Daha da vahşi bir ‘tanrı’

1 Kasım 2019

DasDas’ın yeni oyunu “Vahşet Tanrısı” seyirciyi kendi içindeki hayal kırıklıkları, yanılgılar, fiyaskolarla yüzleştiren acımasız bir komedi

İnsan garip bir varlık gerçekten. Dünyanın en acıklı ve en çok kendisininkine benzeyen hallerini kahkahayla gülerek izliyor. Anlatılan hep başkasının hikâyesiymiş gibi. Herhalde hayata katlanmanın başka yolu yok.

Konuk olduğumuz ev, Paris’te üst orta sınıf bir ailenin evi. Sade ve zevkli bir oturma odası, sehpada kalın ciltli sanat kitapları, cam vazoda taze laleler. Ev sahipleri birbirlerine olabilecek en nazik biçimde davranan bir karı-koca; Veronique ile Michel. Misafirler ise kapıdan adım attığı andan itibaren cep telefonuyla çok mühim işlerini halletmeye çalışan avukat Alain ile karısı Annette.

Bu iki medeniyet timsali, örnek çiftin burada toplanmasının bir amacı var: 10 yaşındaki oğulları birbirleriyle kavga etmiş, biri diğerinin yüzüne sopayla vurarak bir dişinin kırılmasına, diğer dişinin sinirinin zedelenmesine sebep olmuş. Anne babaları da olgun birer yetişkin olarak konuşup bu konuyu halletmeye niyetliler.

Başta her şey

Yazının Devamı

Kuşları öldürmeden sevinemez miyiz?

31 Ekim 2019

Salı akşamı işten eve dönmüşüm, televizyon karşısında oturmaktayım. Birdenbire ne olduğunu uzun süre anlayamadığım bir gümbürtü koptu. Koptu derken, kopup bitmedi. Koptu ve devam etti. Gümbür gümbür bir ses, top atışı mıdır, çatıya iniş yapan jet uçağı mıdır, evet saçma ihtimaller ama insan gece vakti ev sarsılmaya başlayınca pek hayırlı bir şey getiremiyor aklına. Basbayağı pencereler zangırdıyor ve biz ülkece ürkütücü ihtimallere hiç yabancı değiliz.
En nihayet salim kafayla düşünüp tahmin yürütüyorum ki havai fişek sesleri bunlar. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlanmakta çünkü.

Öncelikle şunu belirtmek isterim, konunun kutlanmasından son derece mutlu olduğum Cumhuriyet Bayramı’yla hiçbir ilgisi yok. Hayatımızda sapla saman çoktandır birbirine girdiği için bunu belirtme ihtiyacı duyuyorum, çünkü sosyal medyada bunu dile getirmeye kalkışanlar Cumhuriyet düşmanı ilan ediliverdiler dün.

Hayır, konu Cumhuriyet değil, havai fişek. Düğünlerde atılınca “Aman

Yazının Devamı

Çöl ortasında ölüm yolculuğu

28 Ekim 2019

İnsanın kendi konfor alanını bırakıp bir hayalinin peşinden bilinmezliklere doğru gitmesi kolay bir şey değil. Çoğumuz için hep hayal olarak kalıyor o tek yöne alınacak bilet, o otostopla çıkılacak dünya turu, o satıp savıp çekilip çıkılacak kapı. Bunun verdiği kıskançlıkla olsa gerek ki, yapabilenlere de hep kuşkuyla bakıyoruz. Kim bilir hangi odaklardan sağlanmış imkânları vardır, ne gibi çıkarları vardır, yoksa insan deli mi parasız pulsuz düşsün yollara?

Hâlbuki bazı insanlar o kadar deli oluyorlar. Ya da hayatın malın mülkün emrine teslim edilemeyecek değerde bir şey olduğunu bilecek kadar akıllı.

Fotoğrafçı ve gazeteci Hasan Söylemez’in adını o ‘akıllı - deli’lerden biri olduğu için duyduk. 2010 yılıydı, 27 yaşındaydı, cebindeki parayı çocuklara dağıttığını, banka kartlarını kırıp sıfır lirayla bisiklet turuna çıktığını okuduk. 10 bin kilometre pedal çevirerek Türkiye’yi dolaştı ve deneyimlerini “Hayata Yolculuk” adlı kitabında anlattı.

Sıcak evlerinde bilgisayar başında oturanların hoşuna gitmedi bu durum.

Yazının Devamı

‘Yokluğundan yakınmıyorum, demek ki var vicdanım’

25 Ekim 2019

Canan Ergüder ve Kenan Ece’nin oynadığı “Hipokrat”, şüpheli ölümlere karışan iki doktor üzerinden “vicdan muhasebesi” denen kavramı masaya yatırıyor

İnsanlardan kendilerini tanımlamalarını isteseniz, genelde olumlu özelliklerini sayarlar. İyi kalplidirler, merhametlidirler, yardımseverdirler. En kötü huyları? Uzun bir sessizlik ve cevap: “Hiç yalan söylemeyi beceremem”. “Ha bir de çok safım, herkese hemencecik güveniveririm”. Bu yani kötü huyları. Yalancılar, riyakârlar, hırsından önüne çıkanı ezip geçenler, asanlar, kesenler hep başkaları. “Üzerinize afiyet ırkçıyımdır ben” diyene rastladınız mı hiç mesela? Yok, “hümanist”iz hepimiz. Ama eminim içinden “Şu Suriyeli çocuklardan üçü beşi eksilse ne fark eder ki?” diye geçiren birilerini tanımışsınızdır. Yok siz değil tabii, başka birileri. Ya da fikren karşı olduğu birinin ortadan kalkmasında sakınca görmeyen birini tanımışsınızdır belki. Sorsanız “bütün

Yazının Devamı

İnsan sevmeyenleri dost edinmeyin

24 Ekim 2019

Bundan bir tepki doğması, birilerinin fotoğrafını çekip sosyal medyada dolaştırması, birilerinin haklı olarak buna kızıp köpürmesi, ortaya eksikliği çekiliyormuş gibi yeni bir “ikiye ayrılıp birbirimizi yeme” mevzuu çıkması amaçlanmasa Konya’da o afişler otobüs duraklarına neden asılsın, değil mi?

