Hep aklına eseni yapıyor

18 Ocak 2015

2014’ü Cem Yılmaz aşkıyla kapatan Ayşe Hatun Önal, yeni şarkısı “Güm Güm” ile bir kez daha ortalığı gümbürdetiyor. 10 sene önce “Çeksene elini, kırıcan mı belimi?” derken kendinden ve şarkısındanne kadar emindiyse, şimdi de öyle...

Geçtiğimiz yıl FIBA Basketbol Şampiyonası’nda bir şarkı duymaya başladık; “Çak bi smaç şimdi potaya” şeklinde sözleri olan. İnsanı anında yakalayan bir şarkıydı da söyleyen kimdi? Bolca Deniz Arcak tahminine, birkaç da Gökçe iddiasına rastladım. Tabii bu benim çevremin konuyla ilgili cehaletinden de olabilir, bilen çıkmadı. Halbuki bu duyduğumuz, 2003 yılında “Kırıcan mı belimi, çeksene elini” diyerek insana “Allahım, sinir de oluyorum ama neden dinlemeden duramıyorum?” dedirten Ayşe Hatun Önal’ın ayak sesleriydi.

Elektronik müzik sevenlerin hayli tuttuğu “Sustuysam” albümünden, özellikle de “Kalbe Ben” şarkısından sonra altı yıl susmuştu sahiden. Ve Alper Narman-Onur Özdemir imzalı “Çak Bi Selam” single”ı ile çıkagelmişti. O şarkı ve klip çoktan ilgili mercileri sallamaya başlamıştı, bizim “nihayet” duyduğumuz 12 Dev Adam şarkısı da bunun sözlerinin basketbola uyarlanmış versiyonuydu. Sırada ise yeni albüm, yeni aşk, yeni Ayşe Hatun Önal

Yazının Devamı

KÖTÜLÜKTE SINIR YOK

16 Ocak 2015

Sinemada, televizyon dizilerinde kötü karakterlerin hem oynayan hem izleyen için cazip olduğu kesin. Melek huylu ‘Pamuk Prenses’lerin iyilikleri değil, kötü kalpli kraliçenin entrikaları, bir hikayeyi izlenir kılıyor. Bu yüzden bizim dizilerimizde de formül hiç değişmiyor: İyi insanların hayatına bir iki tane yılan sal, gerisine karışma.

İNSAN OLDUĞUNA İNANMALIYIZ!
Ama işte kötü karakter yazmak ve oynamak da aslında o kadar kolay bir şey değil, olmamalı. Arada sırada beklenmedik şeyler yapmalı, zaman zaman onun da içinde iyi bir taraf olduğuna, sevdiği, kırıldığı, üzüldüğü anlar olduğuna inanmalıyız ki, bir karikatür değil insan olsun. Yoksa heyecan değil, bıkkınlık yaratıyor izleyende.
Son dönemin en tutku yaratarak izlenen dizisi ‘Paramparça’daki korkunç hala ‘Keriman’ gibi mesela, ki ben de aslında ona can veren Nursel Köse’nin gerçekten iyi bir oyuncu olduğunu düşünüyorum.
Fakat kadın o derece hain, vicdansız ve herkese karşı sevgisiz ki, artık ondan gelecek kötülüğün bir haber değeri yok.
Aynı şekilde, zavallı ‘Gülseren’in (Nurgül Yeşilçay) büyüttüğü ve taparcasına sevdiği ‘Hazal’ın para pul merakını anlayabiliyoruz tabii ama yıllar yılı anne bildiği kadına

