Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Galatasaray puanı tirolle değil, golle çıkardı Karadeniz’den. Oynadığı futbolu eleştirenler, başarısına söyleyecek söz bulamadılar. Şampiyonluk hesapları, önemli ölçüde netleşmeye başladı.
Böyle bir ortamda oynanacak Beşiktaş - Fenerbahçe derbisinin önemini yitirdiği söylenebilir mi? Hiç sanmıyoruz. Aksine, İnönü’deki maçın önemi şimdi daha da arttı. Yıldız takma duygusallıkları bir yana, kazananın en az şampiyon kadar para kazanabileceği, taraftarlarını heyecanlandıracağı bir Şampiyonlar Ligi bileti hiç de fena sayılmaz.
Beşiktaş - Fenerbahçe derbisinin iki yönetmeni, Daum ile Lorant, bizim ligimizde ilk kez karşı karşıya gelecekler. İki teknik adamın tartısında elbette Daum’un ağırlığı ve önceliği var. Bu Türkiye’de de böyle, Almanya’da da!
Lorant, kişisel kariyerinin zirvelerine henüz ulaşabilmiş değil. Bu zirveyi Türkiye’de, Fenerbahçe’de fethetmeye çalışıyor. Çok eleştiriliyor. Dörtlü forvet uygulamalarından genç futbolculara şans tanımamasına kadar bir yığın sorunun içine çekilmeye çalışılıyor. Ancak eleştirilerden pay çıkardığını, yavaş yavaş takımını keşfetmeye başladığını, çoğunun iddiasının aksine, artık ipleri elinde tutarak kararları bizzat verdiğini söyleyebiliriz. Nitekim Fenerbahçe’nin oyununda ve fizik gücünde gözlenen kıpırdanışlar da bunun göstergesidir. Daum, vatandaşından daha usta, daha deneyimli, daha yaratıcı... Ne var ki, bu yıl sergilediği tutarsızlıklar kariyerine gölgeler düşürdü. Savunmada üçlüden dörtlüye, dörtlüden üçlüye geçerken futbolcularının kafalarını karıştırdı. Elindeki personelden en üst düzeyde yararlanması gerekirken Khlestov’u, Ali Eren’i uzun süre dışladı. Refleks tepkilerle kulübeye çektiği asları yüzünden Türkiye Kupası finali de dahil maçlar kaybetti. İnönü’deki 17 puanlık kayıplar serisini önleyemedi. Beşiktaş’ı sistem takımı haline getiremedi.
Onca noksanına ve yanlışına rağmen Şükrü Saraçoğlu’nda galibiyet rekoruna giden Fenerbahçe’yi ilk kez yenmenin onurunu da futbolcularıyla paylaştı.
Şimdi ikili averaj hesabında öncelik elde etmesine rağmen, Daum’un yine de galibiyete ihtiyacı var. Beraberlik statükonun devamına yarar. Statüko Fenerbahçe’ye iki puanlık bir öncelik tanıyor. Maç denk bir sonuçla biterse, Fenerbahçe günün galibi olur. Şampiyonlar Ligi’nin biletini de kestirip cebine koyar. Böyle bir ortamda Beşiktaş mutlak mecburiyetle kendi seyircisinin önünde oynarken çok zorlanacaktır... Baskıyı, kapalı savunmayı aşmadaki yetersizlikleri sırıtacaktır. Gol histerisi savunma gereklerini gölgeleyecek ve Fenerbahçe’ye müthiş kontratak fırsatları doğacaktır. İki takımın kadrosuna baktığımızda, ikisinin de yetersizliklerle göze çarptığını zaten biliyoruz. Beşiktaş’ta İlhan Mansız, Ahmet Dursun, Baya ve ille de Tümer var. Sonucu heran değiştirebilecek yıldızlar. Ronaldo’nun ileri çıkışları iyi de, savunmadaki ağırlığı başlıbaşına sorun. Fenerbahçe’nin yıldız oyuncuları daha fazla. Neredeyse hepsi yıldız. Ben en çok güven verenini öne çıkarırım. O adam Johnson... Maçı dengede tutacak, hele hücuma katkı sağlarsa takımı lehine dengeleri altüst edebilecek çok özel bir tip. Öte yandan Revivo’nun, Serhat’ın, Ogün’ün, Hakan’dan Ceyhun’a gençlerin her an can yakacak süprizleri de unutulmamalı.
Ağır kule Andersson bile Fenerbahçe’nin kozudur.
Maçı kulübeler mi kazanır, sahadakiler mi? Her ikisi de.
Peki avantaj kimde? Bilmem ki!