Kadın olmayı da erkekler bilir

28 Şubat 2019

İki gündür sosyal medyada fır dönüyor ama görmeyenler için bir afiş tarif etmek istiyorum: Söz konusu afiş 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle düzenlenen bir etkinliğe ait. Başlığı “Kepez’de Kadın Olmak”. Rengi tabii ki pembe, şeker pembe. Bebeklikten itibaren “cins-i latif” ile özdeşleştirilen, büyüyüp kadın olmakla da kurtulamadığımız o “saf-naif-tatlı” renk. Mümkünse hepimiz pembe otrişlerde yaşasak, ne güzel olacak.

Hepsi bu değil, bu pespembe dünyada 8 Mart’a özel bir logo tasarlanmış, içinde yanlışlıkla iliştirilmiş gibi kalan bir “Venüs sembolü” artı var, ama neyse ki etrafındaki melek kanatları meseleyi pamuk şeker kıvamına getirmeyi başarmış. Belli ki ciddi bir durum yok ortada, bir tür bebek evi atmosferi deneyimleyeceğiz.

Gelelim katılımcılara; Kepez Belediyesi tarafından düzenlenen etkinliğin moderatörü Doç. Dr. Mehmet Şahin. Beş adet de konuşmacı var. CHP Kepez Belediyesi Başkan Adayı Birol Arslan, Ak Parti adayı Alper Altınok, MHP adayı Serkan Ön, DSP adayı Erhan Özel ve de bağımsız aday Gökhan Bayram.

Tekrar başlığa, logoya ve isimlere bakıyoruz. Hayır, bir yanlışlık yok; beş erkek belediye başkan adayı bir erkek yönetici önderliğinde oturup “Kadın olmak”

Yazının Devamı

Neden öldürdün?

25 Şubat 2019

Siz de görmüşsünüzdür büyük olasılıkla, Leman Sam’la düet yaptığı videosunu. Mobilya müzik severdi, sahneye bayılırdı. Bir bakmışsınız Nükhet Duru’ya eşlik etmek için Off Gümüşlük sahnesinde, bir bakmışsınız Caz Festivali’nde, İlhan Erşahin’in orkestrasına katılmış.

Konuk sanatçı olsun, çıksın şarkı söylesin, insanlarla oynasın, Limon’a uğrasın, arkadaşlar edinsin, akşamları onları evlerine kadar yolcu etsin, ‘itten kopuktan’ (iki ayaklısından) korusun, böyle bir hayatı vardı. Boylu poslu, uzun bacaklı, fıstık gibi bir kızdı. Karnı tok, sırtı pek, seveni çok, mutlu bir hayvandı. Gümüşlük’teki arkadaşlarının en meşhurlarındandı.

Hayatı hayvanlarla paylaşmanın kıymetini bilen herkesin mahallesinde arkadaş bildiği, iki gün görmese merak ettiği sokak kedileri, köpekleri vardır ya, Gümüşlük’te bu arkadaşlık bağı biraz daha sıkıdır. Ben sadece yazlarımın bir bölümünü orada geçirdiğim halde adıyla sanıyla bildiğim, yıl içinde merak edip özlediğim, kavuşunca sevindiğim köpek dostlarım var mesela, Gümüşlük’te yaşayan. Onlar oranın ‘sakin’leri, ben misafiri.

Ve biz bu hafta oradaki arkadaşlarımızdan on bir tanesinin ölüm haberini aldık. Aralarında Mobilya’nın da olduğu dokuz köpek, iki de

Yazının Devamı

Gitmek mi zor kalmak mı?

22 Şubat 2019

Öykü Karayel ve Reha Özcan’ı bir araya getiren “Terk”, modern insanın bitmeyen çelişkisine; özgürlüğüyle sevme sevilme isteğini bir potada buluşturamamasına dair hepimize son derece aşina şeyler söylüyor...

H=avalı ve şık bir muayene odası, bir o kadar havalı ve şık doktor. Ceketi, yeleği, gözlüğü, düzenli ‘süsü verilmiş’ asi kıvırcık saçlarıyla dış görünüşüne düşkün olduğunu anladığımız bir terapist. Tahminen 50 yaşlarında.