Yazının Devamı

BiR CÜMLE HAKKINIZ OLSA

13 Ocak 2015

‘Size tüm dünyaya duyurabileceğiniz tek bir cümle hakkı verseler o cümle ne olur?’, ‘En son ne zaman sesinizi tüm dünyaya duyurmak gibi bir istek duydunuz?’, ‘Falanca, seni seviyorum, benimle evlenir misin?’den söz etmiyorum. Sahiden tüm dünyayı ilgilendirebilecek, kurduğunuzda küçücük de olsa bir şeyin değişeceğine inandığınız cümle...
Bu soruyu, ‘Artık Hayallerim Var’ adlı belgeselde Antakyalı bir genç kızdan duydum. Kafalarındaki bütün dar kalıplar, sınırlar, köşeler ve nasırlarla karşısına dikilen ‘basın mensuplarına’ soruyordu. Koca koca adamlara kallavi bir hayat dersi veriyordu aslında… Almayacakları belli olsa da...
Şimdi hikayenin başına gidelim. Türkiye’nin altı ilinden 72 öğrencinin katıldığı FilmTurkey adlı bir proje var. Artvin, Edirne, Antakya, Mardin, Sivas ve Konya’dan seçilen bu öğrenciler önce sinemayı öğreniyor, sonra kendi kentlerinin filmlerini çekiyorlar. Bu filmler festivallerde gösterilirken, 18 öğrenci de hocaları Nefin Dinç’le birlikte ABD’ye sinema eğitimi almaya gidiyor. Atlantik Film ile State University of New York Fredonia’nın ortak projesi bu.

Film Turkey projesi kapsamında liseli ve üniversiteli gençler 18 film çekti. Filmler, ABD’de ve

Yazının Devamı

Âlem bu ve kral o...

11 Ocak 2015

Bu hafta dördüncü sinema filmi “Mucize” ile bir kez daha gündeme oturan Mahsun Kırmızıgül’ün hayatı kesin çizgilerle ayrılan üç bölümden oluşuyor. Tıpkı filmlerindeki gibi, bol karakterli, bol aksiyonlu ve değişimli bir hikaye onunki...

Yanık bir ses, şarkı söylerken kaşları ortada birleşen bıyıklı bir delikanlı ve garibanlığın kitabını yazmış sözler... Kah zengin arabalarına benzin dolduruyor, kah inşaattan koşup kurtardığı araba çarpan kızın ablası tarafından hor görülüyor... Kendisi hep saf, mert Anadolu delikanlısı... Gelgelelim Âlem kötü. “Köylü benem, garip benem/Âşık benem, mahsun benem” diye diye âlemin krallığına talip olan da yine o.

Belki Mahsun Kırmızıgül’ün şu an anılmak istediği görüntüler bunlar değil ama ne yapalım ki bu toplumun hafızasına düşen ilk kareler bunlar onunla ilgili. Bu şu anda gişe rekorları kıran dördüncü sinema filmine imza atmasına elbette engel değil ama hayatının en az üç bölümden oluştuğu gerçeğini değiştirmiyor. Tıpkı filmlerindeki gibi,
bol karakterli, bol aksiyonlu ve değişimli bir hikaye onunki... Kendi deyişiyle
10-0 yenik başlasa da sonu sahiden saltanata varan bir hikaye...

13 yaşında dayısının oğluyla evlendirilip

Yazının Devamı

‘TEK DERTLERi İNSANLARI GÜLDÜRMEKTi’

9 Ocak 2015

Paris’te mizah dergisi Charlie Hebdo’ya düzenlenen korkunç, vahşi, insanlık dışı saldırı dünyanın her yerinde bir parça vicdanı olan herkesi perişan etti. Oradaki her biri birer deha olan, kıymetli insanları tanımanız gerekmiyor, ne kadar önemli bir kayıpla karşı karşıya olduğumuzu anlamak için... Mizahın ne kadar ‘saf’ bir şey olduğunu bilmeniz yeterli.
Bütün derdi dünyayı bir parça yaşanılır bir yer kılmak, birilerini güldürmek olan insanlar katledildi orada dün. Bu kadar masum bir eylemdi, bütün suçları.
Hani şu bizim ekranlarımızda da lafı eğip büken kıymetli yorumcularımız, “Tabii, dini değerlerin de gözetilmesi, halkın hassasiyetleri” falan filanıyla Charlie Hebdo çizerlerine bir kabahat atfedip sonra “Ama tabii ki bunun cezası ölüm mü olmalıdır? Elbette hayır” diye ‘medeni’ bir noktaya bağlıyorlar ya sözü, hayır efendim, laf kalabalığına gerek yok. Orada son derece masum, insanın özüne dair bir şey katledildi. Nokta.

PHILIPPE VAL’IN GÖZYAŞLARI
Derginin eski editörü Philippe Val’in gözyaşları içinde verdiği bir röportaj var, France Inter’e... Konuşamıyor ağlamaktan, “Bütün arkadaşlarımı kaybettim” diye katılarak giriyor söze, ama bir yandan da o kadar önemli

Yazının Devamı

‘ŞARKILARLA FiLMLER’DEN KALANLAR...

