Fenerbahçe’nin hatıra defterinden bir maçın kısa öyküsü…
20 Ocak 2022… Saraçoğlu Ülker Stadı’ndaki maçın ilk yarısı oldukça keyifsiz… Konyaspor 35. dakikada Bytytqi ile 1-0 öne geçiyor. Fenerbahçe ilk yarıyı geride kapatıyor. Tribünlerde hoşnutsuzlukla başlayan mırıltılar sonrasında protest homurdanmaya dönüşüyor.
Teknik Direktör İsmail Kartal, soyunma odasında taktik değişiklikleri anlatırken Mesut Özil’e de “Çıkıyorsun… Pelkas, sen de oyuna giriyorsun” diyor.
Sessizlik… Sonra Mesut Özil’in öfkeyle dillendirdiği sözler:
“-Sen kimsin ki beni oyundan alacaksın!”
Ortalık karışıyor sesler yükseliyor. Soyunma odasında iki tecrübesiz yönetici var. Onlar şaşkınlıktan kendilerini alamıyor olaya seyirci kalıyorlar. Ozan Tufan da Mesut’u destekliyor.
Oyuncuların sakinleştirme çabaları bir yere kadar etkili oluyor ama İsmail Kartal’ın öfkesi, şu sözlerle patlamaya dönüşüyor:
Rezerv Lig’le ilgili TFF kararı, anlaşılan o ki futbolun en üst yönetim kademesinde bile “tereddütle” (ikirciklikle) karşılandı. Süper Lig fikstür çekilişinde konuya ilişkin görüşlerini açıklayan Hamit Altıntop “Bu ligin olumlu tarafları da olabilir. Olumsuzlukları da. Uygulamayla göreceğiz.” diyor.
Milli Takımlardan Sorumlu Yönetici’nin konuşması “kitap” gibi… Orada doğru bilgiler var da hangi doğruyu tercih ediyor yöneticimiz, belli olmuyor. Hamit Altıntop’un üyesi olduğu kurul kararını daha sıcak biçimde sahiplenmesini beklerdim.Uygulamanın aktörlerinden Gaziantep FK’nın teknik direktörü Erol Bulut hocamız da kararı “erken” buluyor. Bazı konularda kadro belirlemenin, teknik kurul oluşturmanın zorluklarını sıralıyor. Organizasyonun, yeterli hazırlıklar yapıldıktan sonra başlaması gerektiğini söylüyor. Ona göre ligin gelecek sezon başlaması, sanki daha uygun olacak.Tamam, haklı itirazlar ve kuşkular olabilir. Ancak alınacak her kararı tereddütle karşılamak futbolun gelişmesindeki en
Alışkanlıkla “ölü sezon“ desek de futbolda yılın en yoğun süreci Haziran-Temmuz-Ağustos aylarında yaşanıyor…
Limit aşımlarının belirlenmesi, transfer harcamaları, yönetmeliklerin gözden geçirilmesi, güncel koşullara göre yenilenmesi, “muafiyet” kararları, yapısal önlemler, arayışlar, hazırlıklar hep bu aylarda gerçekleştiriliyor. Hazırlık kampları, hocaların yeni oyun planları ve kadro mhendisliklerini izlesek de “futbolun topsuz halleri”ne de bakmalıyız.
TFF, KİT’e dönmüş
Mehmet Büyükekşi başkanlığındaki TFF yönetim kurulunun önemli sorunlarından biri “Personel”… Teknik ve idari görevlendirmeler ve gelişigüzel ücretlendirmelerle eski KİT’lere (Kamu İktisadi Teşebbüsleri) dönmüş durumu yeniden düzenlemek istiyorlar.. İnsan Kaynakları konusunda uzmanlaşmış bir şirketle anlaşıp gerekli personel sayısını yeniden belirleyecekler. Geçen hafta TFF’deki maaşlı personel sayısının 470 olduğunu öğrendim. Sonra sürpriz bir haber: 16 Haziran’daki kongrede seçilmiş
David Elleray, 22 Mayıs’ta TFF Hakem Danışmanı olarak hazırladığı raporu hem yönetim kuruluna hem de kulüp başkanlarına sundu.
17 maddelik raporunda özellikle altını çizdiği sorunlar şunlardı: Güvensizlik, İstikrar, İletişim, Yetersizlik… Elleray ayrıca MHK başkan ve yönetim kadrolarının sık sık değiştirilmesini de doğru bulmuyordu…
Şimdi sıkı duralım: Elleray’ın raporu 91 maddeden oluşuyordu. O sadece 17 maddenin sunumunu yaptı. Kalan 74 madde ile toplantıyı uzatmak istemedi. Belki TFF arşivlerine girmiştir, zamanla öğreniriz.
Günümüze dönersek… Türk futbolunda hakem kararları ile yaratılan kaos, bitmedi, devam ediyor.
Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi, transferle ilgili akıllı hamleler ve belirlenmiş doğrularla dürüst bir duruş sergilerken, konu TFF ve hakemlere geldiğinde “kaos” sözcüğünü de kullanarak hesabın kapanmadığını ifade ediyor. Açıktan meydan okuyarak “Artık eski hakemlerin bırakmasını, genç hakemlerin göreve gelmesini istiyoruz. Böyle olmadığı takdirde gereken tepkiyi göstermekten geri
Milli Takım’ın Uluslar Ligi C kategorisinde oynadığı maçlar, yenilenen genç ve üretken kadronun içinde Serdar Dursun’un da yıldızını parlattı. Ay-yıldızlı formayı giydiği son 7 maçta 7 gol attı Serdar Dursun.
