Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Alkolün tanıtım ve reklamına, satışına sınırlamalar getiren yasa ile ilgili TURYİD Başkanı ve işletmeci Kaya Demirer ile konuştuk. Demirer, bunun turizmi çok baltalayacak bir gelişme olduğu kanaatinde: “Herkesin morali bozuk, herkes ‘yarın ne olacağım’ diyor. Şimdi hem yurt içinden hem yurt dışından çok ciddi yatırımcılar frene basacaklar. ‘Bu nasıl bir ülke. Sürdürülebilir bir politikası yok’ diyecekler”

“Bu yasa yüzünden yabancı  yatırımcılar frene basacak”

Bir haftadır Türkiye’nin gündeminde alkol ile ilgili düzenlemeleri içeren Torba Yasa var. Alkollü içkilerin her türlü reklam ve tanıtımını yasaklayan, alkol üretici ve ithalatçılarının herhangi bir etkinliğe sponsor olmasını engelleyen, dizi ve filmlerde “alkolü özendirici” sahnelere yer verilmesine ambargo koyan yasa tasarısı, perşembe gecesi, bir de son dakikada eklenen,
22.00 ile 06.00 saatleri arasında perakende içki satışını yasaklayan
önerge ile birlikte meclisten geçti.
Ama hâlâ kafalarda soru işaretleri muhtelif. Hangi yasağın nasıl uygulanacağı, bunun turizme ve gündelik hayatımıza nasıl yansıyacağı ile ilgili bir dolu belirsizlik var. Konuyla ilgili Turizm Restoran Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği (TURYİD) Başkanı ve işletmeci Kaya Demirer’in kapısını çaldım. Demirer, önergenin görüşüldüğü komisyonda sektör temsilcisi olarak yer almış, günlerdir bu konuyla yatıp kalkmış, oylamayı da dakika dakika televizyondan takip etmiş olarak karşıladı beni. Nişantaşı’nda işlettiği Frankie’ye ek olarak büyük bir işe girişmiş, Jamie Oliver’ın Jamie’s Italian’ını İstanbul’da açmaya hazırlanan bir işadamı olarak çok heyecanlı, bir o kadar da endişeliydi...

Siz ne zaman haberdar oldunuz tasarıdan?

Geçen hafta. Bir yasa tasarısı hazırlanıyor, konu alkolün reklam ve tanıtımını kısıtlamak ve bunun sonucunda ticari hayatı etkilenecek sektörün temsilcilerine en ufak bir bilgilendirme yapılmıyor. Kıyameti koparttık, Turizm Bakanlığı’nı devreye soktuk, AK Parti milletvekilleriyle karşı karşıya gelebildik. Yine çok can sıkıcı maddeler var ama biz devreye girdikten sonra can damarlarımız açısından biraz daha makul hale getirdiler. Birincide turizm belgeli işletmeleri de 100 metre yasağının içine katıyorlardı. “100 metre eskiden de vardı, niye itiraz ediyorsunuz?” diyorlar. Tamam da, liste şimdi çok genişledi. Eskiden cami vardı, okul vardı, şimdi dershaneleri koydular, çok ısrar ettik, “Dershaneleri tanımlayın” dedik, ısrarla yazmadılar. Çünkü muallak bıraktığınız her şey, uygulamada yerel idare tarafından keyfi hale gelecek. Belediyeye başvuracaksınız, “Restoran açacağım” diye, o diyecek ki “100 metre yakınında sürücü kursu var” mesela. Nerede yer açacağım ben? Şehrin dışında herhalde. O zaman zihniyet şu: “Biz rahatsızız, siz ne yapacaksanız uzakta yapın.” Türkiye buralara gitmemeli.

Haberin Devamı

Birdenbire 22.00’den sonra perakende içki satılmayacağı meselesi çıktı ortaya...

Bu mesela hiç konuşulmadı daha önce. Sizin amacınız gençleri alkol bağımlılığından korumak. O zaman gençlerin yatakta olduğu saatte içki satışını niye yasaklıyorsunuz? Siz bence çocuğun kalkıp okula gittiği 06.00 ile öğlen 12.00 arasını yasaklayın. Bence
bir kişi izah edemez bunu. Ederse, bekliyorum.

Haberin Devamı

Sektörde nasıl bir hava var şu anda?

Herkesin morali bozuk, herkes “Eyvah yarın ne olacağım?” diyor. Şimdi gerek yurt içinden gerek yurt dışından çok ciddi yatırımcılar hop, bir frene basacak. Diyecek ki “Bu nasıl bir ülke? Sürdürülebilir bir politikası yok, istikrarı yok, kanunlar bir hafta içinde yokken çıkmış oluyor.” Ben büyük bir marka olsam, derim ki “Ben gelmiyorum arkadaş, sizin ne yapacağınız belli değil çünkü. Niye riske gireyim?” Ben şahsen bir İngiliz firmasıyla burada bir yatırıma giriyorum, hiç izah bile etmedim henüz. “Yumuşattık, bizim hayatımızı çok etkilemeyecek” filan diyeceğim ama basında çok kötü haberler çıkıyor yurt dışında, endişeliler.