6 Ocak 2015

Cumartesi gecemiz Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı yararına düzenlenen ‘Şarkılarla Filmler’ konseriyle renklendi. Kanal D, aralık ayında Zorlu Center’da düzenlenen konseri yayınladı.
Türk Sineması’nın da 100’üncü yılıydı ya, ‘Hababam Sınıfı’ndan ‘Eşkıya’ya, ‘Arkadaş’tan ‘İstanbul Kanatlarımın Altında’ya tam bir müzikli Türk Sineması tarihi izledik. Her koşulda çok keyifliydi.
Fakat gecenin en sonunda bıraktığı etki, “Hiçbir oyuncumuz mu şarkı söyleyemiyor?” oldu. Tamam, bu bir hayır konseridir, onların da asıl işleri oyunculuktur, şahane sesler beklemiyoruz hiçbirinden... Ama asgari bir kulak bari? Oyuncu kulağı olan insandır, bir ses eğitimi de vardır diye biliyorum ben.

Performanslar kötüydü
Tek tek isim vererek kimseyi rencide etmek değil niyetim, birkaç istisna dışında genel olarak kötüydü. Kaldı ki, aralarında daha önce şarkı söylerken duyduğum, dolayısıyla pekala söyleyebildiğini bildiğim isimler de var. Herhalde diyorum heyecandan ve belki de yeterince prova yapmamaktan oldu...
Bu arada, Şebnem Bozoklu ve Erkan Kolçak Köstendil ne kadar tatlı bir ikili oldu, ‘Arabesk’te Müjde Ar ile Şener Şen’in söylediği ‘Pembe Sevda’yı seçmişler. Böyle matrak şarkılar

Yazının Devamı

‘VE PERDE’ iÇiN HENÜZ ERKEN

2 Ocak 2015

‘Olgunluk çağı’na ulaşmış, fakat şöhretini koruyan bir aktris; Maria Enders... Hâlâ peşinde röportaj için bekleyen gazeteciler, sıraya dizilmiş birkaç senaryo ve yüzüne bakmadığı reklam teklifleri var. Bir de bütün bunları düzenleyen genç asistanı...
Ünlü oyun yazarı ve yönetmeni Wilhelm Melchior’a verilecek ödülü almak üzere yoldalar, trende. Wilhelm, Maloja Sils Maria’da karısıyla münzevi bir hayatı tercih ettiği için ödülü almak sevgili oyuncusu Maria’ya düşüyor. Ona henüz 18’inde yeni yetme bir oyuncuyken ‘Maloja Yılanı’ adlı oyununda başrol vererek kariyerine parlak bir başlangıç yapmasını sağlayan Wilhelm’in yeri çok özel Maria’da.
Fakat daha tören yerine varmadan ölüm haberi geliyor yazarın. Oyununa ilham ve isim kaynağı olan yılan şeklindeki bulutlara bakan vadide yaşamını noktalamaya karar vermiş.
Gencecik bir kızken, orta yaşlı Helena’yı baştan çıkaran Sigrid’i oynayan Maria’ya ise adeta bir miras bırakmış: Bu kez yaşı gereği Helena rolünü...
Oyunun yazıldığı evde genç asistanı Valentine (Kristen Stewart) ile karşılıklı Helena ve Sigrid’i okumak, Maria’nın bütün dengesini alt üst ediyor. Nefret ediyor Helena olmaktan. İçten pazarlıklı, çıkarcı, patronu

Yazının Devamı

HARiKA DiYENLER DUYARSIZ MI?

30 Aralık 2014

Hiçbirimiz mutlu değiliz, hiçbirimiz...
İnsanın yeni bir yılı karşılarken hissedebileceği heyecanlar uğramıyor hayatımıza.
“Takvimde bir sayfadan ötekine geçerken neden heyecan duyacakmışız ki?” de bir bakış açısı ve doğru da. Ama vesiledir, döner bakarsın geçirdiğin 12 aya, dört mevsime...
Neler katılmış hayatına, kimler gelmiş sürprizleriyle…
Ve kimler çekip gitmiş geldiği gibi...
Daha hafif hissediyor musun şimdi, yoksa ağırlığını bırakıp mı gidiyor bu sene omuzlarına...

Yazının Devamı