Beresinden taşan pembe saçları, şortu, file çorapları ve postallarıyla asi ‘süsü verilmiş’ bir genç kız. 25 yaşında. Kırılgan bir kalbi sert ve alaycı bir kabuğa sarmış, geçmiş adamın karşısına en mahrem şeylerini anlatıyor. Bulabildiği en şoke edici, irkiltici hatta rahatsızlık verici sözcükleri seçerek. Adamı ne kadar tedirgin ederse amacına o kadar ulaşmış olacak gibi bir hali var. Ona “sevgilim” demeyen sevgilisini, güvenip kendini teslim edemediği için yoluna girmeyen ilişkisini, bağlanmaktan korktuğu için zevk almak istemeyişini anlatıyor motor takılmış gibi. Karşısındakine tepki verme, itiraz etme hakkı vermeden.

Terapistin ise kaçmak geliyor içinden. “Siz belli ki yanlış gelmişsiniz, size lazım olan bir ilişki terapisti, buyurun bu da kartı” deyip kapıyı

Yazının Devamı

Kabul görmeyen cinsiyet eşitliği

21 Şubat 2019

Bazen bazı kötülükler hayırlı sonuçlar doğurur ve bu ufak da olsa bir tesellidir. Ülkemizin yüz karası kadın cinayetlerine dair farkındalığı artıran Özgecan Aslan cinayetinden sonra 2016 yılının 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından Tutum Belgesi adıyla üniversitelere gönderilen Toplumsal Cinsiyet Eşitliği projesi gibi mesela.

Neler içeriyordu bu proje? Yükseköğretim kurumlarında kadına yönelik şiddet ve tacize karşı neler yapılabileceğine, üniversite yerleşkelerinde güvenli bir ortamın nasıl hazırlanabileceğine dair afişler, kitapçıklar hazırlanıp seminerler düzenlenmesinden zorunlu veya seçmeli bir dersin konulmasına kadar bir dizi öneri.

Aradan geçti iki sene, YÖK Başkanı Yekta Saraç gelinen süreçte “bu kavrama murat edilenin dışında farklı anlamlar yüklendiği ve bu yüklemeler toplumsal değerlerimiz ve kabullerimizle mütenasip olmadığı, toplumca kabul görmediği” için tutum belgesinden “toplumsal cinsiyet eşitliği” kavramını çıkarmaya karar verdiklerini açıklıyor. Artık “Türk toplumunun aile kavramı başta olmak üzere sahip olduğu üstün değerler” öne çıkarılacakmış.

Bu karardan şunu mu anlamalıyız? Bu “üstün değerler” kadının erkekle eşit haklara sahip

Yazının Devamı

Süresiz evlilik mağdurları

18 Şubat 2019

1990’lı yılların ortalarıydı, Nurseli İdiz’in Prizma diye bir haber programı vardı, ben de mesleğe yeni başlamış bir muhabirdim, biz bir konuyu tartışmaya açmaya niyetlendik: Boşanma halinde evlilik süresince edinilmiş malların eşit paylaşımı meselesini. Gidiyoruz, toplumun çeşitli kesimlerinden insanlara soruyoruz; nasıl olmalı bu paylaşım?

Kafamızda da çalışan kadınlar kadar, emekleri görünmez kabul edilen ev kadınlarının da hakkının teslim edilmesi var. Belki para kazanmamış olabilir ama kocası dışarıda çalışırken o sekiz saati kesin geçen ev içi mesai süresiyle bunu fazlasıyla hak eder, bu cevabı bekliyoruz. Özellikle de kadınların çalışma hayatına katılma konusunda karşılaştıkları çifte standartlar göz önünde bulundurulduğu zaman.

Prof. Dr. Aysel Çelikel de var soruşturmamıza katılıp cevap verenler arasında, dönemin ünlü sanatçıları da, halktan insanlar da. Şuna son derece şaşırmıştım, o kalender tavrıyla “Ceketimi alır giderim,” diyen sevgili Ahmet Kaya dışında çok fazla erkek destekçimiz çıkmamıştı. Hele hele şimdi adını vermeyeceğim, her daim “emek”ten yana, “adalet”ten yana önemli bir şair ve yazarımızın konuyla ilgili boşandığı eşiyle konuşmamızı engellemeye çalıştığını

Yazının Devamı

Alice siber diyarda

15 Şubat 2019

Dev kadrosuyla “Alice”, insanı bir buçuk saatliğine dünyadan koparıp sihirli ormanda gezdiren cinsten bir müzikal.

Çocukluğunda kendisini öperek uyandıracak prensi beklemesi öğretilmemiş kız çocuklarının kahramanıdır Alice. Pamuk Prenses’ten de Külkedisi’nden de -hele hele Rapunzel’den- çok daha eğlenceli bir hayatı vardır, çünkü mutfağında, kulübesinde, şatosunda oturmamış, tavşan deliğinden atlayıp kendisini maceranın kucağına atmıştır. Büyülü dünyasıyla her dönemde uyarlamaları yapılmış, sahneler de beyazperde de türlü türlü Alice görmüştür. Tıpkı bizim şu anda görmekte olduğumuz Alice müzikali gibi.

