Popüler kültür böyledir. Güzel ve olumlu bir gelişme görüldüğünde kitleler halinde bir gönüllüler ordusu devreye girer. Destek verilir, alkış tutulur, övgü üstüne övgü yazılır. Hiç itiraz etmeden Jorge Jesus ve takımı Fenerbahçe’ye futbolsever ahalimizden adanan şarkılara ben de eşlik ediyorum. İyi, güzel ve heyecanlı bir durum. Kimsenin şikayet ettiği yok!
Ne var ki gönül gözü, parlak ve renkli Fenerbahçe manzaralarını adeta okşayarak temaşa ederken, oyunun gerçeklerine de kapanıyor zaman zaman.
Dün en azından ilk yarıda Fenerbahçe’nin görünmeyen, ihmal edilen gerçekleri ön plandaydı. Daha ilk çeyrek saat dolmadan, 14. dakikada Güray Vural’ın soldan ortasına iki adım atıp alçak uçuşla kafayı yapıştıran Haji Wright golünü çakıverdi. O gole rağmen Fenerbahçe beklenen reaksiyonu gösterebildi mi? Hayır. Serdar Aziz ve Szalai dahil takımca hücum oynadılar ama, etkili bir pozisyona giremediler. Orta alanda yaratıcı oyun ve pozisyonlar
Futbolda yarım yüzyılı aşan büyük şöhreti ile Siyah İnci Pele sadece saha içinde top ve rakip ilişkilerine girmedi. Pele’nin siyasal, ekonomik rakipleri de vardı.
En önemlisi Brezilya Milli Takımı’nın elemeleri geçip 1970 Meksika finallerine katılma hakkı elde etmesinden sonra Teknik Direktör Joao Alves Jobin Saldanha’ya karşı sergilediği tavırdı. Pele ve Saldanha iki farklı şirket ortaklıklarıyla bir Amerikan ilaç patentini almak üzere rekabete girişti. Patenti Saldanha’nın ortağı olduğu şirket kazandı ve Pele bunu hazmedemedi. O dönemde Brezilya’yı yöneten askeri cunta Pele’ye çok sıcak davranıyor, ancak solcu Saldanha ile yıldızı barışmıyordu.
1970 Dünya Kupası finalleri başlamadan üç ay önce Pele kamuoyuna bir açıklama yaparak, “Ben bu Saldanha ile finallere katılmak istemiyorum. Orada şampiyon olacak bir kadromuz var. Ama takımın başına Mario Jorge Lobo Zagallo getirilmeli” dedi. 1958 Dünya Kupası’ndaki ağır ağabeylerinden birini göreve getirmek cunta koşullarında hiç de zor olmadı.
Pele ile İstanbul’da
Milliyet’in 69 yıldan beri onurlu bir geçmişten umutlu geleceğe taşıdığı “Yılın Sporcusu“ anketinde tarihe yansıyan gelişmeler var.
Anketin ilk yıllarında adaylar ve oylama hep erkekler arası maskülen (eril) sporcuların sıralanmasıyla sonuçlandı. Evet kadın sporcularımız vardı ama ulusal ve uluslararası yarışmalarda iç açıcı sonuçlar alınamıyordu. Bireysel dallardaki darlığın yanı sıra takım sporlarında örneğin basketbolda- Kadın Milli Takımımız yoktu. Neden? Efsane Federasyon Başkanımız Osman Solakoğlu’na göre kadınlar uluslararası çapta basketbol oynayamazdı.
Milliyet’in Yılın Sporcusu anketinde ilk kez 1971’de eskrimci kızımız Özden Ezinler o büyük unvanı aldı. Saydım… Erkekler duvarını aşıp “Yılın Sporcusu” seçilen 11 kadın sporcumuz var. Yine de enseyi karartmayalım, geçen hafta Perşembe günü toplanan Gillette Milliyet jürisinde spor tarihimize geçmiş başarılı kadınlar giderek artıyor.
Peki yeterli mi? Hayır… Daha çok yol var, yürünecek ve koşulacak. Kadın erkek eşitliğinin en belirgin
Olmadı. Beşiktaş bir gün önceki “fırtına”dan kucağına düşen avantajı ve şansı kullanamadı. Fenerbahçe ile arasındaki puan farkını 4’e düşürebilir, liderin değişmesi durumunda 5 puan geriden de olsa zirve yarışında vites yükseltebilirdi. Elbet yine yarışta… Peki aradaki farkı kapatma umudu? Dünkü oyundan sonra çok, çok zor!
Dünya Kupası’nın bahşettiği 46 günlük arada çok çalıştı Beşiktaş. Sakatlarını tedavi etti.. Şenol Güneş; Redmond, Muleka, Masuaku, Dele Alli ve Cenk Tosun’un takımın ve oyunun ortağı olması için ısrarla çalıştı, denemeler yaptı.
Gaziantep deplasmanında görüldü ki o çalışmalar henüz yeterli olmamış.
