Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Most Production’ın Sezen Aksu şarkılarından oluşan müzikali “İzmir’in Kızları” bir ailenin üç kuşak kadınlarını anlatıyor...

İzmir’in Kızları / Most Production

Yazan: Serdar Saatman
Yöneten: Gaye Cankaya
Müzik Direktörü: Murat Cem Orhan
Koreografi: Selçuk Borak
Dekor Tasarımı: Hakan Dündar
Kostüm Tasarımı: Nalan Alaylı
Işık Tasarımı: Kerem Çetinel
Multimedya Tasarım ve Prodüksiyon: Illusionist 
Oynayanlar: Gökçe Bahadır, Olgun Toker, Burak Sevinç, Derya Alabora, Parla Şenol, Seda Akman, Nihan Büyükağaç, Dilek Demir, Yağmur Anaz, Onur Bilge, Elif Bağcı, Sinan Çatıkkaş, Mehmet Onur Atbaş, Esra Yaşar, Gizem Akdoğanl Dansçılar: Emre Sökmen, Gökhan Ayatar, Hakan Akıncı, Köksal Ünal, Deniz Atlı, Sinem Güven, Şebnem Şeviktürk, Tuğçe Ayar

Haberin Devamı

Bir tutam topuk tıkırtısı



Bu memlekette son 40-50 yılda yaşamış faniler olarak hayatımıza fon müzikleri seçecek olsak içinden Sezen Aksu’nun geçmemesi imkânsız olurdu herhalde. Ama bir sevincimize ama bir hüznümüze, yeni gelen aşkımıza da ayrılık acımıza da yoldaşlık eden bir Sezen şarkısı mutlaka vardır. En “Ben Türkçe müzik dinlemem”cimizin bile hayatına, kalbine sızmayı başarmıştır. O nedenle Sezen Aksu şarkılarından oluşan bir müzikal de kulağa ilk andan cazip geliyor.

Bunu yapmaya soyunacak olanın da Aksu’nun ömürlük yol arkadaşlarından Mustafa Oğuz ve Most Production olmasında şaşıracak bir şey yok. Sahnelerimizde peş peşe müzikallerin zuhur ettiği de bir dönemdeyiz. Bu durumda Uniq Hall’da perde açan Most yapımı “İzmir’in Kızları” müzikali için “doğru yer - doğru zaman”dan söz etmek son derece mümkün.

12 Eylül dönemi

Serdar Saatman’ın yazdığı, Gaye Cankaya’nın sahneye koyduğu “İzmir’in Kızları” bir Ege kasabasında geçiyor ve adı üstünde, İzmirli bir ailenin üç kuşak kadınlarının hikâyesini anlatmak niyetinde. Son derece tempolu, gümbür gümbür bir açılışı var, “Bir Çocuk Sevdim” şarkısı eşliğinde kaçan bir adam görüyoruz, duvara yansıyan görüntülerden anlıyoruz, belli ki ülkede çalkantılı günler. Muhtemelen 12 Eylül. Nitekim az sonra bir pencere açılacak ve Erdal Eren için yazılmış “Son Bakış”ı söylemeye başlayan Gökçe Bahadır bu tahminimizi doğrulayacak.

Bir tutam topuk tıkırtısı



Bunu izleyen düğün sahnesinde öğreneceğiz ki o gün Yunanistan’a kaçmak zorunda kalan adam Edis’tir (Burak Sevinç). Giderken sevgilisi Gülümser’e (Gökçe Bahadır) iletilmek üzere en yakın arkadaşı Poyraz’a (Olgun Toker) bir mektup bırakmıştır. Ama ne olmuşsa olmuş, beş yıl sonra döndüğünde Gülümser’i Poyraz’ın kolunda bulmuştur. Tam da Gülümser’in kuzeni Necibe’nin (Yağmur Anaz) düğününe bomba gibi düşen Edis’in dönüşü hem düğünü hem de beş yıldır onsuz sürüp gitmekte olan hayatı darmadağın eder.

Dişi ve efe kadınlar

Sonrası bu ‘aşk üçgeni’, Gülümser’in ailesindeki diğer kadınlar; teyzesi, halası, anneannesi ve kuzeni, onların arasındaki tatlı ilişki ve bolca müzik. Illusionist’in görkemli multimedya prodüksiyonu, başarılı dekor (Hakan Dündar) ve kostüm (Nalan Alaylı) tasarımlarıyla neşeli, renkli bir atmosfer yakalayan oyunun metninin epey zayıf kaldığını söylemek zorundayım. Halbuki böyle büyük bir yapımın en önemli ihtiyaçlarından biri bu. Şu anda mutlu günlerine hiç tanık olmadığımız, ne yaşadıklarını bilmediğimiz bir çift için duygulanmamız, hiçbir ipucu vermeyen bir dostlukta yaşanan ihanet için üzülmemiz, Gülümser’in yokluğunu çektiğini pek anlamadığımız annesinin dönüşüne sevinmemiz, neden kurulduğunu bilmediğimiz düşler için heyecanlanmamız gerekiyor ki maalesef bu çok mümkün olmuyor.
Öte yandan, ailenin coşkulu, neşeli, güçlü kadınlarını oynayan oyuncular, oyunun en önemli artısı. Gökçe Bahadır kendisine çok yakışan “efe” tavrıyla tam bir İzmirli kız olmuş. Ununu elemiş ama eleğini asmamış, halden iyi anlayan aşk kadını anneanne Özgönül’de Derya Alabora’yı izlemek de bir keyif. Evet, anneanne. Derya Alabora’yı Parla Şenol’un annesi, Gökçe Bahadır’ın anneannesi olarak izliyoruz ve bu zaman zaman bir yabancılaşmaya yol açıyor. Seda Akman’ın Gülümser’in annesi olarak karşımıza çıkması da öyle. “Dişi ve efe” İzmirli kız kadrosunu etkileyici sahne ışığıyla Nihan Büyükağaç ve benim için oyunun en sürprizli keşfi olan komik, parlak, fişek gibi Yağmur Anaz tamamlıyor.

Yüksek bir enerji

Oyuncular arasında sahiden seyirciyi kavrayan, oyunu yükseğe taşıyan bir uyum var. Selçuk Borak’ın koreografisiyle danslar gayet başarılı. Gökçe Bahadır’ın sesi zaten bildiğimiz gibi çok güzel, Burak Sevinç’in ve Derya Alabora’nın da öyle. Murat Cem Orhan’ın müzik direktörlüğünü üstlendiği oyunda müziklerin canlı çalınmıyor olması beni şaşırttı fakat bildiğimiz, sevdiğimiz şarkıları bu enerjisi çok yüksek ekipten dinlemek keyifli. İçinize bir tutam topuk tıkırtısı ve bir nefes imbat salan, neşeli bir gösteri “İzmir’in Kızları”.
22 Şubat, 05-6-7-8-19-20-21 ve 22 Mart, Uniq Hall