Haberin Devamı

İşletmeler için neler değişiyor bu yasayla?

İşletmelerin içinde markalar üzerinden yapılan etkinlikler vardı. Bu bir sanatçı aktivitesi olabilirdi, bir markanın tanıtımı olabilirdi, şimdi “Marka üzerinden hiçbir şey yapamazsın” diyor. Diyoruz ki “Burada senin korumakla yükümlü olduğun gençler yok ki.” Hayır, istemiyorlar. Halbuki biz onlardan aldığımız desteklerle yabancı aşçı getirip yemek-şarap uyumu yapıyorduk, müzik yapıyorduk, caz festivalleri yapıyorduk. İKSV’de yapılanlar, Akbank Caz Festivalleri, hiçbirinde alkol firmaları olmayacak. İkram edebilecekler mi, ondan da emin değilim.

“Markette çocuğunuzu kasiyere emanet edeceksiniz artık”

Peki görünür yerde marka, logo olmayacak meselesinde ne yapacak lokantalar?

Servis amaçlı ürünlerin üzerinde marka, logo var, duvarda yok. Ama tabii firmaların pazarlama departmanları formül arayacak, servis amaçlı görünüp de duvara asılabilecek şeyler arayacak.

Marketlerde ne olacak peki?

Marketlerde iş zor, siz çocuğunuzla gittiğinizde herhalde “Dur ben seni kasiyere emanet edeyim kızım, gidip şuradan bir içki alıp geleceğim” diyeceksiniz. Belki o içkiyi de kese kağıdına koyacak ki kızınız görmesin. Siz sonuçta bunu içiyorsanız çocuğunuzun önünde, sizin mesuliyetiniz, onu özendirip özendirmemek. Ben dedim ki, “Bakın Avrupa’da örnekleri var, gece 24.00 ile 06.00 arası televizyon reklamlarına izin veriliyor.” Bizimkiler o saatte içki satışını yasakladı. Bir-iki tane önerimiz dinlendi. Bir madde vardı, etiketler değişecek şimdi, “Hepsini toplayacaksınız” diyorlardı taslakta. Turizm sezonu, millet stoğunu yaptı, binlerce şişe iade edilecek firmalara.
“Bir süre verin veya süresiz tüketilmesini rahat bırakın, yeni basılacaklara Sağlık Bakanlığı’nın onayladığı etiketle X ay sonra deyin” dedik, onu yaptılar.

“Sigara içmeye çıkarken bardağını bırakacaksın”

Peki 22’den önce bira alıp sokakta içebiliyor muyuz?

Tam bilmiyorum. Burada yerel otoriteler çok farklı yorumlar yapıyor, hele hele Anadolu’da. Bodrum’da içersiniz de... Plajda, eğer plaj bir tesisin sınırları içerisindeyse içebiliyorsunuz. Benim terasımda, Nişantaşı’nda caddede, eğer o tesisin kiralanmış alanıysa içebiliyorsunuz. Hâlâ TAPDK’ya (Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu) bırakılmış yetkiler var uygulamaya dair.

Bir restorana sigara içmek için kapının önüne çıkan adam ne olacak?

Dışarıda masası yoksa barın veya lokantanın, sigara için dışarı çıktığında bardağını bırakması lazım.

Turizm nasıl etkilenecek?

Bir kere imaj olarak zedeleyecek, insanları çok tedirgin edecek, “Gittiğimiz yer çok baskıcı bir ülke mi?” diye. Yazlık beldede düşünsenize, 22.00’den sonra dışarıda hiçbir yerden içki alamayacak adam. Yatırımcı açısından bakarsak da, Başbakan kendisi söyledi, “Yabancı yatırımların artacağını düşünüyoruz” dedi. Ama turizmin içinde alkol var. Eğer o insanların da tüketimlerine müdahale etmeyi düşünmüyorsak o zaman politikaları ona göre yapmamız lazım.

“Jamie Oliver’ın lokantasını eylülde açıyorum”

Turistler ne arıyor Türkiye’de bir lokantada?