Gaziantep FK’ya bakarsak… Son 10 maçta sadece 1 kez kazandılar. Beşiktaş’ı yenme fırsatını yakalayıp, on beş dakikada kaçırdılar. Maxim ve golü atan Figueiredo dışında iki stoperi Ertuğrul-Djilobodji ile ayakta kaldılar. Öne geçtiler ama sonrasında 5 değişiklik hakkını isabetli kullanan Beşiktaş’a karşı 1 puana razı oldular.
Beşiktaş’ta
TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi’yi dinledim. Önemli kararlar açıkladı. Açık seçik ve net tavırlarıyla başarılı bir yönetim süreci gerçekleştiren Başkan ve yönetim kurulundaki arkadaşlarının aceleyle alınmış sonradan vazgeçilmiş kararları da oldu. Hepsi de iyi ve olumlu hamlelerdi. Bazı ayrıntılar eleştirilirken bazıları da uygulama olanağı bulunamadığı için sadece denenmiş oldu.
Mehmet Büyükekşi yönetimi, Boğaz kıyısındaki her iskeleye uğrayan Şirket-i Hayriye vapurları gibi “zik zaklarla” oyalanmıyor. Uzman kurullarla, şirketlerle üniversiteler ve akademisyenlerle işbirliği yaparak “rota” belirliyor. Salt kulüpler istedi diye sezon sürerken yönetmelik değiştirme kolaylıklarına sapmıyor, popülarite rüzgarından uzak duruyor. Başkan’ın yönetim kurulundaki arkadaşlarıyla birlikte yaptığı açıklamaların çoğunu doğru ve yerinde buluyorum. Kulüplerde harcama limitlerinin yüzde 40 olarak belirlenmesi enflasyon koşulları da dikkate alındığında gerçekçi ve yararlı bir karar. 2022 Dünya
Dünya Kupası tarihinde görülmemiş olağanüstü sihirli, büyülü, duyguların birbirine karıştığı yüksek tansiyonlu bir finale tanık olduk.
Bu final üç perdeli dramatik bir futbol gösterisi olarak hafızalarda yaşayacak. Kazanana kutlu olsun.
Futbol da kazandı.Güzel oyuna selam olsun!
Şimdi perde perde finale bakalım.
1.PERDE
Rosario’da doğmuş, dünyaya açılmış, tarihte iz bırakmış üç Arjantinli.
Yirminci yüzyılın devrimcilerinden Che Guevara… Futbolun sessiz emekçisi, alçak gönüllü yıldızı Angel di Maria… Ve futbolda dünyanın en büyüklerinden biri kabul edilen, adı istatistiklerde rekorlarla kayıt altına alınmış Lionel Messi!
Katar 2022’de beklediğimden daha temiz daha keyifli ve daha başarılı bir Dünya Kupası organizasyonu izledik. Bu akşam oynanacak final maçı da umarım hem saha içinde hem tribünlerde hem de Arjantin, Fransa, ve tüm dünyada keyifli, neşeli, güzel saatler yaşatır bize…
Final maçı sonuçlanmadan başarının zirvesine çıkan takımlar da var. O takımların en başında Gianni İnfantino’nun başkanlığındaki FIFA yönetim kurulu üyeleri geliyor. Sıkıntısız bir organizasyonla milyar dolarlık karlılık yaratarak futbolu endüstriyel sporların liderliğine taşıyorlar.
Şimdiden sadece 32 takıma ödenecek paranın toplam 440 milyon dolar (yaklaşık 8 milyar TL) olduğunu dikkate alırsak pazarın büyüklüğü daha iyi anlaşılır. Bu paranın 42 milyon doları (yaklaşık 750 milyon TL) şampiyon takıma verilecek.
TV yayın hakları, bilet satışı reklam ve sponsorluk gelirleriyle FIFA’nın finansal topu hiç yere inmeden yükseklerde uçuyor. Paranın cazibesi, FIFA ve İnfantino’nun iştahını daha da kabarttı. 2026 Dünya Kupası, 48 takımla düzenlenecek. Meksika, Amerika ve
Ne 2018’de final hakkını üç golle kaybettikleri o travmatik maç, ne de 2022’ye kaleci damgası vuranlardan Livakoviç’in efsane penaltı kurtarışları…
Ne Luka Modric ne Kovacic ne de Perisic…
Geçmişteki tatsız anılar… Ya da yeşil çimlere ayak basan rakip Hırvatistan yıldızları… Hiçbiri korkutamadı, bozamadı, sarsamadı Arjantin’i..
Neden derseniz…
Arjantin Messi’ydi dün gece…
Messi de Arjantin!
Sevgilinin parmağındaki tek taş yüzük gibi parlayan süper star Lionel Messi, takımıyla bütünleşmiş, sorumluluğu üstlenmiş, sahanın her yerine basarak yeteneğinin yanına emeğini de koymuştu…