Bazı arkadaşların yaptığı istatistik değerlendirmelere göre Serdar, maç başına 1 gol ortalamasıyla birinci sıraya yerleşti. İstatistikler sürekli olarak yenilendiği ve değiştiği için bu kadar az veri ile böylesine keskin bir sonuca ulaşmak bence biraz abartılı. Yine de umut veren bir tablodur. Takdir edilmeli.
Serdar Dursun futbola çocukluğunda Almanya’da başlamış. Alt yapı takımlarında gelişimini sürdürmüş. Fürth’de profesyonel kariyerine başlamış, Darmstadtd’da Alman ikinci ligi gol krallığını yaşamış. Türkiye’de de Eskişehirspor’dan Antalyaspor’a, Başakşehir’den Fenerbahçe’ye uzanan macerası sürüyor. Yaşı 31… Geç kalmış bir oyuncu. Ancak kalitesi, oyun karakteri ve takım içinde görev paylaşımında sergilediği tablo, onu ciddiye almamız, hak ettiği değeri vermemiz gerektiğini
Netameli bir maç izledik. Doğru bir kararla penaltı kazanıp Hakan Çalhanoğlu’nun attığı golle 1-0 öne geçmek, tam da ihtiyacımız olan bir ödüldü. Hayır, kimsenin hediyesi anlamında değil, gayretimizin bir şekilde karşılık bulduğunu anlatmaya çalışıyorum. Bareiro’nun ceza alanında topa elle müdahalesi tartışmasız penaltıydı. Tartışılır oyunumuz için biraz rahatlama, nefes alma, stresten uzak durma fırsatıydı o gol.
Faroe Adaları ve Litvanya karşısında güldür güldür top oynayıp sel gibi goller atan Milli Takım, Kuntz’un dediği gibi, en ciddi rakibiyle oynadı dün. 50 yıl önce Milli Takımımızı 2-0 yenip bizi ateşli tartışmalara yönelten Lüksemburg, sonrasında o tarihi geliştirememişti. Ama dün 37’de attığımız golden sonra hiç bozulmadan, paniğe kapılmadan oynayarak, oyuna ortak olarak yorgun bizimkilerin keyfini kaçırdılar. Koca bir sezonun hemen ardından başlayan Uluslar Ligi’nin kimseyi memnun etmediğini de biliyoruz.
Özellikle endüstriyel liglerdeki oyuncular, UEFA’nın icat ettiği bu Uluslar Ligi’ne itiraz
Nihat Özdemir, TFF başkanlığını bıraktığında kulüp başkanı bir dostum, “Vakit geçirmeden seçime gidip iki adaydan birini seçmeliyiz” demişti. O adayların kimler olabileceğini sordum: “Mehmet Büyükekşi’nin uygun bir aday olduğunu düşünüyorum. Ayrıca Göztepe’nin Başkanı Mehmet Sepil de federasyon başkanlığına yakışır. Belli olmaz tabii, başka yiğitlerin gönlünde de aynı aslan yatabilir.”
Oysa istifadan sadece iki saat sonra bilinen ve beklenenlerin dışında ideal “alternatif” adayı konuşuyordu iki-üç kişi…
Günler, haftalar ve aylar çabuk geçiyor…
Kulüp başkanı dostumun adını verdiği Mehmet Büyükekşi adaylığını resmen ilan etti. Büyükekşi ile bir kez (Sumudica konusunda) telefonda konuştum. Hakkında olumlu/olumsuz kanaat sahibi değilim. Ne var ki, adaylık çalışmaları ilerledikçe Büyükekşi’ye itiraz edenler çıktı. En önde Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’u görüyoruz.
Başkan, 3 Temmuz sürecinde Fenerbahçe’nin FETÖ
Nihat Özdemir’in 4 Nisan’da “Bu kulüplerle daha fazla yol yürüyemeyeceğimi gördüm” diyerek TFF Başkanlığı’ndan istifa etmesi, beklenen bir sonuçtu. Sabırla, herkesi dinleyerek, kavgadan, kışkırtıcı kampanyalardan uzak çalışma anlayışıyla iyi şeyler yapmaya çalıştı. Ama 8 Mart’ta 12 hakeminin MHK tarafından lisans iptaliyle ipinin çekilmesi gibi büyük hata, onun imzasıyla gündeme geldi. Bu yıpranmışlık haliyle hiç de alışık olmadığı bir süreç yaşadı Özdemir. Sonunda, tavsiye edileni yaptı ve istifa etti.
Şimdi, 16 Haziran’da yeni TFF Başkanı’nı seçecek genel kurul. Sadece bir yıl için. Özdemir’in eksik kalan süresini tamamlamak üzere.
İki adayın rüzgarı esiyor. Haziran 2023’deki normal kongreye kadar Özdemir’den sonraki başkanlığa hazırlanan Servet Yardımcı, beklenmedik biçimde iki hafta sonraki olağanüstü kongre nedeniyle adaylığını bir yıl erkene almak zorunda kaldı.
Bugüne kadar genellikle “uygun görülen, tavsiye edilen” tek başkan adayı