Ne oldu, birdenbire Müslümanların Yahudilerle fazla içli dışlı olup din değiştirdiği, kiliselerin Müslümanlarla dolup taştığı mı gözlendi? Ne gibi bir gizli tehlike sezildi de Anadolu Gençlik Derneği (AGD) ve Milli Gençlik Vakfı (MGV) -de’leri da’ları bile ayıramayacak kadar acil olarak- “Hıristiyanları ve Yahudileri dost edinmeyin” yazılı afişler bastırmak istedi? Bundan hayırlı bir sonuç umulabilir mi? En iyi ihtimalle işte şu anda olduğu gibi tartışmalar, itirazlar, itiş kakış doğar, Müslüman ve Yahudi arkadaşlarımızın kalbi kırılır, canları sıkılır, daha ürkütücü olan da kendi memleketlerinde kendilerini güvende hissetmeyecekleri saldırılara maruz kalabilirler. İyi bir şey çıkamaz yani bu

Yazının Devamı

Ben haklıyım, rekabet haksız

21 Ekim 2019

Bu “haksız rekabet” denen şeyin bizdeki algısında bir sorun var. Tüketici her neyi tercih ediyorsa, hangi hizmete - mala daha ucuza, daha uygun koşullarda, daha güvenli şekilde ulaşabiliyorsa, orada “haksız rekabet” var.

“Acaba neden beni değil de bunu seçiyorlar, nerede hata yapıyor olabilirim, neleri düzeltirsem kendimi tercih edilir kılarım?” gibi sorgulamalara elbette mahal yok. “Ben bununla rekabet edemiyorum, e ben haklıyım, demek ki bu haksız rekabet”. Çözüm ne? Yasaklamak!

Taksiciyim, arabama binmeye kalkışan müşteriyi dövmekten beter ediyorum, gideceği yere götürmemek için elli takla atıyorum, orası yakın, burası uzak, şurası yoğun diye beğenmiyorum, beğendiklerimi olabilecek en dolambaçlı yollardan götürüp kazıklıyorum. Arabam bakımsız, pis kokuyor, sigara içiyorum, benzin yakmasın diye klimayı açmıyorum, temiz pak ve insana iyi davranılan Uber diye bir şey çıkıp yolcular oraya kayınca veryansın ediyorum: Haksız rekabet! Yasaklansın!

Seyahat acentesiyim, bire aldığım hizmeti 10’a satıyorum, vaatlerimle

Yazının Devamı

Yılmaz’ın iki “gemi”si

17 Ekim 2019

Cem Yılmaz’ın sinema- sıyla ilgili izleyicide bir bölünme vardır malum. Bir “Her Şey Çok Güzel Olacak” ve “Hokkabaz”cılar vardır, bir de “diğerleri”ni sevenler, işte “G.O.R.A”cılar, “A.R.O.G.”cular, “Yahşi Batı”cılar... Kendisi de 2015 yılında yaptığımız röportajda sinemasının “Bir ondan bir ondan formülüyle” ilerlediğini söylemiş ve hayalini “İkisinin ortak paydasını anlayacak seyirci kalabalığının oluşması” diye açıklamıştı.

Bu hayal ne kadar gerçek olabildi bilemiyorum ama şu an acilen o seyirci kalabalığına ihtiyaç var çünkü Cem Yılmaz’ın yarın gösterime girecek olan “Karakomik Filmler”i bir anlamda iki kategoriyi bünyesinde buluşturuyor. Nasıl yapıyor bunu? Denenmemiş bir formülle; 60’ar dakikalık iki apayrı filmi izleyiciye tek biletle, tek seansta sunarak. Devamı da gelecek, dört buçuk aylık çalışmayla ortaya çıkan dört filmin diğer ikisi de ocak ayında gösterime girecek.

“Karakomik Filmler”in ilki, diğer

Yazının Devamı

İran’da kadınlar tarih yazdı

14 Ekim 2019

"İran’da kadınlara izin çıktı". “İran futbolunda tarihi gün, İran hükümeti kadınların İran - Kamboçya maçını izlemesine izin verince beş bin kadın stadyumda yerini aldı”.

Baştan söyleyeyim, doğru başlığın “kadınlara izin çıktı” ya da “futbolda tarihi gün falan değil, “İran’da kadınlar tarih yazdı” olması gerektiğini düşünüyorum. Öyle oldu çünkü. Kırk yıllık manasız bir yasak, onunla kanıyla canıyla mücadele eden kadınların çabasıyla kalkmış oldu. Üstelik maalesef sözün gelişi değil, gerçekten “canıyla”.

Olaylar ağustos sonunda, futbol sezonu başlamak üzereyken patlak verdi. İran Futbol Federasyonu, yasak olmasına rağmen stadyuma erkek kılığında girip maç izleyen kadınların tespit edilmesi için Devrim Muhafız-ları’ndan yardım istedi. Yakalanan altı kadın tutuklandı, başta Özgür Kadınlar olmak üzere çeşitli kadın dayanışması grupları eyleme başladı.

Uygulanan haksızlık, aktivist grupların yazdığı mektupla FIFA’ya ulaştı, FIFA İran Futbol

Yazının Devamı