Yerel. Bizim Anadolu mutfağına girip, olabildiğince özel ürünleri çıkarıp, aşçılarımıza işletip bunun üzerinden tanıtım yapmamız gerekiyor. Elin İtalyan’ı mozzarella yapmış, dünyaya pazarlamış, biz aynısını yıllardır kaymak olarak kullanıyoruz, sunamıyoruz. Ben şimdi Jamie’s Italian’ı İstanbul’da açacağım, “Zeytinyağı İtalya’dan gelecek” dediler, “Benim ülkeme zeytinyağı gelmez İtalya’dan, yapmayın” dedim. Denettirdim. “Hakikaten çok güzelmiş” dediler, belki de uzun vadede, bize yakın coğrafyalarda bu yağı tavsiye edecekler. Domates,
“San Marzano diye bir domatesi ithal edeceksin konserve” dedi, “Hayır” dedim, San Marzano’yu burada ektirdim, o domates Demko tarafından konservelenecek ve aynı lezzeti onların önüne koyacağım.

Ne zaman açılıyor Jamie’s Italian İstanbul’da?

Zorlu Center’ın açılışıyla, eylül başı gibi. Müthiş bir tecrübe bana, şimdi eğitime gidiyorum oraya. Bir standartları ve etikleri var gıdayla ilgili, ben şu anda Trakya’da bir bölgede kuzuyu yetiştiriyorum,
doğal besiyle. Yem olursa GDO’suz olduğunun belgesi var elimde.
Çünkü insanların yiyeceği her lokmanın altına Jamie Oliver’la birlikte imza atıyorum “GDO kullanılmamıştır” diye. Çok iddialı söyleyeyim, yeni bir dönemin başlangıcında öncülük yapacağım.
Siz bebeğinizi sütten kestikten sonra ağzına soktuğunuz ilk lokmaya ne kadar önem veriyorsanız, benim dükkanıma gelecek her kişi o seviyede önemle karşılanacak gıda anlamında.

“Yeni dönemin trendi yalınlık”

Türkiye’de hangi mutfaklar tercih ediliyor daha fazla?

İlk açılanların kebap ve balıktan sonra İtalyan olmasından dolayı İtalyan daha yakın. Son zamanlarda iki tane mutfak ismi çıktı, ikisini de tebessümle karşılıyorum, biri Akdeniz mutfağı. İşte sağlıklı yemek, zeytinyağının bol olduğu, yerel ürünün mevsiminde kullanıldığı mutfaklar daha bir moda. Bir ara füzyonu konuştuk, Akdeniz’in patlıcanıyla Uzakdoğu’nun baharatını birleştirdik. Şimdi artık dünya iyice yalına gidiyor. Önemli olan malı çok taze ve kaliteli kullanmak. Öyle olduğu zaman büyük şefler “Olabildiğince az dokunun” diyor. Hem pişirme tekniklerinde, hem soslarda ve sunumlarda yalınlık yeni dönemin trendi.

Tebessümle karşıladığınız ikinci mutfak ne?

Dünya mutfağı. Mönüye bakıyorsunuz, 180 kalem, günde de 1000 kişi giriyor. Bir permütasyon yapıyorum, 180 bin ihtimali var şefin çıkarması gereken. Pizza seveni de yakalayayım, chateaubriand seveni de, dolma seveni de, mantı seveni de...
Bu benim zihniyetime aykırı.

“Kristal bardağın maliyetini şaraba eklemek zorundayım”

Türkiye’de yeme içme pahalı mı sizce?

Ben hep diyorum ki “Restorandaki tecrübenize göre fiyat pahalı veya ucuz deyin”. Gazetelerde meslektaşlarınız çok böyle yazı yazıyor, diyor ki mesela “Mikonos’ta gittim, şahane yemek yedim, adam başı 50 avro ödedim. Bu işte Maça Kızı’nda olsaydı 250 liraydı”. Bir, malı benden çok daha ucuza alıyor. Biz dünyada alkolde en yüksek vergi toplayanlardan biriyiz. Girdilerimiz aynı olmadan çıktılarımız aynı olamaz. Maça Kızı çok konuşuldu, “50 lira lahmacun” diye, onun iskelesine yılda verdiği vergiyi kimse bilmiyor. Yunan’da var mı? Oturuyorsunuz taşın üstünde, parmak arası terlik, bir tane masa, bir tane kasa. Lezzetli yemek yiyorsunuz, kabul ama
onu o zaman Gündoğan’daki salaş balıkçıyla mukayese edeceksiniz.

Şarap özellikle çok pahalı verilmiyor mu restoranlarda?

Burada ben bir şarabı alıyorum 1 liraya, satıyorum 3-3.5 liraya, çünkü bu en üst seviyede bir restoran. Şu keten örtü bir maliyet, şu bardaklar benim evimde yok, kıyamıyorum, özel el imalatı kristal. Müşteri bunu anlamıyorsa ben kendime enayi derim, ama anlıyor ve ödüyorsa, “Hak ediyor, veriyorum” derim. Ama ben onun maliyetini şarabı çarparken koymak zorundayım. Sonunda “Bu parayı ödedim, değdi” diyorsanız, kimseyi ilgilendirmez. Değmediyse, zaten en büyük cezayı siz bana verirsiniz, gelmezsiniz.