykü Çelik’in odasında ‘alem yaptıkları’ gerekçesiyle özel idareye ait şantiyenin misafirhanesinden kovdu. Bu, kaymakamı ‘ahlak bekçisi’, Öykü Çelik’i ‘odasında alem yapılan kadın’ yapan bir tablo
“Odasına erkekler giriyor diye film ekibi kovuldu.” Habertürk’te Tülay Şubatlı imzasıyla yayınlanan haberin başlığı böyleydi.
Peki nerede ve nasıl olmuş bu? Haberde özetle anlatılan şu:
Yönetmen Erdal Rahmi Hanay, ‘Saba’ adlı yeni filminin çekimlerine memleketi Ardahan Damal’da başladı.
Kaymakam Mehmet Nuri Çetin, film ekibiyle yakından ilgilenip, onları özel idareye ait bir şantiyenin misafirhanesine yerleştirdi.
TFF’de ‘ikinci adam’ olarak görev yapmış birine yakışıyor mu bu? Yalanı ortaya çıkan Göksel Gümüşdağ hakkında mahkemenin ‘yalan beyan’dan, Trabzonspor’un da bir camiaya çamur atmaktan dava açması gerekmez mi?
“Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” derler. Göksel Gümüşdağ’ın, İstanbul Büyükşehir Belediyespor’un eski başkanı sıfatıyla mahkemede yaktığı mumsa akşam olmadan söndü.
‘Şike dosyası’nda adı geçmesine rağmen aylarca Türkiye Futbol Federasyonu’nda Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Gümüşdağ, ne demişti ‘şike davası’nın duruşmasında?
“Fenerbahçe maçında tam kadro oynadık. Beşiktaş’la kupa finali oynadıktan sonra geç saatlerde İstanbul’a döndük. Trabzon maçına takımın yüzde 70’i gitmedi. Biz Fenerbahçe maçına tam kadro çıkmışız. Trabzon maçına takımın yüzde 70’i gitmemiş, ama Trabzon maçını kimse sormuyor.”
‘Takım’dan kasıt nedir?
Toplumun hassas dengeleri ya da insanların sinir uçlarına dokunacak konularda sörf yapmak yeter. Yaratıcılık yerine kolaycılığı seçenler şunu iyi bilmeli ki, kızdırdığınız insanların şikayeti üzerine yüzünüze inecek ‘yargı tokadı’nı da hesaba katmak gerek
Ünlü reklam ajansı M.A.R.K.A.’nın kreatif direktörü Hulusi Derici, ‘Marketing Türkiye’ aracılığıyla yanıt vermiş benim gündeme getirdiğim Hitler’li şampuan reklam filmi için yapılan eleştirilere.
Reklam konusunda ikiye ayrılır insanlar.
Bir grup, “Reklamın, iyisi kötüsü olmaz; reklam reklamdır” der.
Benim de dahil olduğum gruptakilerin savunduğu tez şudur:
“Reklamın da iyisi var, kötüsü var. İyi reklamın yararı, kötü reklamın zararı olur.”