Zorlu PSM’nin büyük salonunda sahnelenen ilk yerli yapım müzikal olma özelliği taşıyan “Alice”, pek çok anlamda ilkleri bünyesinde buluşturan bir iş. Zorlu PSM, BKM ve ID İletişim yapım ortaklığı yaparak elini taşın altına koymuş bir kere. Gerçi böylesi ünlüler geçidi bir kadroyla bu “taşın” çok da kaldırılmayacak ağırlıkta olmadığını hesaplamak zor değil. Nitekim müzikalin biletleri satışa çıktığı anda tükendi.

Serdar Biliş gibi bir yönetmen, Beyhan Murphy gibi bir koreograf, Tuluğ Tırpan gibi bir müzisyen bir araya gelmiş sonra. Sırtını dayayıp rahat edeceğin türden bir yaratıcı

Yazının Devamı

Peribacalarına kat çıkmak

14 Şubat 2019

Tarihiyle, kültürüyle, doğasıyla savaş sürdürmekte beis görmeyen tuhaf bir milletiz gerçekten. Sahip olduğumuz değerler çoğu zaman “bize rağmen” ayakta kalmaya devam ediyor.

Peribacaları gibi dünyada eşi benzeri olmayan, UNESCO tarafından kültürel miras kabul edilmiş bir şeye sahipsin, bütün dünyadan dört mevsim turist akınına uğruyor yaşadığın belde bu sayede ve sen gidip o 60 milyon yılda oluşmuş mucizelerin böğrüne kazmayı vurabiliyorsun. Kendi seksen yıllık ömründe böyle bir şeye hakkın olduğuna inanıyorsun!

Bu hafta hep beraber bakakaldık Göreme’den basına yansıyan fotoğraflara. Basbayağı bir yapı yükselmekteydi peribacalarına yaslanarak. Hayır, şaşırtıcı elbette değil. Sadece bir kez kalbi oyulmuş bir ormana ya da misal, cennet gibi Ege kıyılarına uzaktan baktıysanız inşaat sektörünün insafının olmadığını gözünüzle görmüşsünüzdür. Ne yeşil tanıyor, ne mavi. Kıyı derken bizim kıyıları kastediyorum tabii. Suyun öte yanında o kadar gelişmiş bir inşaat sektörü olmasa gerek, akıl edip bina dikememiş, hep ağaçlık bırakmışlar deniz kenarlarını.

Halbuki bizde durum o kadar ileri boyutta ki hayal gücü geniş bir müteahhit pekâlâ doğrudan bir peribacasına kat da çıkabilirdi. Bu sadece

Yazının Devamı

İzmir’i ölçülü sevin

11 Şubat 2019

Anladığım kadarıyla kendimizce değerli bulduğumuz bir şeyi kadına benzetmekte ne beis var meselesi kafa karıştırıcı olmaya devam ediyor. Ne var yani, bir şehri, bir semti, efendim bir denizi, bir bölgeyi kadına benzetince neden bu cinsiyetçi bir söylem kabul ediliyor? Neden birileri bu “payeye” itiraz ediyor? Daha kestirmeden söylemek gerekirse, belediye başkan adaylarının söz birliğiyle İzmir’i bir kadına benzetmelerinde ne sakınca var?

Bu arada “kadına” diyen benim, kendileri olgun ve yetişkin bir kadın değil gözü açılmamış genç kız muamelesi yaparak sevmeyi tercih ediyorlar, ismini Amazon kraliçesi Smyrna’dan aldığı söylenen bir şehri. Hani savaşçılığına, güçlü duruşuna saygı duruşu yapmaya da değil, koruyup kollamaya, daha önceki kıymet bilmemiş “sahiplerinden” kurtarmaya talip oluyorlar. Üstelik aynı anda “el değmemişliğine” de vurgu yaparak kalkışıyorlar bu işe. AK Parti adayı Nihat Zeybekci, Ayşe Arman ile röportajında “İzmir mahallenin en güzel kızı, onu kim istemez ki. Ama bundan şu anlam çıkmamalı: Mahallenin en güzel kızı dedim, kadını demedim” ifadeleriyle bu niyeti açıkça ortaya koyarken, CHP adayı Tunç Soyer’in masalsı “Uyuyan bir güzel var, bir öpücük bekliyor. Biz

Yazının Devamı